📌 Neden Kadıncık Ana? – ZELİHA ALTUNTAŞ VE FİGEN KAVAK 📌 Kadıncık Ananın Küllerini Üflemek – KIYMET ERZİNCAN KINA 📌 Zarife Hanım
Devamını Oku📌 Neden Kadıncık Ana? – ZELİHA ALTUNTAŞ VE FİGEN KAVAK 📌 Kadıncık Ananın Küllerini Üflemek – KIYMET ERZİNCAN KINA 📌 Zarife Hanım
Devamını OkuSivas katliamının 30. yıldönümü nedeniyle Avrupa genelinde bir dizi eylem ve etkinlik organize edilecek. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu tarafından yapılan yazılı açıklamada
Devamını OkuAABK’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na tam destek. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimlerinde aldığı karar ve tutumunu kamuoyu
Devamını OkuGülistan Elmacıoğlu Haliç Üniversitesi, Dr. Öğretim Üyesi Alevi Medyası’nın söylem, yayın içerikleri ve politikalarında görülen farklılıkların/ayrımın, en uzun soluklu Alevi Dergileri olan
Devamını Oku18 Mart 2023’te, 2016 tarihli AB-Türkiye Mutabakatının 7. yıldönümüne varacağız. Türkiye 2016’dan bu yana, göçmenlerin Türkiye’de tutulması ve geri gönderilenlerin kabul edilmesi
Devamını Oku📌 “Ya Hızır” Dedik – AABK 📌 Acımız ve Öfkemiz Büyük! – Alevilerin Sesi 📌 Depremin Ardından – ABBAS TAN 📌 Depremin
Devamını OkuÜlke bir türbülanstan geçiyor. Bir yandan depremin yaraları sarılmaya çalışılırken, diğer yandan seçim hazırlıkları başlamış bulunuyor. Yangın yerine dönmüş olan memlekette kimisi
Devamını OkuParis’in en eski ve en önemli konser salonu Olympia’da düzenlenen gece France 2, TV5 Monde Televizyonu’ndan ve France Inter Radyosu’ndan canlı yayınlandı.
Devamını OkuNasıl ki enkaz altında yanlız bırakıp aczinizle halkı donmaya, canları ölüme terk ettiğiniz, depremin yıkımıyla birlikte sizler de gideceksiniz. Hepiniz o enkazın
Devamını OkuHak için Hakk aşkına, Kurban lokmalarımızı muhtaç olana, eğitim gören gençlerimize, insanlık yararına hizmet eden, gelecek nesillerimize yaşanır bir dünya için emek
Devamını OkuAABK’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na tam destek. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimlerinde aldığı karar ve tutumunu kamuoyu
Devamını Oku18 Mart 2023’te, 2016 tarihli AB-Türkiye Mutabakatının 7. yıldönümüne varacağız. Türkiye 2016’dan bu yana, göçmenlerin Türkiye’de tutulması ve geri gönderilenlerin kabul edilmesi
Devamını OkuParis’in en eski ve en önemli konser salonu Olympia’da düzenlenen gece France 2, TV5 Monde Televizyonu’ndan ve France Inter Radyosu’ndan canlı yayınlandı.
Devamını OkuParis’teki Nelson Mandela parkındaki Alevi anıtı önünde 33 canımızı andık. Paris’in Sarcelles ilçe Belediyesi’nin resmi töreni ile birlikte, FUAF’ın belirlediği program çerçevesinde,
Devamını OkuFrankfurt Başkonsolosluğu önünde protestoya katılan AABF üyeleri, Sivas Katliamı’nın unutulmamasını, Avrupa’da serbest dolaşan katliam sanıklarının da yakalanıp adalet önüne çıkarılmasını istedi.
Devamını OkuSivas’ta gerici ve ırkçılar tarafından Madımak otelinde gerçekleştirilen katliamda yaşamını yitiren 33 canımızı anmak ve katliamı bir kez daha telin etmek için
Devamını OkuHDP’nin İzmir il binasında Onur Gencer tarafından Deniz Poyraz’ın katledilmesi Almanya’da da büyük tepkiyle karşılandı. Saldırının arkasında karanlık hesaplar yattığına dikkat çekildi.
Devamını OkuElazığ Sivrice depreminde etkilenen Malatya’nın Bölükkaya Köyü’nde Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun katkılarıyla yaptırılan çeşmenin açılışı yapıldı. Açılışa Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK)
Devamını OkuCHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Sakarya Tıp Fakültesi’nde Hipokrat Andı’ndan cinsiyet, etnik kimlik ve cinsel yönelim ayrımı yapılmayacağına yönelik bölüm çıkartılarak yemin
Devamını OkuHDP İzmir İl binasına saldırı esnasında binada neden sadece Deniz Poyraz vardı? Cevabı ve akabinde yaşananlar, yapılan değerlendirmeleri o gün İzmir’de olan
Devamını OkuBrüksel’de düzenlenen NATO Zirvesi’nin ardından Azerbaycan’a giden Recep Tayyip Erdoğan, askeri törenle karşılandı. Tören esnasında Erdoğan’ın garip yürüyüş şekli dikkat çekti.
Devamını OkuYol Televizyonu 15. yılını kutluyor. Yol Televizyonu 15. kuruluş yıldönümü nedeniyle kısa bir video yayınlandı. Yol TV, izleyicilerine doğru ve hızlı haber
Devamını OkuDENİZ’i Vurdular…Vurulan Sensin,Vurulan Senin Elin, Ellerindir…Vurulan Sensin,Senin zafer işareti yapan elindir Sol Kardeşim…
Devamını OkuÜlkede toplumsal alanda genel olarak hâkim olan korku ve tehdit ikliminde Alevinin pozisyonunun ayrıksı bir konumda olduğunu elbette iddia etmiyorum. Fakat bu
Devamını Oku1986 Strasburg Üniversitesi…(Alevilere yine KATLİAM yapılacağı söylendiği bu günlerden, ekteki mektubun yazıldığı o günlere gidiyorum…)
Devamını Oku2015 yılının Nisan ayının ortaları… Suriye işgalinde büyük katliamlar yapan El Kaide yanlısı şeriatçı militanlardan bir grup, Halep kırsalındaki bir mahallede, bir
Devamını OkuAABF NRW Bölge Yöneticisi Mesut Kabakçı ile organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in Alevi değerlerini kullanmasını, Peker’in Mehmet Ağar ve adamlarına yönelik
Devamını OkuGülistan Elmacıoğlu
Haliç Üniversitesi, Dr. Öğretim Üyesi
Alevi Medyası’nın söylem, yayın içerikleri ve politikalarında görülen farklılıkların/ayrımın, en uzun soluklu Alevi Dergileri olan Cem ve Alevilerin Sesi Dergileri üzerinden araştıran bu çalışma, Doç. Dr. Halise Karaaslan Şanlı danışmanlığında ve Prof. Dr. Bedriye Poyraz ile Doç. Dr. Gülsüm Depeli’nin savunma komitesi katkılarıyla Ankara Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı’nda hazırlanan “Alevi Medyası Üzerine Betimleyici Bir Analiz” (2015) başlığını taşıyan yüksek lisans tezinden üretilmiştir.
Çalışmada öncelikle Alevi Medyası kurucularıyla 2015 yılında yapılan yüz yüze görüşmelere dayandırılarak, Alevi Medyası’nın nasıl doğduğu, kendilerini tanımlama çabaları, Alevi Medyası’na neden ihtiyaç duydukları, amaçları, ürettikleri yayın içerikleri ve politikaları aktarılmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde Alevilerin Sesi ve Cem Dergisi’nin alternatif medya tanımlamaları ışığında alternatif medya nitelikleri üzerinde durulmaktadır. Çalışmanın son bölümü olan sonuç ve tartışma bölümünde ise her iki derginin yayın politikası, içerikleri ve söylem farklılıklarının değerlendirilmesi yapılmakta ve özelde Alevilere genelde “öteki” olarak görülen, tanımlanan toplumsal gruplarla dayanışma potansiyelleri irdelenmektedir.
1.Alevi Medyası Nasıl Doğdu: Alevi Medyası Kurucularının Görüşleri ve Söylem Farklılıkları
Alevi Medyasının doğuşu toplumsal, siyasal ve kültürel boyutlarıyla anlaşılmaya çalışılmış ve yayını sonlanan ya da devam eden Alevi Medyası üzerine bir araştırma yürütülmüştür. Alevi Medyasını kuran kişiler ya da Alevi örgütlerinde yer alan üyeler ile 2015 yılında yapılan görüşmeler neticesinde Alevi Medyası’nın nasıl doğduğu araştırılmıştır.[1] Elde edilen verilerin sözlü aktarımlar yoluyla derlenmiş olması belli kısıtları ve eksiklikleri de beraberinde getirmiştir.
Alevi Medyasının ortaya çıkış koşulları/bağlamı, yayın içerikleri ve politikaları, Alevi toplumuna ne şekilde hizmet ettikleri, Alevilik kültürü ve inancını yaşatma biçimleri, Alevi toplumunun sorunlarını görünür kılabilme/onların sesi olabilme becerileri, eleştirel içerik üretebilme ve toplumun yok sayılan ve görmezden gelinen “öteki”leriyle dayanışma potansiyelleri alternatif medya tanımlamaları ve yaklaşımları çerçevesinde ele alınarak, Alevi Medyasının alternatif medya niteliklerini açığa çıkarmak amaçlanmıştır. Alevilik kültürü ve inancının yaşatılması, Alevilerin görünür kılınması ve talep, sorun ve isteklerinin gündeme taşınması, Alevi toplumunun öz bilinçlenmeleri hususunda bilgilendirici ve yol gösterici yayınlar üretilmesi ve daha da önemlisi Alevilerin kendilerini ait hissettikleri medyanın kurulmuş olması Alevi Medyası’nın önemini göstermektedir.
Alevilik inancına dair farklı tanımlamaları[2] olan Alevi Medyası kurucularının bu farklı görüş ve söylemlerinin üreticisi oldukları yayın içeriklerine yansıdığı görülmüştür. Alevi örgütleri ve medyası bu tanımlamalardan birine, ötekilerine oranla daha yakın durmakta ve Aleviliği bu şekilde sunmaktadır. Bu da Alevi örgütleri ve medyası arasında bölünmelere ve söylem farklılıklarına neden olmaktadır. Türkiye’de Alevilik sadece dini/mezhepsel bir sorun olarak görülmeyip, dini haklara ek olarak siyasi talepleri de içeren bir inanç sistemi olarak düşünüldüğünde, Alevilik tanımlamalarındaki farklılıklar değil; belki de talepler konusundaki ortaklıklar konuşulur hale gelecektir. Fakat Alevi örgütlenmeleri ve medyasının Alevi kimliği ve inancı konusunda uzlaşıdan çok, ayrılıkları dikkat çekmektedir.
Cem Vakfı[3] “Aleviliğe İslam içindeki özgün bir tasavvufi yorum olarak bakmakta ve Aleviliğin İslam dışı olarak gösterilip, siyasal mücadelelere eklemlenmesine karşı çıkmaktadır. Cem Vakfı’na göre “Alevilik, Orta Asya’dan Ahmet Yesevi ile başlayan; Anadolu’da Hacı Bektaşi Veli ve Yunus Emre ile devam eden, Kuran’a ve Hz. Muhammed’e bağlı, tasavvufa dayanan Türk İslamı’dır” (Massicard, 2013:90-92).
Alevi Medyasının oluşum sürecine ve durumuna yönelik yapılan yüz yüze görüşmeler (2015) neticesinde alınan cevaplar aşağıda sunulmaktadır:
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Maltepe Şube Başkanı, aynı zamanda derneğin Genel Merkez Örgütlenme Sekreteri, hem de Haziran Alevi adlı derginin editörü Deniz Kıyafet Alevi Medyası’nın doğuşunun 1990’larla hız kazandığını, ortaya çıkmalarındaki asıl etkenin ise, Alevileri acılarda birleştiren, ortak kaygılar taşımalarına neden olan katliamlar olduğunu ve özellikle 1993 Madımak Katliamı olduğunu dile getirmiştir. Çünkü bu katliam, Alevilerin hafızalarına kazınmış kıyımların devam ettiğini bir kez daha göstermiş ve Alevilerin örgütlenme ve bilinçlenmelerinin önemini anlamalarını sağlamıştır. Seslerini duyurmak, taleplerini dile getirmek, medya ortamında kendilerine yer edinmek isteyen Aleviler bu nedenle kendi medyasını kurmaya başlamışlardır (Kıyafet, Yüz yüze Görüşme, 5 Ekim 2015).
Kapatılan TV 10 televizyonunun imtiyaz hakkına sahip gazeteci yazar, Alevinet haber sitesi genel yayın yönetmeni ve aynı zamanda şu anda Can TV’de Sosyal Medya adlı program sunucusu Şükrü Yıldız, Alevi Medyası’nın nasıl doğduğuna ilişkin olarak; geleneksel medyada Alevilere yeterince yer verilmediğini, asimilasyon politikalarının devreye sokulduğunu belirterek; Alevileri dar bir çerçevede gören yaygın medya ortamının dışında konumlanmak gerekliliğinin altını çizmiştir. Devletin Alevilerin sorunlarını görmezden geldiğini ve bu nedenle de onlara yönelik, onları yansıtan programlar üretmek için özel bir çaba içine girmediğini dile getirmiştir. Yıldız’a göre Alevi hareketi, siyasal taleplerini örgütlenerek dile getirmeye başlamış ve böylelikle dergiler çıkarmaya, radyolar kurmaya ve son aşamada televizyonculuğu tartışmaya başlamışlardır (Yıldız, Yüz yüze Görüşme, 25 Ekim 2015).
Barış TV Eski Reklam ve Program Koordinatörü Erol Güngören, Alevi Medyası’nın ortaya çıkış koşullarını anlatırken; Alevilerin sesini kendi medyası aracılığıyla duyurmalarının daha doğru olduğunu çünkü diğer medya organlarının Alevi inanç ve yaşam biçimlerini çarpıtarak yansıttıklarını dile getirmiştir. Alevilerin asimile edilmeye çalışıldıklarını, bunu bertaraf etmenin yolu olarak da, Aleviliğin özüne dair kültürel kodları işleyen program üretmeye çalıştıklarını ifade etmiştir (Güngören, Yüz yüze Görüşme, 10 Ekim 2015).
Cem TV’nin Eski Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çim, yayın içeriğindeki ufak değişiklikler ve program çeşitliliği artmış olsa da, Cem TV’yi Alevi toplumuna hizmet eden ve onların sesi olmayı başaran tek televizyon kanalı olduklarını ifade etmiştir. Çünkü Alevilere ve Aleviliğe hizmet eden yayınları kendilerinin ürettiğini belirterek, hali hazırdaki diğer Alevi televizyonlarının birkaçını müzik eksenli, diğerlerini ise siyasal mevzuları ön plana çıkaran kanallar olarak değerlendirmiştir. Çim, Cem Vakfı ve Cem TV ekseninde düşünüldüğünde Alevi taleplerinin takipçisi ve destekçisi olduklarını, fakat Aleviliğin siyasal çıkarların hizmetine sokulduğu ve Aleviliğe hizmet etmeyen yayın üreten öteki kanalların Alevi Medyası olarak nitelenemeyeceğini aktarmıştır. Cem TV’nin yayın akışında siyasal gündemin konuşulduğunu, güncel olayların değerlendirildiğini ama kanalın genel olarak herhangi bir siyasal partiye yakın ya da uzak duran yayınlar yapmadıklarını; çünkü Aleviliğin buna alet edilmemesi gerektiğine inandıklarını ifade etmiştir. Daha çok Aleviliğin kültürel ve tasavvufi yönlerini anlatan, Alevilerin dinlediği deyiş ve türkülere yer veren programlar yaptıklarını anlatan Çim, ilk defa Cem Radyo’da başlayan ve şu anda her Perşembe Cem TV ortak yayınıyla verilen “Cem İbadeti”nin Alevilerin büyük çoğunluğu tarafından izlendiğini ve özümsendiğini dile getirmiştir (Çim, Yüz yüze Görüşme, 9 Kasım 2015).
“Alevi televizyonu olarak kendisini tanıtan ya da gösteren diğer Alevi kanallarının aslında Alevi Medyası olduklarını pek düşünmüyorum. Alevi kanalı olabilmek Aleviliğin sorunlarını ve taleplerini dile getirmek demek. Aleviliğin özüne dair yayın üretmek demek. Aleviliği siyasi bir malzeme gibi, Aleviliğin bir inançtan ziyade sanki bir muhalefet aracı olarak kullanılması yanlış. Bizim dışımızdaki hiçbir Alevi kanalın Aleviliğe dair çok fazla uğraş içinde olduklarını düşünmüyorum. Cemevlerinin ibadethane olarak statü kazanması, din dersleri vs. gibi Alevi taleplerinin takipçisi her zaman İzzettin Doğan olmuştur, Cem Vakfı olmuştur. Alevilik siyasi çıkarlara kurban edilmemeli, Aleviliğin bir inanç biçimi olduğu unutulmamalı (Mustafa Çim, Yüz yüze Görüşme, 9 Kasım 2015).”
Cem TV’nin eski Genel Yayın Yönetmenlerinden Murat Ongun ise, Alevi Medyası’nın doğuşunun çok haklı sebepleri olduğunu anlatarak; yıllar boyunca devleti yönetenler tarafından ötekileştirilen milyonlarca Alevinin örf, adet, inanç, gelenek ve yaşam biçimlerine gözlerin kapatıldığını, Alevilerin görmezden gelinerek yok sayıldığını söylemiştir. Durum böyle olunca da Alevilerin kendilerine yakın hissettikleri Alevi Medyası’nın oluşması kaçınılmaz olmuştur. Ongun, Alevilerin kendi medyasını hayata geçirmelerini en doğal hakları ve ihtiyaçları olduğunu söylemiştir (Ongun, 5 Aralık, 2015).
Cem Vakfı Yönetim Kurulu eski üyelerinden ve aynı zamanda Alevi Vakfı Federasyonu eski başkanı Doğan Bermek genelde Alevi Medyasının, özelde ise Cem Medya Grubu bünyesindeki Cem Radyo ve Cem TV’nin kurulmasının temelinde, Alevi kanaat önderlerinin ve Alevi toplumu içinden çıkmış iş adamı, akademisyen ve bu yola gönül verenlerin, Alevilerin de kendi medyasının olması gerekliliğine olan inançlarının yattığını dile getirmiştir. Ortak talepler ve ihtiyaçlar sonucunda biraraya gelen Alevi ileri gelenleri medya işine el atmışlar ve Alevi kanallarının öncüsü olmuşlardır (Bermek, Yüz yüze Görüşme, 14 Aralık, 2015).
Cem Radyo’nun kuruluş aşamasında önde gelen ismi ve hissedarı, aynı zamanda TRT İstanbul Radyosu’nda uzun yıllar çalışmış olan Dursun Taşdelen ise Alevi Medyası’na ihtiyaç duyan büyük bir Alevi kitlesi varlığının kendilerini harekete geçirdiğini ve Alevi toplumuna hizmet edecek olmanın mutluluğu ve isteğiyle yola koyulduklarını ifade etmiştir (Taşdelen, Yüz yüze Görüşme, 21 Aralık 2015).
Cem Vakfı’nda 16 yıl kadar uzun bir süre halkla ilişkiler biriminde ve arşiv oluşturma çalışmalarında emek sarf eden, Cem Dergisi Yayın yönetmenliği yapan ve Cem TV / Cem Radyo’da Alevilik üzerine 600 programa imza atan Ayhan Aydın’a göre Alevi Medyası devlet, dernek, vakıf destekli ya da bağımsız kişilikler tarafından hayata geçirilmiştir. Bu medyanın bu nedenle yayın içerikleri, söylemleri ve çizgileri birbirinden farklılık arz etmiştir. Ama bütün bu medya total olarak Alevi toplumuna hizmet etmek niyetiyle yola koyulmuş fakat maddi ve farklı boyutlarda sıkıntılar yaşamışlardır. Kendisinin de uzun yıllar çalıştığı Cem Vakfı, Dergisi ve Radyosu süreçlerinde yaptığı bazı program içerikleri nedeniyle sansürlendiğini ve uzaklaştırılmak istendiğini dile getirmiştir. Aydın, Alevi kurum, örgüt ve medyası içerisindeki aksaklıkları ve gerilemeyi gerekli donanıma ve bilgiye sahip ehil insanların olmayışına bağlayarak; Alevi Medyası’nın oluşum süreçlerinde sürekli olarak el değiştirmeler nedeniyle içerik açısından zenginliğini yitirdiğini, sadece birkaç derginin Alevilik üzerine etraflıca eğildiğini, bunun yanında toplumsal konularda da yazılar yayınladığını dile getirmiştir. Alevi Medyası’nın her zaman belirgin öncüler tarafından hayata geçirildiğini söyleyen Aydın, onların emeklerinin yadsınamayacağını; duruşu ve Aleviliğe bakışı ve Aleviliği yorumlayışı ne olursa olsun, oluşturulmuş her Alevi yayın organının bir birikim olduğunu ve Alevi toplumu için kazanım sayılması gerektiğini vurgulamıştır (Aydın, Yüz yüze Görüşme, 28 Aralık, 2015).
Bütün bu görüş ve yorumlar çerçevesinde Alevi Medyası’nın oluşumu üç nedene bağlanmıştır. İlk olarak, Alevi Medyası’nın öz bilinçlenme, örgütlenme ve kurumlaşma süreçlerinin bir sonucu olarak hayata geçirildiğidir. Alevilerin dayanışma içine girmesi, kırdan kente göç, kentlerde cemevi, vakıf, dernek bünyesinde örgütlenerek taleplerini dillendirmeleri gibi etkenler onların medyasını yaratmalarının hem bir sonucu hem de nedeni olmuştur. İkinci olarak asimilasyon ve yok sayma politikalarına karşı mücadele pratikleri geliştirmek için kurulduklarıdır. Son olarak, Alevilerin kendilerine ait ya da kendilerini ait hissettikleri bir medyaya sahip olmayı talep etmelerinin bir neticesi olarak oluşumudur.
2.Alevilerin Sesi ve Cem Dergisi’nin Yayın İçerikleri ve Politikalarının Alternatif Medya Tanımlamaları Işığında Değerlendirilmesi
2.1.Alevilerin Sesi Dergisi ve Analizi
İlk zamanlar Almanya Alevi Federasyonu’nun yayın organı olarak çıkarılan Mürşit Dergisi’nin yayını durunca yerine, Alevilerin Sesi dergisi çıkarılmıştır. Alevilerin Sesi Dergisi ilk sayısı 1994’te çıkmıştır ve imtiyaz sahibi Almanya Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı Ali Rıza Gülçiçek olmuştur. Derginin ilk zamanları genel yayın yönetmenliğini Necdet Saraç yapmıştır. Bu dergiyi federasyona üye dernekler de desteklemiş ve sahiplenmiş bunun sonucu olarak da 15 bin okuyucu kitlesine ulaşmıştır. Bu imkânlarla kendini finanse etmeye başlayan derginin 18. sayıdan sonrasını yeni genel başkan Ali Kılıç yönetmiştir. Derginin sahipliğini Mart 1997’de alan Ali Kılıç, 30 Ocak 1999’dan itibaren vakfın genel başkanı Turgut Öker’e bu görevi devretmiştir. Dergi yayın hayatına devam etmekte ve şu anda Avrupa Alevi Birlikleri Konfedarasyonu resmi yayın organı olarak çıkarılmaktadır. Derginin genel yayın yönetmeni Erdal Kılıçkaya’dır. Derginin 272. sayısı[4] “Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz!” başlığıyla çıkmıştır. Derginin 273. son sayısı da Aralık 2022’de “Yine Başardık” başlığıyla çıkarılmıştır[5].
Derginin incelenen ilk sayısı Ekim 2015 sayılı 197. sayısıdır. Dergi kapağında bu ayın konusu olan “AİHM Kararlarına karşı AKP Hukuku ve Aleviler” yazmaktadır. Kapakta ayrıca Adnan Ökter’e ait bir çizime yer verilmiştir. Giriş yazısını genel yayın yönetmeni “Editörün Gündemi” başlığı altında kaleme almaktadır. Bu sayıda Ankara Katliamı üzerine yazan Fuat Ateş, yazısında “Barış Mitingleri”ni ele almış ve “Barış ancak eşit şartlarda masaya oturarak, oluşturulabilir. Fakat faşizmin ruhunda vardır. Kendisine de zarar geleceğini hissetmeden masaya oturmaz” diyerek, Alevilerin “incinsen de incitme” felsefesini zalime karşı göstererek pasif bir direniş içerisinde olmamasını; tam aksine Alevi toplumu ve örgütlerinin Alevilerin can güvenliği konusunda gündem oluşturmaları gerekliliği üzerinde durmaktadır.
Derginin analiz edilen ikinci sayısı, 198. sayısı olan Kasım 2015 sayısıdır. Kasım 2015 sayısının dosya konusu “Osmanlı İmparatorluğu Aleviler ve Bektaşiler”dir. Giriş yazısını “Alevilerin Gündemi” başlığı altında, “Gidişattan Endişe Duyuyoruz” adlı yazısıyla derginin genel yayın yönetmeni Fuat Ateş AABK adına kaleme almıştır. Yazıda 1 Kasım 2015 genel seçiminin şaibeli kurulu’nun tarafsızlığını yitirmesi konu edilmiş; AKP hükümeti’nin Osmanlı İmparatorluğu gibi devlet otoritesini sağlama yolu olarak baskı politikalarını devreye soktuğu anlatılmıştır. Seçim süresince Güneydoğu Anadolu’da güvenlik güçlerinin uyguladığı yöntemlerin oy kullanan seçmenler üzerinde olumsuz bir hava yarattığını ama bütün bunlara rağmen halkın oy kullanma kararlılığı gösterdiğini söylenmektedir. Ateş, Batılı devletlerin AKP hükümetinin uygulamalarına sessiz kalmasının hatalı olarak değerlendirmiştir.
Derginin incelenen üçüncü sayısı, Aralık 2015’te çıkan 199. sayısıdır. Bu sayıda dosya konusu “Alevilerin Kayıp Kıtası Güney Amerika”dır. Ayrıca Maraş Katliamı’nın yıl dönümü olması dolayısıyla bu konu da ele alınmıştır. “Editörün Gündemi”nde Fuat Ateş, Güney Amerika’da yaşayan ve sayıları üç milyon civarında olan Arap Alevileri’nin Osmanlı döneminde oraya göç etmeleri ve günümüz yaşamları hakkında “Alevilerin Kayıp Kıtası Güney Amerika” adlı bir belgesel çalışması hazırlığı içinde olduklarını aktarmıştır. Belgeselin Yol TV ve Avrupa Arap Alevileri Komitesi ortak katkılarıyla hazırlanacağını ve Şubat 2016’da tamamlanacağını bildirmektedir.
Alevilerin Sesi Dergisi’nin ilgili sayılarının yayın içerikleri incelenmiş ve ana kategoriler olarak aşağıdaki temaların ele alındığı bulgulanmıştır: “Alevilik Tarihi, katliam ve sürgünler; Aleviliğin inançsal ve kültürel boyutları–folklorik öğeler; Alevilerin talep ve sorunları- çözül(e)meyen hususlar; eleştirel içerik üretimi- muhalif yazılar; Alevilerin sesini duyurmak-röportajlar ve yorum yazıları” şeklinde açığa çıkarılmıştır.
2.2. Cem Dergisi ve Analizi
Temmuz 1966’da Abidin Özgünay tarafından çıkarılan Cem Dergisi Alevi dergileri arasında en uzun soluklu dergilerdendir. İçeriği ile zengin bir dergi olan Cem, iki yayın dönemi geçirmiştir. Derginin kapağında “Cem” yazısı altında “Eline-Diline-Beline” sözü yer almıştır. Aylık olarak 24 sayfa çıkan dergi, 4 sayının ardından 15 günde bir çıkarılmaya başlanmıştır. Alevilerin sesi olabilmeyi hedefleyen derginin başarısının derginin sahibi ve başyazarı Abidin Özgünay’ın emeklerinin ve uğraşlarının bir sonucu olduğunu belirten Ayhan Aydın, Alevi Medyası hususunda Abidin Özgünay’a ayrı bir yer atfemektedir. Cem Dergisi’nin Türkiye Birlik Partisi sürecinde partiyi desteklediğini ve yakınlık gösterdiğini aktaran Aydın, 1991’de yayını duran derginin içeriğinin çok fazla olmamakla beraber değiştiğini ve zayıfladığını belirtmektedir. 50. sayıdan sonra Abidin Özgünay maddi sıkıntı ve sağlık sorunları nedeniyle dergiyi Temmuz 1995’te Cem Vakfı’na satmıştır. Kısa bir aradan sonra yayına kaldığı yerden devam edilen dergi, Ağustos 1996 ile birlikte Cem Vakfı’nın yayın organı olarak çıkarılmıştır. Sahibi Hasan Özer, Genel Yayın Yönetmeni Rıza Zelyut ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü’nü Murat Küçük yapmıştır. Bu süreçte 80 sayfa çıkarılan dergi 2003’e gelindiğinde Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın derginin zarara girdiğini söyleyerek aldığı karar ile yayını durdurulmuştur.
Cem Dergisi Abidin Özgünay’ın öncülüğünde yayın hayatına 1966’da başlamış ve ilk yayın dönemi olan 1966-1991 yılları arasında bağımsız yayınlanmıştır. Temmuz 1995’te Abidin Özgünay’ın dergiyi Cem Vakfı’na devretmesiyle ikinci yayın dönemi başlayan dergi aylık olarak çıkarılmış fakat maddi sıkıntılar dolayısıyla 2002 Ekim-Kasım-Aralık sayıları üç ayın ortak sayısı olarak, tek sayı halinde çıkmış ve son sayısı da 2003 Ocak olarak yayınlanmış ve derginin yayını sonlanmıştır. Alevilerin Sesi Dergisi’ne paralel bir inceleme olması açısından her iki derginin yılın son aylarında çıkan son üç sayısı incelemeye tabi tutulmuştur. Cem Dergisi’nin incelenecek olan Ağustos, Eylül ve üç ayı ortak bir sayıda çıkan Ekim-Kasım-Aralık 2002 sayıları içerik ve tematik açıdan analiz edilmiş ve alternatif medya formu olarak niteliği ortaya konulmuştur. Cem Dergisi, “Aylık Siyaset ve Kültür Dergisi” üst başlığıyla çıkmıştır. Sahibi Cem Basın Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına Prof. Dr. İzzettin Doğan, genel yayın yönetmeni Ayhan Aydın’dır. Dergide genel olarak yazılar, “Düşünce, Haber, İnanç, Araştırma, İnceleme, Tarih ve Yorum” ana başlıkları altında kaleme alınmıştır. Analiz edilen ilk sayı Ağustos 2002’de yayınlanan derginin 124. sayısıdır. İkinci sayı Eylül 2002’de çıkarılan 125.sayıdır. Derginin incelenen 2002 son sayısı “Ekim-Kasım-Aralık” olarak tek sayı çıkmıştır.
Cem Dergisi’nin ilgili sayılarının yayın içeriklerinin analiziyle ortaya çıkan ana kategoriler şu şekilde bulgulanmıştır: “Alevi talepleri ve İzzettin Doğan’ın başyazıları; Alevilik tarihi ve inancına dair yazılar; Alevileri yerinde gözlemleyen saha araştırmaları ve son olarak Alevi ozanlarının, düşünce ve inanç önderlerinin anıldığı ve tanıtıldığı “canlar köşesi”dir.
2.3. Alternatif Medya Tanımlamaları ve Dergilerin Değerlendirilmesi
Mitzi Waltz (2005), alternatif medyayı anaakımda yer bulamayan gruplar için yapılan yayıncılık ya da farklı bir bakış açısıyla değişimi destekleyen bir gazetecilik örneği olarak tanımlar. Clemencia Rodriguez ise alternatif medyayı ana akıma karşı konumlandırmak yerine, bu tür medya formlarını hali hazırdaki medyayı aktif bir şekilde dönüştürmeye çalışan ve yurttaşlığı ön plana çıkaran bir mücadele alanında toplumsal kodları değiştirmek için çaba harcayan bireylerin yarattığı medya olarak tanımlar ve bu tür medyayı “yurttaş medyası” olarak adlandırır. Chris Atton (2002), alternatif medyayı ancak içerik, form, kullandığı teknikler, dağıtım anlayışı ve kanalları, toplumsal ilişkileri dönüştürmedeki sorumluluğu ve iletişim sürecinin dikey niteliğini değiştirmek anlamındaki yapılanmasıyla diğer medya formlarından ayırmaktadır. John Downing (2001), alternatif medyanın toplumsal hareketlerle dayanışma içinde olmasını ve toplumsal dönüşüm için uğraş vermesi gerektiğini vurgular ve bu nedenle de alternatif medyayı “radikal medya” olarak tarif eder. Bailey vd. (2008), alternatif medya için 4 yaklaşım geliştirmişlerdir. Bunlar sivil toplum medyası olarak alternatif medya, anaakıma karşıt olarak alternatif medya, topluluğa hizmet medyası olarak alternatif medya ve rizom olarak alternatif medyadır. Rizom olarak alternatif medya, toplumsal hareket üyelerinin (kadın, gay-lezbiyen, işçi, çevreci vb.) birbirlerini destekleyebilecekleri ve mücadele pratiklerini ortak bir dayanışma zemininde geliştirebilecekleri bir medya türünü tanımlamakta ve aynı zamanda devlet ve pazarın kesiştiği bir noktada yer alarak her ikisinin de pratiklerinden faydalanan bir medya olarak tarif edilmiştir. Marisol Sandoval (2009) da alternatif medyayı öznel ve nesnel yaklaşımlar açısından tanımlamaktadır. Buna göre alternatif medya öznel yaklaşım açısından katılımcılığa işaret eder ve bireylerin ya da grupların medyadaki yatay iletişim ağları içinde üretim sürecine katılmalarını ifade eder. Nesnel yaklaşımlar ise, alternatif medyanın eleştirel içerik üretimlerine odaklanır ve bu medyayı bu açıdan ele alır. Bu yaklaşım ve tanımlar ışığında Alevilerin Sesi ve Cem Dergileri alternatif medya nitelikleri bağlamında analize tabi tutulmuştur. Alevilik kültürü ve inancı hakkında Alevilerin asimile edilmelerine engel olabilecek yayınların yapılması, Aleviliğin farklı bir kültür ve inanç biçimi olarak kabul edilip Alevilerin taleplerinin, sorunlarının ve isteklerinin görünür kılınmasına aracı olunması ve bunun gündem haline getirilmesi Alevi Medyası’nın temel amaçları olmuştur. Bu iki temel hedefi yerine getirebilen Alevi Medyasının bir diğer işlevi, alternatif olabilmenin ek bir koşulu olan “Alevilerin kendi medyasının üreticisi” olabilmesidir.
Alevilerin Sesi Dergisi’nin alternatif medya olma niteliğini, Alevilere Alevilik kültürü ve inancı konusunda yol gösterici/bilgilendirici yayınlar üretmesi, Alevilerin talep, istek ve sorunlarını dile getirmesi, Alevilerin doğrudan sesi olma gayreti içinde olması, azınlıklarla kurduğu dayanışma ağı ve iktidara karşı eleştirel içerik üretebilmesi açısından kazanmış olduğudur. Derginin alternatif bir medya kamusal alanı yaratmış olduğu bulgusuna, dergiden alınan verilerin betimsel analize tabi tutulması ile açığa çıkarılan temaların yorumlanması sonucunda ulaşılmıştır.
Cem Dergisi’nden alınan veriler de aynı şekilde belirli temalar çerçevesinde kategorilendirilerek yorumlanmış ve Alevilerin Sesi Dergisi’ne paralel olarak Alevi toplumuna hizmet etme, Alevilerin sesi olabilme, Alevilerin talep ve sorunlarını gündeme taşıma konusunda alternatif medya niteliklerini taşıdığı fakat azınlıklarla dayanışma ve eleştirel içerik üretebilme konularında Alevilerin Sesi Dergisi’nden geride kaldığı görülmüştür.
Sonuç ve Tartışma
Görüşmeler ve araştırmalar sonucunda Alevi Medyasının oluşumu üç ana nedene bağlanmıştır: İlki, Alevilerin ana akım medyada görülmemesi ve gösterildiğinde ise hatalı bir şekilde verilmesi ve Alevi inancının ve kültürünün çarpıtılarak Alevilerin asimile edilmek istenmesi; ikinci olarak, Alevilerin kendi medyasını yaratarak kültürlerini ve inançlarını yaşatmak istemeleri ve Alevilerin kendi medyasına duydukları özlem ve ihtiyaç, son olarak ise pek çok kez katliama uğramış, ötelenmiş Alevilerin öz bilinçlenmelerine paralel olarak talep, istek ve sorunlarını gündeme taşıma istekleridir. Alevi Medyasını yaratan şahsiyetler ve örgütler arasında var olan siyasi farklılıklar ve Alevilik ve Alevi kimliği arasında değişen tanımlamalar Alevi Medyası arasında söylem farklılıklarına neden olmuştur. Aleviliği kendine özgü bir inanç ve kültür olarak değerlendiren ve siyasi mevzuların uzağında olması gerektiğine inanan Cem Vakfı ve Cem Medya grubu ile Aleviliğin sadece bir inanç değil fakat aynı zamanda siyasi bir tavır ve direniş ruhu olan bir hareket olduğuna inanan Pir Sultan Abdal Derneği ve Alevilerin Sesi Dergisi’ni çıkaran Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu arasında belirgin farklar bulunmaktadır. Bu farklar dolayısıyla bu örgütlerin medyası arasında yayın içeriklerinin ve programlarının değiştiği görülmüştür. Buradan hareketle Cem Medya Grubu’na ait Cem Dergisi’nin alternatif medya olma niteliğini, daha çok topluluğa hizmet etme ve katılımcılık esasını ön plana çıkaran öznel yaklaşım açısından kazandığıdır. Çünkü Cem Dergisi’nde Aleviliğin daha çok folklorik yönünün ağır bastığı, Alevilik kültürüne ve inancına ait konuları ve programları ön plana çıkardığı, Alevilerin sorunlarına yer verdiği ve Alevi toplumuna mensup bireylere seslerini duyurabilecekleri bir kamusal alan yarattığı anlaşılmıştır. Alevilerin sesi olabilmesi ayrıca bu medya grubunun alternatif olabilme özelliğini ortaya koymuştur. Alevilerin Sesi Dergisi ise, anaakıma karşıt, eleştirel içerik üretebilen, Alevi sorunlarına ve tarihine ışık tutarak Aleviliğin muhalif bir hareket geleneğinden geldiğine inanan ve bu temel ilkelere dayanarak, Aleviler özelinde siyasi bir tavır içinde yayın yapmakta ve aynı zamanda rizomatik medya tanımlamasına yakın bir şekilde diğer toplumsal hareketlerle dayanışma içinde olduğunu belirtmekte ve program içeriklerine bunu yansıtmaktadır
Alternatif medya anaakıma karşıt, topluluğa hizmet, sivil toplum medyası ve rizomatik medya başlıkları etrafında ele alındığında veyahut katılımcılık esasını ön plana çıkaran öznel yaklaşım ve eleştirel içerik üretim süreciyle alternatif medyaya yaklaşan nesnel yaklaşım açılarından değerlendirildiğinde; Alevilerin Sesi Dergisi’nin, anaakım medyaya karşı eleştirel içerik ürettiği, toplumun ezilen farklı kesimlerini destekleyebildiği (Kürtler, kadınlar, işçiler vs.), Alevi toplumunu hem Aleviliğe dair konularda bilgilendirici hem de Alevilerin talep ve sorunlarına eğilen yazılar kaleme alarak Alevilerin sesi olabildiği açığa çıkmıştır. Cem Dergisi’nin ise, daha çok Alevi toplumuna hizmet eden (kültürel, inançsal ve hukuksal boyutlarda), eleştirel içeriği Alevilerin Sesi Dergisi’ne nazaran daha kısıtlı olarak üreten ve Aleviler dışında farklı toplumsal hareketleri çok fazla desteklemediği görülmüştür. Topluluğa hizmet medyası olarak alternatif medya niteliği taşıyorken; rizomatik olarak alternatif niteliğinin zayıf olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Kaynakça
Atton, C. (2002). Alternative Media. London: Sage Publications.
Bailey, G.O., Et al., (2008). Understanding Alternative Media. NewYork: Open Universisty Press.
Coyer, K. vd. (2007). The Alternative Media Handbook London: Routledge.
Downing, J. D. (2001).Radical Media Rebellious Communication and Social Movements, California: Sage Publications.
Kaleli, L. (2000). Alevi Kimliği ve Alevi Örgütlenmeleri. İstanbul:Can Yayınları.
Karakaya, A. (2015). Vefailik, Bektaşilik, Kızılbaşlık. İstanbul: İstanbul Bilgi Yayınları.
Massicard, E. Ç. (2013). Türkiye’den Avrupa’ya Alevi Hareketinin Siyasallaşması. İstanbul: İletişim Yayınları.
Poyraz, B. (2007). Direnişle Piyasa Arasında:Alevilik ve Alevi Müziği. Ankara: Ütopya Yayınları.
Sandoval, M. (2009). “A Crticical Contribution To The Foundations Of Alternative Media Studies.” Online International Journal Of Communication Studies, C.I, s.1-18.
Taştan, K. Y. (2012) “Aleviliğin Siyasallaşması Alevi Açılımı:I Tarihsel Kökler.” Karadeniz Araştırmaları Dergisi, C.9, S.35, s.1-18.
Waltz, M. (2005). Alternative and Activist Media. Edinburgh: Edingburgh University Press.
EK 1: Alevilerin Sesi Dergisi Ekim, Kasım, Aralık 2015 sayıları.
EK 2: Cem Dergisi Ağustos, Eylül sayıları ve Ekim, Kasım, Aralık Ortak sayısı 2015.
İnternet Adresleri:
Cem Vakfı, https://www.cemvakfi.org/pages/Kurumsal/3/tarihcemiz, Erişim Tarihi: 05.01.2023.
Pirha Haber, https://pirha.org/tag/alevilerin-sesi-dergisi/, Erişim Tarihi: 07.01.2023.
Surajans, https://surajans.com/alevilerin-sesi-272-sayisi-cikti/ Erişim Tarihi: 05.01.2023.
[1] Deniz Kıyafet -PSAKD Maltepe Şube Başkanı; Şükrü Yıldız – TV 10 televizyon kanalının sahibi ve kurucusu; Erol Güngören Barış TV eski reklam ve program koordinatörü; Murat Ongun Cem TV eski Genel Yayın Yönetmeni; Dursun Taşdelen Cem Radyo kurucu üyesi; Hamit Hasbay – Barış TV Genel Yayın Yönetmeni; Mustafa Çim- Cem TV Genel Yayın Yönetmeni; Ayhan Aydın- Cem TV ve Barış TV eski program yapımcısı, Cem Dergisi eski Genel Yayın Yönetmeni ve aynı zamanda araştırmacı- yazar, Doğan Bermek- Alevi Vakıfları Federasyonu eski Başkanı ve Cem TV kurucu üyesi.
[2]Alevilik kavramı hakkında yapılan tanımlamalar farklı bakış açılarını ve düşünceleri içermektedir. Genel olarak 5 temel kategoriye ayrılan bu tanımlamalar şu şekildedir: 1) Alevilik Avesta ve Zerdüştlük kökenlidir ve Kürt kültürünün bir parçası olarak etno-dinsel bir inançtır. 2) Alevilik, İslam öncesi Orta Asyalı Türk inançlarından beslenerek, Türk Kültürünün etno-dinsel bileşenlerinden biridir. 3) Alevilik, senkretik bir inançtır. Kökeni İslam öncesi Türk inançlarına dayanmakla birlikte bölgenin İslamlaşması sürecinde çeşitli kültürel unsurlardan etkilenmiştir. 4) Alevilik, İslam’ın Anadolu’ya özgü bir yorumlanış biçimidir. 5) Alevilik, ilkel komünizmin Anadolu’ya özgü şeklidir Ortaçağ başlarında sınıf çatışmasının ürünüdür (Taştan, 2012:1-2).
[3]Ayrıca bkz. Cem Vakfı Web Sitesi, “Cem Vakfı’nın Tarihçesi ve Amacı” https://www.cemvakfi.org/pages/Kurumsal/3/tarihcemiz, Erişim Tarihi: 05.01.2023
[4] Alevilerin Sesi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Kılıçkaya, “Kadın! Yasam! Özgürlük!” temasıyla hazırlanan derginin yeni sayısının tanıtımını şöyle yaptı: “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiyle “Mirabel Kardeşler” nezdinde devlet ve eril şiddete maruz kalmış, bedel ödemiş ismini bildiklerimiz ve bilmediğimiz tüm kadınların anısına saygıyla atfen Alevilerin Sesi Dergisi’nin bu sayısının ana konusunu “Kadın! Yaşam! Özgürlük!” konu başlıklarına ayırdık.” Bkz. https://surajans.com/alevilerin-sesi-272-sayisi-cikti/ Erişim Tarihi: 05.01.2023.
[5] Bkz. “Alevilerin Sesi dergisinin 273. sayısı, ‘Yine Başardık’ başlığıyla çıktı. Derginin bu sayısında Maraş Katliamı işlenirken, Alevilerin Almanya’nın Berlin Eyaleti’nde de kazandığı kamu tüzel kişilik statüsü ise kapağa taşındı.” https://pirha.org/tag/alevilerin-sesi-dergisi/, Erişim Tarihi: 07.01.2023.
18 Mart 2023’te, 2016 tarihli AB-Türkiye Mutabakatının 7. yıldönümüne varacağız. Türkiye 2016’dan bu yana, göçmenlerin Türkiye’de tutulması ve geri gönderilenlerin kabul edilmesi koşuluyla AB tarafından vaat edilen milyarlarca avro karşılığında bir sınır muhafızı rolü üstlendi.
Beri yandan Türkiye bu pozisyonu vasıtasıyla göçmenleri bir tehdit ve gerektiğinde bir baskı mekanizması olarak AB’ye karşı kullanmaktan da geri durmadı.
6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye’de meydana gelen depremlerin ardından Türkiye’deki göçmenlerin yaşam koşulları çok daha kötü bir hal almıştır. Yükselen ırkçılık, göçmenlere yönelik şiddet içeren saldırıları tetiklemiştir; sadece bu nedenle bile depremden etkilenen bölgeler göçmenler için güvenli olmaktan çok uzaktır. Deprem yardımlarının dağıtımında izlenen politikalar göçmenleri bu sisteminin dışında bıraktığından, göçmenler içme suyu veya barınma gibi temel ihtiyaçlara bile erişmekte zorlanmaktadır. Göçmenler, bölgede Arap dilli toplulukların mensuplarının alenen linç edilmesinde olduğu gibi, “yağmacı” olarak etiketlenme riskiyle karşı karşıya kalmış ve kalmaya da devam etmektedir. Bu arada, uluslararası sözleşmeler uyarınca göçmenleri korumakla yükümlü olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin temsilcileri de alenen göçmen karşıtı söylemler kullanmakta ve ırkçı duyguları teşvik etmektedir. Bunun da ötesinde, depremden ve peşi ardı gelen linçten kurtulmayı başarmış göçmenler, kolluk kuvvetleri tarafından işkenceye maruz kalabilmektedir ve bu durum bölgede çalışan hukuk ve hak örgütleri tarafından rapor edilmiştir.
6 Şubat depremi Türkiye’de en az 10 şehri çok sert bir biçimde etkilemiştir. Bu şehirler aynı zamanda yerel nüfusa kıyasla en yüksek göçmen nüfus oranına sahip olan kentlerden bazılarıdır. Sosyoekonomik durumları nedeniyle zaten toplumun en kırılgan kesimlerinden birini oluşturan göçmenler, deprem sonrasında en çok mağdur edilen öznelerden biri haline gelmişlerdir. Daha depremin ikinci gününde, binlerce insan hala enkaz altında yaşam mücadelesi verirken, devlet kurumları ve göçmen karşıtı/ ırkçı gündemleri olan siyasi parti temsilcileri tarafından yapılan spekülasyonlar ve yalan haberler, depremden sağ kurtulan göçmenleri açıkça tehdit etmiştir. Bu sırada devlet kurumları ve temsilcileri göçmenlerin güvenliğini sağlamak için herhangi bir önlem almadıkları gibi, göçmenlerin başka şehirlere hareket edebilmeleri için gerekli seyahat izinlerinin hazırlanması ve dağıtılması gibi gerekli adımları dahi atmakta geç kalmışlardır. Göçmenler, bu izinler olmadan kayıtlı oldukları şehirlerin dışına seyahat edemedikleri için, deprem felaketi sonrasında kendi kaderlerine terk edilmişlerdir. Mart ayının başında, gece sıcaklığının sıfırın altına düştüğü deprem bölgesinde hala çadır bulamayan insanların olması, Türkiye’nin ev sahipliği ettiği göçmen nüfusu koruma yükümlülüğünü yerine getirmekten ısrarla kaçındığını ortaya koymaktadır.
Sınırın diğer tarafında ise özellikle Yunan Sahil Güvenliği ve Frontex (AB Sınır Koruma Ajansı), hali hazırda devasa olan bütçelerini her yıl daha da arttırarak Avrupa Kalesi’nin duvarlarını daha da yükseltmekte ve göçmenleri Türkiye’ye geri iterek insanların hayatını riske atmaktadır.
Yunanistan’da, Anadolu yarımadasına yakın adalar, sığınma başvurularına yönelik istisnai prosedür kurallarının geçerli olduğu ‘sıcak noktalar’ (hotspots) olarak tanımlanmaktadır ve göçmenlerin büyük bir kesimi bu adalara ayak bastıktan sonra sığınma başvuruları sonuçlanana kadar bu adalardan ayrılmaktan men edilmektedirler. Bu olguya paralel olarak Yunanistan’daki hakim politik söylev, göçmenleri Yunanistan’ın varlığına yönelik bir tehdit olarak göstermeye de devam etmektedir. Geri itmelere maruz kalmadan bu adalara ulaşmayı başaran göçmenler ise sığınma prosedürüne ve sağlık hizmetlerine erişimde zorluklarla karşılaşmakta ve şehir merkezlerinden uzakta açık hava hapishanesi olarak faaliyet gösteren kamplarda yaşamak zorunda bırakılmaktadır. Birçok göçmenin uluslararası koruma talebi, AB-Türkiye Mutabakatı gerekçe gösterilerek Türkiye’nin güvenli üçüncü ülke olduğu gerekçesiyle reddedilmekte, bu durum adaları terk edemeyen insanlar için koşulların gerçek bir hapishaneye dönüşmesine neden olmaktadır. Beri yandan AB-Türkiye Mutabakatı’nın ilanından bu yana Yunanistan’ın sınırlarında konumlanmış kamplarda tutsak kalan bir çok insan hayatını kaybetmiş, bu konuda Yunanistan makamları hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemiş ve göç politikalarında herhangi bir değişikliğe gitmemişlerdir. Dahası, Yunanistan’da halk, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi medya ve siyasi ağlar tarafından göçmenlere karşı kışkırtılmaktadırlar. Aynı zamanda Yunanistan’da hükümetö göçmenleri ve göçmenlerle birlikte dayanışma içinde yaşayan veya beraber çalışan insanları kriminalize etmekte, bu insanlara karşı hakikatten uzak soruşturmalar açmakta ve onları delilden yoksun davalarla suçlamaktadır. Türkiye’de ‘terörle mücadele’ mevzuatının yaygın bir şekilde kullanılmasıyla iyice yerleşmiş olan korku iklimi, Yunanistan’da da göçmenlere ve onlarla birlikte çalışan ya da dayanışma içinde olan kişilere yönelik casusluk, kaçakçılık ve insan ticaretine ilişkin cezai hükümler uygulanarak yeniden üretilmektedir.
Biz aşağıda imzası bulunan örgütler, göçün dışsallaştırılması ve göçmenlerin ucuz işgücüne dönüştürülmesine vesile olan politikaların derhal durdurulması gerektiğini belirtir ve göçmenlerin iç ve dış politikada bir koz olarak kullanılmasına karşı olduğumuzu beyan ederiz.
AB ile Türkiye ve hatta Kuzey Afrika ülkeleri arasında imzalanan göçmenlere yönelik benzer mutabakatların uluslararası hukuka aykırı olduğunun altını bir kez daha çizmek isteriz.
Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi’nin taraflarının sorumluluklarını ihlal eden bu mutabakatlar derhal iptal edilmelidir.
Biz, aşağıda imzası bulunan kuruluşlar;
– AB-Türkiye Mutabakatı’nın yanı sıra diğer ülkelerle benzer saiklerle yapılan ve göçmenlerin AB’ye girişini engellemek üzere tesis edilen tüm benzer uluslarası anlaşmaların ve mutabakatların derhal feshedilmesini;
– Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınan yaşam hakkı ve işkence yasağının sıklıkla ihlal edildiği Türkiye ve Yunanistan arasındaki geri itme uygularının durdurulmasını ve mağdurlar için çözüm ve sağaltma mekanizmalarının ivedilikle hayata geçirilmesini;
– Göçmenlerin haklarını güvence altına alan, bu haklara saygı gösteren, göçmenlere insanlık onuruna uygun yaşam koşulları ve seyahat özgürlüğü sağlayan düzenlemelerin oluşturulmasını talep ediyoruz.
📌 “Ya Hızır” Dedik – AABK
📌 Acımız ve Öfkemiz Büyük! – Alevilerin Sesi
📌 Depremin Ardından – ABBAS TAN
📌 Depremin Sosyolojisi – ŞÜKRÜ ASLAN
📌 Deprem, Sivil Toplum ve Aleviler – ŞÜKRÜ ASLAN
📌 Yıkımın Sebebi Kâr ve Rant Hırsı – RAGIP İNCESAĞIR
📌 Bizler Seyirci Kalmayacağız! – ALAATTİN ŞAHAN
📌 Umudu Büyüteceğiz – HASAN BÖLÜCE
📌 Fransa’da 2,3 Milyon Euro Bağış Toplandı
📌 Kadının Mücadele Tarihi – ALEVİLERİN SESİ
📌 Kadının ve Kadın Yurttaşın Hakları Bildirgesi
📌 Kadın Hakları İnsan Haklarıdır – NEVİN SEVÜK
📌 Aşık Veysel’in Öyküsü – CENGİZ YILDIRIM
📌 Kaybolup Giden Değerler – EMRAH CİLASUN
📌 Alevi Medyası’nda Yol Ayrımı – GÜLİSTAN ELMACIOĞLU
📌 Alevi İş İnsanlarına Yapılan Ayrımcılığa Son – Alevi Bektaşi Federasyonu
📌 BAF Geleneksel Eğitim Kampını Yaptı – BRİTANYA ALEVİ GENÇLİK FEDERASYONU
📌 Bisiklet Kulübü- Bisiklet Taksisi – BRİTANYA ALEVİ GENÇLİK FEDERASYONU
📌 Almanya’da Agora Projesi Başlıyor – ALMANYA ALEVİ BİRLİKLERİ FEDERASYONU
📌 Venlo Belediye Başkanı’ndan VAKM’ye Ziyaret – FATOŞ ALGUR-ARI
📌 Pak-Merkez’de Meslek Tanıtım Etkinliği – SEVİNÇ DURAN
📌 Alevi Çocuk
📌 KIRMANCKI – Delilê Firiki Dêsa Khurêsa Vano – CEMAL TAŞ
📌 FRANÇAIS – Touchés au Cœur – JOFFREY TRIDON
📌 FRANÇAIS FRANÇAIS – Les Yeux Rougis de Mon Père – SEMA KILIÇKAYA
📌 ENGLISH BAF – The Annual Educational Camp – BRİTİSH ALEVİ YOUTH FEDERATİON
Ülke bir türbülanstan geçiyor. Bir yandan depremin yaraları sarılmaya çalışılırken, diğer yandan seçim hazırlıkları başlamış bulunuyor. Yangın yerine dönmüş olan
Nasıl ki enkaz altında yanlız bırakıp aczinizle halkı donmaya, canları ölüme terk ettiğiniz, depremin yıkımıyla birlikte sizler de gideceksiniz. Hepiniz
Toplumlarda dini inanç anlayışlarının şekillenmesi uzun zaman almaktadır. Her daim ön plana çıkarılan 1974 olayları ise adaya ilk göçerimlerin yapılmasından
Ülke bir türbülanstan geçiyor. Bir yandan depremin yaraları sarılmaya çalışılırken, diğer yandan seçim hazırlıkları başlamış bulunuyor.
Yangın yerine dönmüş olan memlekette kimisi dans ederken, kimileri de Hizbullahçılara selama duruyor. Bildik cenah ise, yıkık kentleri bir inşaat rantı olarak görüp ellerini oğuşturuyor. Türkiye’nin farklı bölgelerinde rant uğruna doğaya karşı suçlar işlenmeye devam ediliyor.
Sevgili okur, çevre katliamlarına dur demedikçe, bu beton zihniyeti devam ettikçe, “inşaat ya resulullah” dedikçe biz daha çok can kaybederiz.
Bana bir şey olmaz diyerek başınızı çevirdiğinizde aklınıza sadece yaşadığımız şu son deprem felaketini getirin. Yetmiyorsa sel felaketini, yetmiyorsa salgını…
21 yılda ülkeyi sürükledikleri felaket çukurundan çıkarmak için şimdi bir fırsat doğdu. Hafıza emeğiyle, bunca yıl yaşatılan acıları unutmayarak, dayanışmayla birlikte iyileşme fırsatı.
Halkımızı haramilere karşı direnişte birleşmeye, YOL açmaya, feyz olmaya, rüzgar boranına dönmeye çağırıyoruz.
Demokratik, adil, özgürlükçü ve aydınlık bir Türkiye’yi birlikte kuralım.
Bu sayımızda :
Alevi kurumlarının deprem sonrası çalışmalarını, bölgenin geleceğine dair değerlendirmelerini “Acımız ve Öfkemiz Büyük!” kapak konumuz ile ele aldık.
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve deprem bölgesindeki tüm cemevlerimizin çalışmalarını sizler için derledik. Abbas Tan’ın bizzat bölgedeki gözlemlerden yola çıkarak kaleme aldığı “Depremin Ardından” başlıklı önemli yazısını, Şükrü Aslan’ın “Depremin Sosyolojisi” ve “Deprem, Sivil Toplum ve Aleviler”, Ragıp İncesağır’ın “Yıkımın Sebebi Kâr ve Rant Hırsı”, Alaattin Şahan’ın “Afet Vurdu, Düzen Vurdu… Ama Bizler Seyirci Kalmayacağız!”, Hasan Bölüce’nin “Umudu Büyütecegiz!” yazılarını okuyacaksınız.
Bu önemli dosya konusunun yanı sıra, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü nedeniyle “Kadının ve Kadın Yurttaşın Hakları Bildirgesi”ne,Nevin Sevük’ün “Kadın Hakları İnsan Haklarıdır”, Cengiz Yıldırım’ın UNESCO’nun 2023’ü “Aşık Veysel” yılı ilan etmesinden dolayı kaleme aldığı “Aşık Veysel’in Öyküsü”, Emrah Cilasun’un“At İzi, İt İzi ve Kaybolup Giden Değerler”, Gülistan Elmacıoğlu’nun “Alevi Medyası’nda Yol Ayrımı”, Almanca, Fransızca, İngilizce, Kırmancki yazıları vetabii kurumsal haberleri ilgiyle okuyacaksınız.
Lütfen, bu sayımızın sayfalarını hızlıca çevirmeyin. Sayfaları çevirmeden önce okumak, bakmak, asla unutmamak gerekiyor. Yeni sayımızda buluşmak dileğiyle yayın ekibi adına hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Erdal Kılıçkaya
Alevilerin Sesi Dergisi
Genel Yayın Yönetmeni
Tel: 00 49 221 94 98 56 00
Fax: 00 49 221 94 98 56 10
eMail: info@alevilerinsesi.eu
www.alevilerinsesi.eu
📌 “Ya Hızır” Dedik – AABK 📌 Acımız ve Öfkemiz Büyük! – Alevilerin Sesi 📌 Depremin Ardından – ABBAS TAN
Nasıl ki enkaz altında yanlız bırakıp aczinizle halkı donmaya, canları ölüme terk ettiğiniz, depremin yıkımıyla birlikte sizler de gideceksiniz. Hepiniz
Toplumlarda dini inanç anlayışlarının şekillenmesi uzun zaman almaktadır. Her daim ön plana çıkarılan 1974 olayları ise adaya ilk göçerimlerin yapılmasından
Paris’in en eski ve en önemli konser salonu Olympia’da düzenlenen gece France 2, TV5 Monde Televizyonu’ndan ve France Inter Radyosu’ndan canlı yayınlandı. Gecenin sunumunu Fransızlar’ın ünlü kraliyet uzmanı tarihçisi ve sunucusu Stephane Bern ile gazeteci Lea Salame yaptı. Kültür Bakanı Rima Abdel Malek, Monde Arabe Enstitüsü Başkanı eski Kültür Başkanı Jack Lang da konseri izledi.
France Television kanalından yapılan açıklamada, “ İki şiddetli deprem sonucunda yaklaşık 52 bin kişi hayatını kaybetti, 180 bin kişi yerinden oldu, 2,8 milyon kişi, soğukta, zor ve istikrarsız koşullarda yaşıyor. Depremden bir ay sonra, depremzedeler gıda, su, gaz ve elektrik gibi temel ihtiyaçlardan mahrum. Bu ölümcül felaketle karşı karşıya kalan France Television, depremden etkilenenleri desteklemek ve onlara yardım etmek için seferber oluyor” denildi.
Konserden önce, France 2 TV ekibinin deprem bölgesinden derlediği haber ve söyleşiler görüntülendi.
Fazıl Say’dan “kara toprak”
Olympia Konser Salonu’nda düzenlenen gecede aralarında Türkiye’de de çok iyi tanınan ya da dinlenen Salvatore Adamo, Patrick Bruel, Zaz, Gims, Laurent Voulzy, Andre Manukyan, Claudio Capeo, Yael Naim, Chimene Badi, Isabelle Boulay, Santa, Suzane, Ycare, Soolking ve Marina Kaye’in de olduğu çok sayıda Fransız sanatçı sahne aldı.
Türkiye’den sanatçının çağırılmadığı konsere yalnızca Fazıl Say davetliydi. Fazıl Say VOA Türkçe’ye kuliste verdiği söyleşide, plak firması aracılığıyla kendisiyle temasa geçildiğini, kendisinin de depremzedelere yardım için teklifi kabul ettiğini belirtti.
“Beni aradıklarında İzmir’de depremzedeler için bir konserdeydim. Burada da böyle bir organizasyonun yapılmasını önemli buldum. Avrupa’nın bazı pop starları da burada. Benim de bildiğim bir kaç isim var. Onlar da sağolsunlar, böyle bir gecede var oldukları için. Bu bir gönül işi. Toplanan paralarının en iyi adreslere gideceklerini düşünüyorum” dedi.
Konseri piyanosuyla açan Fazıl Say, “kara toprak” bestesini çaldıktan sonra İngilizce olarak tüm emeği geçenlere ve izleyicilere teşekkür etti.
Türkiye’nin yaralarını sarmaya çalıştığını belirten Say, “6 Şubat’tan bu yana ülkem şokta. Büyük bir yıkım, pek çok büyük il yerle bir oldu. Burada çok etkileyici bir organizasyona tanık oldum. Bir Türk sanatçı olarak yüreğimin derinlerine dokunduğunu söylememe izin verin. Herkese teşekkür ediyorum” dedi.
“Müzik iyileştirir”
Fazıl Say ile birlikte geceye damgasını vuran Mısırlı sanatçı Fatma Said de Lübnanlı şarkıcı Feyruz’un, Halil Cibran’ın sözlerinden alınan “Bana ‘ney’i ver ve şarkı söyle” adlı eseri seslendirdi.
Fatma Said, duygulu bir konuşma yaparak, “Müzik birleştirir, iyileştirir, yeniden umut verir. Bundan eminim. Müzik fark yaratabilir. O nedenle buradayım” dedi.
Zaz’dan Türkiye’de depremzedeler için konser
Sevgi ve umut temalı sarkıları seçen Fransız sanatçılar da şarkılarıyla birlikte destek mesajları da paylaştı.
“Je veux” adlı şarkısıyla Türkiye’de de tanınan ve sevilen şarkıcı Zaz ve “Her yerde kar var” şarkısının ünlü bestecisi Salvador Adamo, Mart ve Nisan aylarında Türkiye’de konser vereceklerini duyurdu. Zaz İstanbul’daki konserin tüm gelirlerinin depremzedelere gideceğini açıkladı.
Salvator Adamo, “Her yerde kar var” şarkısı Türkiye ve benim için önemli bir sembol. Defalarca Türkiye’de konser verdim. Depremden hemen sonra 10 Şubat’ta konserim vardı. Ama yaşanan felaket nedeniyle 12 Nisan’a ertelendi. Bilmiyorum bu tarih hala geçerli olacak mı ? Umarım olur ve Türkiye’ye giderek biraz bu felaketten uzaklaşmalarını sağlayabilirim. Her durumda ben hazırım” dedi.
İlk yardım ekibi de sahnede
Konser boyunca sık sık France 2 muhabirlerinin görüntülerine yer verilerek, deprem bölgesindeki sorunlara dikkat çekildi. Türkiye’ye giden kurtarma ekiplerinden doktor ve ilk yardım görevlileri de sahnede kısa mesajlar verdi.
Türkiye’ye giderken VOA Türkçe’ye söyleşi veren Uluslararası Kurtarma Ekibi Başkanı Philippe Besson, kurtardıkları 16 yaşındaki genç bir kızın teşekkür mesajı eşliğinde, çalışmalar hakkında bilgi verdi.
“Bölgeye gittiğimizde tam bir kıyamet gördük” diyen Besson’a ekibin kurtarma köpeği “Mano” da eşlik etti.
İlk yardım doktoru Rafael Pitti de, “Ölümler çok, kalanlar için de çok zor. Ama şunu unutmamalıyız, ölüm insanlık için, ama önemli olan hayatta kalan insanların onurlarıyla yaşamlarını sürdürebilmeleridir. Savaşta, felakette, Afrika’da ya da başka yerlerde felaketlerle, savaşlarla karşı karşıya olan insanların onurlu bir şekilde yaşamlarını sürdürmeleri için çalışmalıyız” sözleriyle destek çağrıda bulundu.
2,3 milyon Euro bağış
Geceyi sunan gazeteci Lea Salame, “Fransız kamu kurumları bu felakete sessiz kalamazdı, felaketi görmezden gelemezdi. Gönlümüz Türk ve Suriyeliler ile birlikte. Depremde kimsesiz kalan çocuklarla birlikte. Bağış miktarı bu akşam 2,3 milyon Euro’yu geçti. Franszılar’a dayanışmaları ve cömertlikleri için teşekkür ediyoruz. Fransa yanınızda” diye konuştu.
Gece toplanan bağışlar Fondation de France aracılığıyla, sert malzemeden yapılacak geçici barınaklar, eğitim, hijyen ve hayatın yeniden normale dönebilmesi için hazırlanan projelerde kullanılmak üzere deprem bölgesine gönderilecek.
Ermeni asıllı sanatçıdan dostluk mesajı
Konser, Ermeni asıllı sanatçı Andre Manukyan’ın, Yunan ve Bulgar şarkıcılarla birlikte söylediği “Doğu’nun penceresindeki melek” adlı şarkıyla son buldu.
Manukyan, “Hepimiz bu bölgeden gelince aynı müziği dinliyoruz. Benim babaannem Türkiye’de doğdu. Sonra olanlar oldu ama bu tür olaylardan sonra birlik olmamız çok önemli. Bu olaydan sonra bir araya gelmemiz çok sevindirici. Yemeklerimiz geleneklerimiz aynıydı. Yunan kahvesi, Türk kahvesi de aynı şey. Ermenistan ve Türkiye arasındaki hava koridorunun açılması da çok sevindirici. Deprem diplomasisi diyebiliriz buna. Umuyorum ki bu dayanışma depremden sonra da devam eder” dedi.
VOA – Arzu ÇAKIR