Erdal Kılıçkaya Ağustos ayı sıcağına paralel olarak, ülke gündemi kaynayan kazan misaliydi. 2 Temmuz’da Madımak önünde yapılan 30. yıl anması, 60. Ulusal
Devamını OkuErdal Kılıçkaya Ağustos ayı sıcağına paralel olarak, ülke gündemi kaynayan kazan misaliydi. 2 Temmuz’da Madımak önünde yapılan 30. yıl anması, 60. Ulusal
Devamını OkuYapımcısı Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) olan, Proje Koordinatörü ve Sanal Müze Yönetmenliğini ise Eylem Şen’in üstlendiği Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Sanal
Devamını OkuDilek Kızıldağ Koçgiri toplumunda, ölüm ve ölümden sonraki süreçle ilgili yapılan pratiklerde, özellikle kadınların dahil oldukları ve yürüttükleri belirgin gelenekler ve ritüeller
Devamını OkuWestminster Üniversitesi Londra’da, 4-7 Temmuz 2023 tarihinde, Birinci Uluslararası Alevilik Çalışmaları Bienali yapıldı. Konferans, Celia Jenkins, Ümit Çetin ve Berfin Emre’nin kararlı
Devamını OkuYaşlı Pirler ve aşiret beyleri tüm zamanların yorgunluğunu taşıyordu. Dağları aşa aşa geldikleri son mekandı Çemişgezek’deki Maden-i Hümayun Emini’nin konağı. Böyle bir
Devamını OkuEsat Korkmaz’ın aramızdan ayrılması gerçek bir ayrılık değil elbet, o gönüllerde kurduğu sevgi ve dahi yaşamımıza kattığı eserlerinin iziyle aramızda yaşamaya devam
Devamını OkuÖğrencilerimizin Sizlere Selamı Var 6 Şubat Maraş merkezli büyük depremden etkilenen ailelerin çocuklarına 2023/2024 Eğitim ve Öğretim Yılı öncesi, Avrupa Alevi Birlikleri
Devamını OkuAlevilerin Sesi Dergisi’nin 279. sayısında yer alan yazı başlıkları : 📌 AABK’dan 5 Bin Depremzede Öğrenciye Yardım Eli – MESUT KABAKÇI, MAHMUT
Devamını Oku“Devriye dediğimiz bu doğal akışa uymak durumunda olduğumuz için doğarız ve ölürüz. Doğa bizi, gövdemizin içinde taşır; yaşamımızla yönlendirir; ihtiyarladığımızda bize dinginlik
Devamını OkuAlevilerin Sesi Dergisi’nin 278. sayısında yer alan yazı başlıkları : 📌 Dijital Kütüphane Açıldı – ESRA ÇİFTÇİ 📌 Onlar Işık Oldular –
Devamını OkuAABK’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na tam destek. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimlerinde aldığı karar ve tutumunu kamuoyu
Devamını Oku18 Mart 2023’te, 2016 tarihli AB-Türkiye Mutabakatının 7. yıldönümüne varacağız. Türkiye 2016’dan bu yana, göçmenlerin Türkiye’de tutulması ve geri gönderilenlerin kabul edilmesi
Devamını OkuParis’in en eski ve en önemli konser salonu Olympia’da düzenlenen gece France 2, TV5 Monde Televizyonu’ndan ve France Inter Radyosu’ndan canlı yayınlandı.
Devamını OkuParis’teki Nelson Mandela parkındaki Alevi anıtı önünde 33 canımızı andık. Paris’in Sarcelles ilçe Belediyesi’nin resmi töreni ile birlikte, FUAF’ın belirlediği program çerçevesinde,
Devamını OkuFrankfurt Başkonsolosluğu önünde protestoya katılan AABF üyeleri, Sivas Katliamı’nın unutulmamasını, Avrupa’da serbest dolaşan katliam sanıklarının da yakalanıp adalet önüne çıkarılmasını istedi.
Devamını OkuSivas’ta gerici ve ırkçılar tarafından Madımak otelinde gerçekleştirilen katliamda yaşamını yitiren 33 canımızı anmak ve katliamı bir kez daha telin etmek için
Devamını OkuHDP’nin İzmir il binasında Onur Gencer tarafından Deniz Poyraz’ın katledilmesi Almanya’da da büyük tepkiyle karşılandı. Saldırının arkasında karanlık hesaplar yattığına dikkat çekildi.
Devamını OkuElazığ Sivrice depreminde etkilenen Malatya’nın Bölükkaya Köyü’nde Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun katkılarıyla yaptırılan çeşmenin açılışı yapıldı. Açılışa Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK)
Devamını OkuCHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Sakarya Tıp Fakültesi’nde Hipokrat Andı’ndan cinsiyet, etnik kimlik ve cinsel yönelim ayrımı yapılmayacağına yönelik bölüm çıkartılarak yemin
Devamını OkuHDP İzmir İl binasına saldırı esnasında binada neden sadece Deniz Poyraz vardı? Cevabı ve akabinde yaşananlar, yapılan değerlendirmeleri o gün İzmir’de olan
Devamını OkuBrüksel’de düzenlenen NATO Zirvesi’nin ardından Azerbaycan’a giden Recep Tayyip Erdoğan, askeri törenle karşılandı. Tören esnasında Erdoğan’ın garip yürüyüş şekli dikkat çekti.
Devamını OkuYol Televizyonu 15. yılını kutluyor. Yol Televizyonu 15. kuruluş yıldönümü nedeniyle kısa bir video yayınlandı. Yol TV, izleyicilerine doğru ve hızlı haber
Devamını OkuDENİZ’i Vurdular…Vurulan Sensin,Vurulan Senin Elin, Ellerindir…Vurulan Sensin,Senin zafer işareti yapan elindir Sol Kardeşim…
Devamını OkuÜlkede toplumsal alanda genel olarak hâkim olan korku ve tehdit ikliminde Alevinin pozisyonunun ayrıksı bir konumda olduğunu elbette iddia etmiyorum. Fakat bu
Devamını Oku1986 Strasburg Üniversitesi…(Alevilere yine KATLİAM yapılacağı söylendiği bu günlerden, ekteki mektubun yazıldığı o günlere gidiyorum…)
Devamını Oku2015 yılının Nisan ayının ortaları… Suriye işgalinde büyük katliamlar yapan El Kaide yanlısı şeriatçı militanlardan bir grup, Halep kırsalındaki bir mahallede, bir
Devamını OkuAABF NRW Bölge Yöneticisi Mesut Kabakçı ile organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in Alevi değerlerini kullanmasını, Peker’in Mehmet Ağar ve adamlarına yönelik
Devamını OkuWestminster Üniversitesi Londra’da, 4-7 Temmuz 2023 tarihinde, Birinci Uluslararası Alevilik Çalışmaları Bienali yapıldı. Konferans, Celia Jenkins, Ümit Çetin ve Berfin Emre’nin kararlı ve özverili çabalarıyla gerçekleşti. Aslında pandemiden önce yapılması planlanan konferans birçok akademik etkinlik gibi ertelendi. Diğer ertelenen ancak daha sonra gerçekleştirilemeyen çok sayıda akademik etkinlikten farklı olarak, organize edenlerin kararlılığı sayesinde bu konferans gerçekleştirildi. Bu kararlılığın bizzat kendisi övgüye değer.
Üç gün boyunca süren konferansta on oturumda yaklaşık 31 tane bildiri ve bir tane kitap tanıtımı yapıldı. Konferansın bütün katılımcıları bütün oturumları ve bildirileri ilgiyle dinlediler, sorular sordular, alana katkı niteliğinde düzeyli tartışmalar yaptılar.
Konferansta tarih, teoloji, kimlik, bellek ve deyişler gibi konular farklı boyutlarıyla tartışıldı. En çok sunumun kimlik çalışmaları konusunda olduğunu söylemek mümkün. Tarih çalışmaları kimlik çalışmalarına göre daha az sayıda olmakla birlikte Alevilik çalışmalarının omurgası olmaya devam ediyor. Göreceli olarak bu azlığın nedeni, tarih çalışmalarının her anlamda daha çok emek gerektirmesi, Osmanlıca, Farsça ve Arapça bilmek gibi daha zor edinilen donanım gerektirmesi gibi birçok özellik sıralanabilir. Bununla birlikte alana öncülük eden sınırlı sayıdaki çalışmaların ardından, son yıllarda, sadece Alevi tarihini değil Osmanlı ve hatta Safevi tarihini değiştirecek çalışmalar birbiri ardına çoğalıyor. Üstelik bu çalışmalar dünyanın en prestijli üniversitelerinde ve çoğunlukla Alevi akademisyenler tarafından yapılıyor. Bunların başında hiç kuşkusuz Ayfer Karakaya Stump ve onun alana öncülük eden çalışmalarının altını çizmek gerekir. Karakaya Stump konferansta Alevi dedelerinin özel defterlerinden yola çıkarak Alevi inanç ve ritüellerinin tarihsel gelişimi hakkında bir sunum yaptı. Genç araştırmacılardan Yeliz Teber’in günışığına çıkardığı 1488 tarihli paha biçilemez belgeden Çelebi ailesinin Hacı Bektaş Veli’nin bel evladı olmadığını öğreniyoruz. Özkan Karabulut, Cönk defterlerini Alevi çalışmaları perspektifi ile analiz ediyor. Benjamin Weineck, Osmanlı Dönemi mahkeme kayıtlarını, dilekçelerini inceleyerek Alevilerin dönemin resmi otoritesiyle nasıl ilişki kurduğunu ortaya çıkarıyor. Hanni Bezem, Sunni-Hanefi devlet adamlarının kullandıkları “Alevilerden daha çok Alevi oldukları” söylemlerinin tarihsel kökenini araştırıyor.
Westminster’deki konferansta hiç kuşkusuz Alevilik çalışmalarını diğer önemli bir çalışma alanı olan Alevilikte kadın konusu da öne çıkan oturumlardan birisiydi. Bu oturumda inançtan hareketle, erkek için çok sayıda rol model olmasına karşın kadınlar için neden bu tür rol modellerin az olduğunu sorgulayan Mürvet Öztürk, Kürt Alevi kadınların Türkiye’de ve Büyük Britanya’da toplumsal cinsiyet rollerini biçimlenmesini ve kendilerini tanımlama biçimlerini Hayal Hanoğlu yaptığı çalışmayı sundu. Alevi kadını, daha çok diasporada varoluş mücadelesi üzerinden, kendini var etme çabaları farklı boyutlarıyla tartışıldı. Bu anlamda ilginç sunumlardan birisini Sinem Bozkurt, Alevi kadınların hapishane deneyimi üzerine yaptı.
Konferansta en çok kimlik konusunda sunumlar yapıldı. Bu anlamda Alevi kimliğinin, Kürt Alevi kimliğinin diasporada nasıl bir dönüşüme uğradığı, varoluş mücadelesi, bu süreçte ne tür değişimler yaşadığı kısacası Alevi kimliğinin ve inancının diasporaya nasıl taşıdığı farklı boyutlarıyla, farklı sunumlarda tartışıldı.
Alevi inancının en kıymetli hazinesi deyişler, hak ettiği ölçüde henüz çalışılmadı. Bu anlamda Cem Kara ve Hasret Tıraz’ın çalışmaları umut verici bir başlangıç olarak değerlendirilebilir. Deyişlerin sonsuz bir kaynak olduğunu ve üstelik elimizin altında olduğunu biliyoruz. Gündelik hayat pratiği içinde deyişlerin sürekli dinlenmesi, hemen her konuşmada atıf yapılması, onların gerçek kıymetini sıradanlaştırmış gibi görünse de her defasında yeniden keşfedilecek, farklı konular hakkında sonsuz veriyi üzerine iliştirilmiş olarak taşıdıklarını vurgulamak gerekir. Bu hazineyi ancak akademik bir disiplin, yöntem ve uygun kuramla çalışarak, alevi kimliğinin ve inancının içine girdiği birçok çıkmazı aşmak mümkün olabilir. Ama bunu yapabilmek için devriye kavramını, döngüsel zaman kavramını kısacası batıniliği kavramak ve Alevilik inancını tarih-teoloji bağlamına yerleştirilebilecek akademik formasyona sahip olmak gerekir. Günümüzde deyişler ne yazık ki çizgisel zaman anlayışı ile gerçek anlam ve değerlerinden uzaklaştırılarak politik çıkarlar tarafından araçsallaştırılıyor, içi boşaltılıyor, neredeyse herhangi bir düz metin özelliğine indirgeniyor.
Konferansın önemli sunumlarından birinde de, aynı zamanda konferansın ciddi emek verenlerinden birisi olan, Kumru Berfin Emre Çetin tarafından yazılan ve Oxford University Press gibi önemli uluslararası yayınevi tarafından basılan Media, Religion, Citizenship: Transnational Alevi Media and Its Audience adlı kitabının sunumu ve tartışılması oldu. Emre Çetin tarafından yapılan bu çalışma Alevi medyasının, bu hacimde ve Alevi hareketinin tarihi içinde konumlandırarak yapılan ilk uluslararası çalışma olduğunu vurgulamak gerekir.
Sonuç olarak son bir yılda dünyanın önde gelen üniversitelerinde farklı boyutlarıyla Alevilik çalışmaları konferansları yapıldı ve bu konferanslarda çığır açıcı akademik çalışmalar tartışıldı. Alanda yapılan çalışmalar haritalandırıldığında, Alevilik çalışmalarının üniversitelerde resmi bir alan olarak kurulmasının zamanın geldiğini söyleyebiliriz. İlk yapan üniversite aynı zamanda öncü olarak tarihe geçecektir.
Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 279. sayısında yayınlanmıştır.
Yaşlı Pirler ve aşiret beyleri tüm zamanların yorgunluğunu taşıyordu.
Dağları aşa aşa geldikleri son mekandı Çemişgezek’deki Maden-i Hümayun Emini’nin konağı. Böyle bir davet aşiretin son büyük beyi Rüstem Bey’in konağında yapılmıştı. Şah İsmail’in davetine katılıp Yavuz tarafından katlinden önce. Böyle anlatmıştı bu topraklarda eski zaman hikayecileri.
Davet getirdi ulaklar, bir Osmanlı paşasından aşiret beylerine, elmaya hürmet saydı ‘’Pir’’ler ve aşiret beyleri. Bir sabah gün doğmadan vardılar Paşa’nın huzuruna, ‘’Hak eyvallah biz geldik’’.
“Duyduk davet çıkmış hakkımızda, hayra yorduk, toprağımızın huzuru, ocağımızın tütmesi için. Nedir sözün ey Paşa?’’ dediler bir Pir’in tanıklığında.
Paşa Osmanlı, Paşa Selçuklu, kurnaz, konuştu, bildiğini bilir gibi, söz kurdu aşirete: ‘’Eyleyelim sizi bu gece, aceleniz nedir ağalar? Dağları mı özlediniz? Postunuzda pek kalın.’’
Maden Eminliğinin konağında, her biri bir odada ölüm uykusuna yattılar. Aşme Hakk Munzur’a misafir, roj geceyi göndermeden daha sabaha…
Her birinin uykuda vuruldu boyunları. Pusu Yezit’ten miras Osmanlı’ya…Cellatlar akçe hesabında, kan damlarken kızıl başlardan…
Yirmi sekiz aşiretten altmış Can idi. Pirleri, Pir-i Piran Şeyh Hasenan’lı idi…
Sabahın seherinde hutbeden bir buyruldu, söylendi Maden Eminliği’nde:
‘’Müslüman ahaliye musallat olmuş Kızılbaşların kellesi alındı. Padişah Efendimiz ferman buyurmuştur, Allah yolunda gitmeyenlerin sonu cümle İslam’a ibret ola!’’ dedi buyrulducu başı..
Yan yana dizildi saray avlusunda altmış baş, altmış alın, altmış göz…
Önlerinden geçti bir bir Sünni ulema, Maden-i Humayun Emini’nin konağında. Kan damlıyordu ‘’Kızılbaşlardan’’. “Kızılbaşlar” önce çuvallara, sonra kafeslere kondu, Kostantiniyye’ye sarayına vardıklarında üç ay üç gün oldu. Lolanlı, Çarekanlı, Kureyşanlı, Desimlü ve Şeyh Hesenanlı Kızılbaşların Kızılbaşları huzurda dizildi yan yana…
‘’Baş’’ sarayda huzurda, ‘’gövde’’ Fırat suyunda, kan hala akmakta…
Padişah Efendi buyurdu bir yeni ferman ile:
‘’Sarayıma gönderdiğin Kızılbaşlar huzurunda buyruğum sanadır ey Paşa:
“DESİMLÜ VE ŞEYH HESENANLI VE LOLANLI VE ÇAREKANLI VE KUREYŞANLI, KIZILBAŞ ZINDIKLAR, tez elden def edile Maden Eminliği’nden.’’
‘’Bunlar ki isyan etmişler Osmanlı’ya, İslam sancağına… Tez elden sürüle Diyar-ı Rum’da Çit, Benam, Beydağı, Tozanlı’ya…’’
‘’Aman verilmeye, af edilmeye, söz ve ferman sanadır ey Maden-i Humayun Emini… Buyruğumdur.”
Tarih, eskilerden eski bir zamanı tarif ettiğinde düştüler yollara…
İşte böyle başladı Hicri 1196’da aşiretlerin göçü. Sürgün böyle bitti Koçgiri’de…
Aşiretlere ‘’Koçgirili Kızılbaş’’ dediler, Koçgirili Kızılbaşlar Çemişgezek’ten ‘’Pir’’lerini de alıp geldiler…
Ziyaret saydıkları ağaçlarını, tebarik dedikleri topraklarını, duaya durdukları roju ve tılsımlı taşlarını..
Hepsini alıp geldiler. Kağnı arabalarında çocuklarını, omuzlarına niyaz ettikleri analarını…
Geceleri Aşme’ye el açarak, Xızır’a yoldaş durarak geldiler. Çit Benam Tozanlı, Beydağı ve Karabele…
Dağlara meyyitlerini emanet ettiler, belki geri döneriz diye. Dönemediler…
Yol yürümüşler, “Yol” olmuşlardı. Ali’yi, On İki İmamları, Khale Gağand’ı, Heftemal’ı, Düzgün Dede’yi de unutmadılar gelirken. Yüz yıllık sürgünden onlara miras kalan ne varsa alıp geldiler. Geldikleri yerlerde kainatın her canlısına, dağına, taşına ve de ağacına, kutsal saydıkları ocaklarına, hafızalarına kazınan isimleri verdiler. Bir Pir beklerdi onları Çengelli’nin karşısında. ismi Cogi Baba idi. Onlar mı verdiler bu ismi, Cogi Baba hep orda mıydı kimse bilemedi.
Yeniden dirildiler kainatın varlığı ile. Ölmemişlerdi, ölümü öldürmüşler devr-i daim olmuşlardı. Vahdet-i vucuttan vahdet-i mevcuta varmışlardı.
Geldiklerinde Malya Ovasında Frenk askerlerine yenilen Xızır İlyas tarih, halifesi Baba İshak sır idi. Kalender Çelebi, Şeyh Bedrettin, Pir Sultan ve Celali şeyhi Pir Celal’in ateşi hala yanar idi…
Sefikanlı, Cefanlı, Zerikili,Gernili, ibikanlı, Gınıli, Çarekanlı, Canbegli, Pervizanlı ve de Koçgirili oldular. Otuz yıl dağlarda açlıktan ve hastalıktan öldü sabi çocuklar, ölüme beyaz kefen yerine siyah giydirdi Koçgirili siyah giyen kadınlar…
Ağıda durdular, aya, güneşe, ateşe ve toprağa ağıt verdiler saklansın diye. Semah eylediler ocaklarda; kirvelerine, musahiplerine ve ‘’yol erkanına’’ el verdi ana-bacılar…
Üç defa savaştılar Osmanlı ile, geldikleri topraklarda. Üç defa yenildiler. Yenile yenile Osmanlı’nın sonuna ve kuruluşa geldiler. Bir daha denediler 1921’de, Koçgiri’de. Bir daha yenildiler hiç yenilmemiş gibi, bir daha sürüldüler, bir daha öldüler hiç ölmemiş gibi…
Ağıtlarını Dersim’e Alişer ve Zarife’ye gönderdiler, Tujik Dağında, bir mağarada sabah pusuda Alişer ve Zarife’nin kesik başları Rayber ve Zeynel’in kirli sofrasındayken, içerde ihanet dışarda kan, hep ihaneti örgütler zaman, ne çok ihanete verdik kurban.
Son sözü söylemekte Pir Seyit Rıza, Alişer ve Zarife’nin ardından:
“Evlad-ı Kerbelayıx, bi hatayıx, ayıptır, zulümdür!”… Elazıx Buğday Meydanı karanlık, karanlık avaza durmuş Pir Seyit Rıza’ya tanık…
“Ben sizin oyunlarınız ile baş edemedim bu bana dert oldu, ben de size boyun eğmedim bu da size dert olsun” dedi Pir…
Ses Munzur’u geçip Koçgiri’ye döndü, Koçgiri’yi geçip dünyayı döndü…
Şimdi yankılanmakta hala bir Pir’in avazı Koçgiri ve Dersim dağlarında, Zarife, Alişer ve siyah giyen kadınların ocağında…
Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 279. sayısında yayınlanmıştır.
Esat Korkmaz’ın aramızdan ayrılması gerçek bir ayrılık değil elbet, o gönüllerde kurduğu sevgi ve dahi yaşamımıza kattığı eserlerinin iziyle aramızda yaşamaya devam edecek. Onun Alevi toplumuna katkıları bir lokma bir hırka misali dervişçe başladı ve öyle de sonlandı. Hiçbir dergâhın, tekkenin kapısına hizmet etmeden çağın gereği, tüm topluma hizmet etmekle amacını gerçekleştirdi.
Alevi toplumundan önce Türkiye Sosyalist hareketinin öncü grupları arasında gençliğinin ateşli ve umutlu yıllarını her genç gibi sürdürdü. Toplumsal çözülmeler bu yönde bir rüyayı bir hakikati gerçekleştirmeye olanak vermeyince kendini toplumuna hizmet etmeye adadı. Sosyalist çevrelerden aldığı eleştiriler onun kimlik ve kişilik olarak da bu sorunu tartışmasını sağladı. Sosyalist mücadelenin yakın tanığı ve pratiğinden gelen bir lider olarak sessizce bu yıllarını sosyalist hareketin geleceğine nice eserler vererek geçirdi.
Yasaklı yıllarında dağların koynunda yarı göçebe Tahtacı Alevileri ve Yörük topluluklarıyla bir arada yaşamış olan Esat Korkmaz yıllarca süren çalışmalarını 64 eserle bizlere armağan ederek, sessizliğe, toprak ananın kucağına çekildi. Alevi toplumuna yönelik yaptığı araştırmaları Tahtacılarla birlikte geçirdiği yıllardaki gözlemleriyle içkinleştirmiş, bu çalışmaların meyvesini genlerinden gelen yakınlığın iz düşümü ve bilimsel ciddiyetle ele almıştır.
Ona göre “yaşam, yaşayanlardan çok ölenlerden ibarettir”. O şimdi yaşama bıraktıklarının sessiz tanığı olarak toplumunun dile gelmesini ve onların düşünü ete kemiğe bürümesini bekliyor.
Son yıllarda Alevi öğretisinin yabancılaşmış yönleri üzerine çalışmayı elzem gören Korkmaz, bu amaçla erkanların, gülbank ve cemlerin kadim sac ayakları üzerine oturtulması için alan çalışmalarında elde ettiği bulgularla yorumlamayı tercih ediyordu. Bu verilerle elde ettiği kitaplarının son baskılarında yol dilinin kullanılması, geliştirilmesi suretiyle yere sağlam basmak için ana akım Alevi felsefesinin öncülerinin, eren ve filozoflarının görüşlerini dikkate alıyordu. Ona göre Alevi toplumunun öncülüğü yeni bir insanlığın kurucu düşüncesini ve düşünü barındırıyordu ve; “Talihin hep talihliden yana güldüğü bu toplumsal “cangıl”da Kızılbaşlar; “inadına” aklının yolundan yürüyerek, idealizmini çağdaş insanı “okşayacak” bir “damak tadı”na dönüştürerek, genişleyen akıl alanında toplumcu hümanizmin “tohumlarını” ekiyor”du.
Alevi toplumunu besleyen bilimsel kaynakları yokluğunda dile gelen, hiçbir akademik bağ olmadan alanda farklı bilim alanlarını göz önüne alarak çalışmalar yürütmeyi amaçlayan Esat Korkmaz, yasaklı inanç ve kültürlere yolculuk yapmayı seçti. Abdallar, Tahtacılar ve Romanlar arasında araştırmalar yaparak, onların inançsal ve kültürel yapılanmalarıyla, sözlü gelenekleriyle ana akım Alevi sözlü geleneğinin karşılaştırmasına önem verdi. Bu çalışmalarında Alevi bilgeliğine ait terimlerin, kavramların izini sürdü.
Son yıllardaki çalışmalarını bu alandan edindiği tecrübelere dayanarak felsefe üzerinden yürütüyordu. Her bir çalışmasını Alevi bilgeliğiyle yoğurmayı, bir yanda Şeyh Bedreddin’in rüyasına yatmayı öte yanda Hallac-ı Mansur’un yarım kalan sözlerini tamamlamayı kendine şiar edindi. Eserleriyle onların meramına kalem oldu, söz oldu, ses oldu. İçsel temasını onların yasını tutmak yerine tarihsel bilinçlerini sessizce haykıran sayfalar yaratarak beslemeyi tercih etti.
Şeyh Bedreddin’in izinde kendi bilimsel formasyonunu besleyerek onun iradesinin himmetiyle kuantum ve Alevi düşüncesinin, Vahdeti Mevcut felsefesinin okyanusuna yolculuk etti. Onun diliyle Katharlar’a gönül borcunu ödedi, yargılanma biçimlerine yolculuk ettiği Avrupa Orta çağının düş gezginleri ve din devletleri karşıtlığı üzerinden Lutheryan Avrupa’nın izini sürdü ve onların ütopyalarının perdesini kaldırmayı amaçladı.
Şeyh Bedreddin’e, Börklüce’ye, Torlak Kemal’e, doğduğu topraklar olan Manisa’dan Thomas Müntzer’e kadar sancak açtı. “Kanda Dans” geleneğinin yüce temsilcisi Hallac-ı Mansur’un sessiz çığlıklarını bu yüzyılın alevi bilinci ve felsefesiyle bağdaştırarak, yoldaşlarıyla birlikte “Enel Hak” demekten çekinmedi.
Adeta bu yolda kalmanın bedelini neredeyse görünmez bir karınca izini takip edercesine yürüttüğü yaşamında hiçbir ödül almadan bir derviş gibi yaşayarak talip olmanın bedelini sessizce ödedi. Toplumsal bunalımlar katarına eklenerek, “Mansur Dâr’ında eridik; ben’den öte benler’e katıldık…” sözleriyle sessizliğin işçisi olmayı seçti. En zor yıllarında daha çok yazan, en onulmadık yaraları, eleştirileri sevgiyle kabul eden, adeta ödül sayan Esat Korkmaz, Alevi toplumuna kudretini yetirmeyecek eserler bıraktı.
Binbir emekle ortaya çıkardığı sözlük külliyatına karşı aldığı eleştirilere rağmen alevi erkanına yaptığı katkılarla yaşamaya devam edecek. Bilgilerini siyasal kimliğinin getirdiği düşünce yapısı ve sorgulama geleneğinden feyz alarak kadim Alevi bilinci ve yöntemleriyle sentezleyip zenginleştirdi. Bilgelik ağacında Alevi düşüncesinin ufkunu, siyasal ve muhalif deneyimlerinin felsefi ve kültürel kaynaklarını ele alarak genişletti. Bu amaçla seyir defterleri diyebileceğimiz ve aforizmalardan oluşan “Hiçlik Defterleri”nde düşüncesinin özgürlüğünü ve bilincini kullanmayı tercih etti. Kadim eğitim ocaklarını, tekke ve dergâh yöntemlerini göz önüne alarak bilinç ve felsefe atölyelerine dönüştürdü. Bu amaçla Alevi örgütlerinde eğitim programları yürüttü.
Hakka Yürüyen yoldaşı Yavuz Çanak için 2019 yılında yazdığı kısa sözler onun ölüme yakıştırdığı senfonik melodisidir: “Nefes almak için havaya, içmek için suya, görmek için ışığa ihtiyaç duyarım: Düşünmek için ise anıya. Zamanlı ölüm teselli; zamansız ölüm ise isyandır, zamansız aramızdan ayrıldın Yoldaşım; ölümü önümüze attın ve -Haydi bakalım sıra sizde, diriltin bakalım ölümü, dedin uzaklaşırken…
Öncelediğim geçmişim, cezaevi arkadaşım; aynı evde kuşatıldığımız yürekli yoldaşım. Ölümle evlendin, ölümsüz oldun artık; yaşamı kurabilirsin. Boşuna söylememişler Yoldaşım, -Yaşam yaşayanlardan çok ölenlerden ibarettir, diye. Anımsamayı unuttuğumuz akışkan yaşamda, mücadele günlerini bize taşıdığın için, sana sonsuz teşekkürler ederiz.
Seni uğurlamaya katılanlar sana beden, her beden senin kavgan: Duruşumuzla, tavrımızla, sözümüzle seni diriltip beynine beyin, eline el, ayağına ayak olmak ve seni diriltip aramıza katmak istiyoruz: Kavgamız kutlu olsun can yoldaşım”.
Son söz İbreti’nin demeyi severdi: “Bir şah olsam hükmeylesem cihana/Kilise, mescidi yıkar giderdim/okullar yapardım bütün insana/ Cehaleti kökten söker giderdim”
Son sözü bu sefer Esat Korkmaz’ın olsun: “Gün gecesine kapanmaya başladığında karanlık olup, kapkaranlığı kovalım; gün sabahına uyanmaya başladığında kapkaranlık olup, karanlığı kovalım: Yani, kendi akşamımızı ve kendi sabahımızı kendimiz belirleyelim; buyruk almadan kendi gönül akşamımızda uykuya çekilelim, dürtülmeden kendi gönül sabahımıza uyanalım ve yaşama-Merhaba! diyelim: Diyelim de ölüm bize teşekkür etsin”.
Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 279. sayısında yayınlanmıştır.
Öğrencilerimizin Sizlere Selamı Var
6 Şubat Maraş merkezli büyük depremden etkilenen ailelerin çocuklarına 2023/2024 Eğitim ve Öğretim Yılı öncesi, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) öncülüğünde Alevi kurumlarından, içinde her türlü kırtasiye malzemelerinin bulunduğu okul çantası hediye edildi.
5 Şubat‘ı 6 Şubat’a bağlayan gece üç bölge ve 15 ili etkileyen, resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde can kaybının yaşandığı Maraş merkezli 7.4 şiddetindeki büyük deprem ve peş peşe oluşan artçı sarsıntılar tüm Türkiye’yi derinden sarstı.
Depremin hemen akabinde ülkedeki tüm sivil toplum kuruluşları maddi ve manevi anlamda yardımlar için seferber oldular.
Türkiye’deki Alevi kurumları ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu bu dayanışma ve destek seferberliğinin en başında gelen kurumlar oldular.
Alevi kurumları deprem bölgesindeki depremzedelerin barınma ve yiyecek ihtiyacını ilk etapta karşılamak için cemevlerini günlerce 24 saat açık tuttular. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu depremzedelere barınma ve yiyecek için kapılarını açan bu cemevlerimize öncelikli olarak Avrupa’daki cemevleri üyelerinin lokmalarıyla katkıda bulundukları maddi desteğini, bölgeye kurum başkanları ve yöneticileriyle alelacele giden AABK Eşit Başkanı Hüseyin Mat eliyle sundu.
AABK, depremin yıkıcı etkisinin büyüklüğü nedeniyle etkilenen milyonlarca depremzedenin acil şekilde barınma ihtiyacına katkıda bulunmak için daha sonra yine lokmalarla elde edilen çadırları bölgeye ulaştırarak, kış mevsiminde olunması nedeniyle eksi on ve yukarısı derecelere ulaşan hava sıcaklığında bir nebze de olsa insanların acısına merhem olmaya çalıştı.
AABK bu arada depremzedelerin giyecek, elektrikli kalorifer ve hijyen maddeleri gibi büyüğünden küçüğüne, kadından erkeğe, yaşlıdan gençlere ve çocuklara kadar herkesin akla gelebilecek her türlü ihtiyacını karşılamak için deprem bölgesine lokmalarla sağlanan yardımları ivedilikle ulaştırdı.
Hava koşullarının ve bölge ikliminin çadırlarda yaşamı zorlaştırmasını göz önünde bulunduran AABK, bölgede deprem sonucu ayakta zar zor kalan sanayi bölgesinde yaptırdığı çok sayıda konteynerleri ihtiyaç sahiplerine dağıtarak depremzedelere canların lokmasını sunmaya devam etti.
Dayanışma ve desteğini deprem bölgesine her koşulda sunmaya devam eden Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ve Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu bileşenleri AABK öncülüğünde 2/3 Eylül tarihlerinde ilk, ortaokul ve lise düzeyindeki öğrencilere içinde A’dan Z’ye her türlü kırtasiye malzemesinin bulunduğu 5 bin okul çantası dağıttı.
Kürecik, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Pazarcık, İskenderun, Hatay ve Mersin’de AABK Eşit Başkanları Hüseyin Mat ve Nevin Kâmilağaoğlu, İsviçre Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Binali Sağlam, Alevi Dernekleri Federasyonu (ADFE) Başkanı Zeynel Abidin Koç, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı (HBVAKV) Ercan Geçmez, YOL TV ekibi ve bölgedeki AKM ve cemevleri yöneticilerinin eşliğinde dağıtılan kırtasiye malzemelerinin olduğu okul çantalarını alan öğrenciler ve ailelerinin mutluluğu gözlerinden okunuyordu.
Hüseyin Mat (AABK Eşit Başkanı):
Bu felaket bir birimizin Hızır’ı olmanın ne derece önemli olduğunu bize gösterdi.
Depremde yaşanan acılara ortak olmak ve mağdur olan canlarımıza Hızır gibi yetişebilmek için elimizden geleni yerine getirmeye çalıştık ve yardım çalışmalarımız aralıksız devam ediyor.
Yaşanan depremin 11 ilde yaklaşık 15 milyon insanı etkilemesi ve ortaya çıkan ağır tahribattan dolayı çok büyük bir dayanışmayı da beraberinde getiriyor.
Ayrıca bu büyük afetin neden olduğu yaraların sarılmasının da çok kolay olmayacağını ortaya çıkan tablodan maalesef görebiliyorduk.
Karşımıza çıkan diğer bir gerçek ise bu yaraların sarılması ve mağdur olan insanların normal yaşama dönebilmelerinin çok kolay olamayacağı gerçeğiydi. İfade etmeye çalıştığım gibi yaraların sarılması ve insanların normal yaşama dönebilmeleri çok uzun bir zamana, daha doğrusu yıllara tekabül edecek bir felaketle karşı karşıyaydık.
Türkiye ve Avrupa Alevi hareketi hep birlikte depremin ilk gününden itibaren, depremin yaşandığı bölgelerde çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Birçok kampanyayı ve projeyi harekete geçirmeye çalıştık. Depremin ilk gününden itibaren konteyner, çadır, ısıtıcı, erzak, hijyenik malzeme, su, gıda gibi ihtiyaç duyulan ne varsa ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık ve bu çalışmalarımız devam ediyor.
Bunların dışında en önemli hedeflerimizden birisi ise ilk, orta ve liseye giden 5 bin öğrencimize okul çantası ve A’dan Z’ye kadar ihtiyaç duyulan kırtasiye malzemesi ile birlikte ulaştırmaktı. Böylece ağır ekonomik koşullar ve depremin sonucunda her şeyini kaybetmiş olan ailelerimize bir nebze de olsa yardım ederek yanlarında olmaya çalıştık. Bu kapsamda başlattığımız kampanya ile 5 bin öğrencimize çanta ile birlikte kırtasiye malzemesini dağıttık. Öğrenci ve ailelerimizi mutlu etmek, biraz da olsa tebessüm etmelerine vesile olmak bizleri çok ama çok mutlu etti.
Bir sonraki hedefimiz en az 300 üniversite öğrencimize dört yıl boyunca burs vermek olacaktır. Umuyor ve temenni ediyorum ki bu hedefimize de ulaşacağız.
Öğrencilerimizin gülmesine, ailelerimizin tebessüm etmesine vesile olan, katkı ve destekleriyle yardımcı olan her cana çok teşekkür ediyorum. Herkesin lokması hakikat kapısına yazıla.
Hak ve hakikat hep yanımızda olsun.
Aşk ile…
Nevin Kâmilağaoğlu (AABK Eşit Başkanı):
6 Şubat depremi ve sonrasında en çok acı çekenler, yeniden hayata tutunmak ve arta kalanları bu zor ekonomik koşullarda bir araya getirmek için acıyı, yoksulluğu, kimsesizliği bal eden kadınlarımız belki de bunca acıdan sonra ilk defa çocuklarının mutluluğuna, sevinçleri ne, gözlerindeki bir tutam umuda karşılık verilerek çok mutlu oldular.
Bu benim gördüğüm annelerin çocuklarının mutluluğuna gözleriyle yanıt verdiği en güzel resimdi.
Biz, AABK olarak deprem bölgelerindeki canlarımızı hiç yalnız bırakmadık.
Avrupa’daki canlarımızın lokmalarıyla biriktirdiğimiz bu paraların AABK öncülüğünde Türkiye’deki Alevi kurumlarımızla birlikte deprem bölgesindeki çocuklarımıza hazırladığımız ilk, orta ve liseler için okul malzemelerini sahiplerine ulaştırmak mutluluğumuz oldu.
Yaptığımız en değerli projelerden belki de en önemlisi bu projemiz.
Çocukları mutlu et ki sen de mutlu olasın.
Mesut Kabakçı, Mahmut Akgül, Aycan Ayyıldız, YOL TV
Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 279. sayısında yayınlanmıştır.
Paris’in en eski ve en önemli konser salonu Olympia’da düzenlenen gece France 2, TV5 Monde Televizyonu’ndan ve France Inter Radyosu’ndan
Almanya ve Avrupa’da Aleviliğin Üniversitelerde kurumlaşması başlığı altında, Delil Eğitim Akademisi ile Duisburg-Essen Üniversitesi Protestan Teoloji bölümü, üniversite yerleşkesinde birinci
Alevilerin Sesi Dergisi’nin 279. sayısında yer alan yazı başlıkları :
📌 AABK’dan 5 Bin Depremzede Öğrenciye Yardım Eli – MESUT KABAKÇI, MAHMUT AKGÜL, AYCAN AYYILDIZ, YOL TV
📌 ÇEDES’e Hayır ! – AABK
📌 ÇEDES, Utanç Verici Sessizlik ve Eylemsizlik – ERDAL KILIÇKAYA
📌 Katliam ve Ötesi – ÜMİT KIVANÇ
📌 30 Yıldır Yanıyoruz – TURAN ESER
📌 Zini Gediği Katliamı – DOSYA
📌 Hatırlamak, Anmak, Yüzleşmek ve İyileşmek İçin; Hakikat ! – ALEVİLERİN SESİ
📌 Bizim Yakınlarımız Bir Kucak Dolusu Kemikten İbaret – VİJDAN KİMSESİZ
📌 Ez Zamo? (Ben Kimim?) – SERDAR ÇETİNKAYA
📌 Zini Gediği Katliamı TBMM Gündemine Taşındı – CELAL FIRAT
📌 Hava, Su, Toprak ve Ateş – ALEVİLERİN SESİ
📌 Taleplerimiz – ZİNİ GEDİĞİ İNİSİYATİFİ
📌 Dinginlik Abidesi Esat Korkmaz – ERDAL KILIÇKAYA
📌 “Bayrağını Dikip” Gidenler Anısına – HASAN HARMANCI
📌 Alevi Yerleşimleri ve Nüfus Haritaları – ÖZCAN ÖGÜT
📌 Canın İnsan-ı Kamil Gidişi – ALİ SÖNMEZ
📌 Koçgiri Dosyası – DOSYA
📌 Bir Sürgün Hikayesi – ALİ GÜLÇİÇEK NURİ
📌 Koçgiri, Kadın ve Ağıt – DİLEK KIZILDAĞ SOLİ
📌 Cogi Baba – NECATİ ŞAHİN
📌 Cogi Baba, Koçgiri Çoğulculuk – GÜLTEKIN UÇAR
📌 Alevi Çocuk – ÇINAR KORKMAZ
📌 Bir Büyük Arayış; “Rıza Şehri” – ERDAL KARAKUŞ
📌 Dünya Üniversiteleri Alevilik Çalışıyor – PROF. DR. BEDRİYE BOYRAZ
📌 Alevi Medyası – KUMRU BERFİN EMRE
📌 Umut mu Bizi Kurtarır Yoksa İyimser Gerçekçilik mi? – GÜLİSTAN ELMACIOĞLU
📌 Hamm’da İlkokul ve Ortaokul Alevilik İnanç Dersleri Başladı – ALİ LAÇİN
📌 Sivas-Madımak Katliamı Paris’te Anıldı – FUAF Haber
📌 Marl Cemevi’nde Yaz Sıcaklığı – AHMET YILMAZ
📌 64 Yıl Aradan Sonra Erzincan’ın Pusans Köyü’nde Cem Tutuldu – ALEVİLERİN SESİ
📌 Berlin’den Dersim’e – ALEVİLERİN SESİ
📌 The First Biennial International Conference of Alevism Studies – DR. ÜMİT ÇETİN, DR. CELIA JENKINSIS