Cuma, Aralık 13, 2024

Erdal Yıldırım: Kanayan Yaramız Koçgiri

Date:

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır.

ERDAL YILDIRIM / RÖPORTAJ AHMET YILMAZ

Alevilerin Sesi dergisi temsilcisi olarak her yıl gündemde olan ve kanayan yaramız Koçgiri üzerine siz okurlarımız için sevgili Araştırmacı Yazar Erdal Yıldırım ile bu konu üzerinde sizi aydınlatmak adına yola çıktık. Erdal Yıldırım karanlık olan bu konuya araştırmaları ve kitaplarıyla ışık tutmuştur.
Kendisi, bu söyleyişide konunun yeterince aydınlığa çıkmadığını üzüntüyle belirtmiştir.

Söyleşiye şu soru ile başlamak lazım; Koçgiri nerededir ?

Koçgiri Erzincan’ın Refahiye, (Koçgiri köyü-Gümüşakar köyü) Kuruçay, Kemah, Sivas İmranlı, Zara, Hanik, Kangal ve Divriği de içine alan bir bölgenin adıdır. Coğrafi olarak bu bölge Kuzey Batı Dersim Bölgesi diye anılır. Bu coğrafyada yaşayan 350 köye yerleşen aşiretler topluluğunun genel adıdır.

Bu aşiretlerden bazıları:
1-Balolar (Balikiler, Balonlar)
2-İbolar (İbikiler, İbanlar)
3-Saranlar (Sarolar, Sarikiler)
4-Gerniyanlar (Gerni, Gerniler)
5-Pevruzianlar
6- Pevruzi (Pevruziyanlar, Sefanlar, Sefikiler)

Bu coğrafyada yaşayan 350 köyün çok büyük bir kısmı etnik olarak Kürt ve Zazadır. Ayrıca bazı köylerde Türkmenler vardır.

Koçgiri tarihi hakkında neler söyleyeceksin sevgili Erdal Yıldırım?

Koçgiri tarihi belge olarak 1470 yıllarında Osmanlının tahrir defterlerinde rastlanır (tapu ve nüfus defterleri). Ancak 1920 yılına kadar etnik ve inanç kimlikleri nedeni ile Osmanlı ile hep ters düşmüşlerdir. Sorun yaşamışlardır.

1790-1805 yıllarında Osmanlı Devleti Koçgiri ve Dersim bölgelerine ağır katliamlar gerçekleştirmiştir.

1826 bizim için önemli bir tarih. Bu tarihte Yeniçeri Ocağı kaldırılıyor. Yerine Asakir-i Mansure-i Muhammedîye (Muhammedîn Muzaffer Orduları) İkinci Mahmut tarafından kuruluyor. 1826 yılından sonra hem Kürtlere (Şafii ve Kızılbaş) ve Alevi- Bektaşi Kızılbaş kesime devletin baskı politikaları artıyor.

1848 yılından itibaren hem Dersim hem de Koçgiri coğrafyasına yönelik askeri seferler başlıyor. Gerekçe ıslah etmek, medenileştirmek.

Osmanlı 1848-1890 yılları arasında birçok seferler gerçekleştiriyor, bu süreçte birçok Alevi Kızılbaş pirlerini, önderlerini başka uzak diyarlara sürgün ettiler. En çokta baba Mansur Ocağının pirleri nasibini alanlardır.

1900’lü yılların başında Kürt Teali Cemiyeti (K.T.C.) ağırlık Şafii Kürtlerden oluşmaktadır. Bu süreçte azınlıkları, grupların cemiyetleşme ve dernekleşme sürecidir. Bunların ortak hedefi Avrupa’da gelişen ulus-devlet ideolojisine paralel olarak kendi bağımsız devletlerini kurmak.

Birinci ve İkinci Balkan Savaşları sonrası özellikle Çarlık Rusyası’nın, İtalya’nın ve diğer Batılı güçlerin destekleri ile Balkanlardaki uluslar (Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Sırbistan v.b.) kendi ulus devletlerini kurup bağımsızlıklarını ilan ettiler.

1914-18 yılları Birinci Dünya Savaşı sonrasında Alman, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile ittifak kuran Osmanlı İmparatorluğu savaştan yenilgi ile çıktı.

Anadolu topraklarında yaşayan çeşitli uluslar (Kürtler, Ermeniler, Rumlar ve Araplar) kendi bağımsız devletlerini kurmak için bir dizi faaliyetler içinde yer aldılar.

Bunun için öncelikle Osmanlı hanedanı ile ”otonom, özerklik” konusunda bir dizi görüşmeler ve anlaşmalar gerçekleştirdiler.

1919 yılında Samsun’a giden Mustafa Kemal oradan da Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra Serçeşme’yi ziyaret edip oradan da Ankara’ya döner ve  birinci dönem milletvekillerini seçer. 1920 yılındaki Birinci Mecliste toplam 72 Kürt mebus var. Bunların 6 tanesi Dersim mebusu, 66 tanesi Şafii Kürt bölgesinin temsilcileridir.

İkinci dönem TBMM seçiminde 72 kişilik mebustan hiçbir Kürt mebus seçilemiyor. Parlamentoya giremiyor. Mustafa kemal ikinci dönemde Kürtleri meclise seçmiyor. 8 Ağustos 1920 yılında Paris yakınlarında Sevr kasabasındaki Sevr Antlaşması’nda Kürtlerin de bir yıllık bir geçiş sürecinden sonra kendi özerk devletlerini kurması taraftarlarca kabul edildi. Milletler Cemiyeti tarafından (Birleşmiş Milletler) Sevr Antlaşması gereği Koçgiri ve Dersim aşiret temsilcileri kendi özerk ve otonomi hakları için Ankara hükümeti ile bir dizi görüşmeler gerçekleştirdiler. Buna karşılık Ankara hükümeti Koçgiri coğrafyasını asker ve malzeme sarfiyatını artırarak bu bölgeyi abluka altına aldı. Çeşitli birlikleri birleştirerek Merkez Ordusu oluşturdu. Başına Sakallı Nurettin Paşa’yı atadı. Sakallı Nurettin Paşa, şimdiye kadar ”zo” (Ermeniler için) diyenleri temizledik ben de ”lo”  Kürtler için) diyenleri temizleyeceğim, der. O güne kadar Doğu Karadeniz ve Anadolu’da Ermeni soykırımında eşkiya olarak rolü olan ve tüm birliği cezaevindeki taciz, tecavüz, hırsız ve katillerden oluşan Topal Osman’ın çetesini de 47. Alaya dönüştürerek Koçgiri’yi kuzey cephesinden çepeçevre sardı. Daha sonra Koçgiri’ye yönelik provokasyon eylemleri ile fiili bir çatışma ortamı oluşturuldu. Sıkı yönetim ilan edilerek Koçgiri coğrafyasında vahşi bir katliama girişildi. Köyler, evler, ahırlar basılarak yağma, talan, tecavüz ve katliamlar gerçekleştirildi. Aylarca süren bu vahşi katliamda binlerce insan öldürüldü. Koçgirilerin kırım (tertele) dedikleri bir sürece dönüştürüldü.

17 Haziran 1921’de Koçgiri önderlerinin teslim olması ile Sivas’ta kurulan İstiklal Mahkemelerinde yüzlerce Koçgirili idam ve hapis cezalarına çarptırıldı.

Alişer, Zarife Ana, Mehmet Nuri Dersimi ve onlarca kişi Dersim’e sığındılar. Kaçtılar. Koçgiri temsilcilerinden Alişan ve Haydar Beyler de önce Erzincan’a sonra İstanbul’da sürgüne gönderildiler. (1921-1922)

Dersimli, Koçgirili, Kürt ve Alevi olmayandan Koçgiri Tahkikat Heyeti kuruldu. Heyetin raporu sonucu Koçgiri’de büyük bir katliam ve zulüm gerçekleştirildiği Meclis tutanaklarına geçirildi. Alişer ve Mehmet Nuri Dersimi dışındaki kişilere verilen idam kararları iptal edildi.

1931 yılında sürgünden dönen Alişan ve Haydar Bey’in evine Zara Kaymakamı Şükrü Bey’in organize ettiği bombalama sonucu Alişan Bey hayatını kaybetti. Haydar Bey yaralı kurtuldu.
Koçgiri ve Dersim’in yiğit evlatları Alişer Efendi ve Zarife Ana 9 Temmuz 1937’de kirvesi Zeynel Top ve Seyit Rıza’nın yeğeni Rayber’in organize ettiği kalleşçe bir organize sonucu sırtlarından vurularak ve başları kesilerek Elazığ’da işkenceci subay Nazmi Sergen’e teslim edildi. Mehmet Nuri Dersimi de 1937’de Hatay üzerinden Suriye topraklarına geçti. Ve geri kalan hayatına orada devam etti. 1973 yılında yaşamını yitirdi.

Son olarak neler söylemek istersiniz sevgili Erdal Hocam?

İnsanlar tarihlerini araştırmalı, gerçeklerle yüzleşmeli zira hep geçmişleri karanlıkta kalır. Bu da geleceklerini etkiler.

Bu topluma ışık olabildiysem, bu konularda biraz aydınlatabildiysem ne mutlu bana!

Sevgilerimle…

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Alevilerin Sesi dergisinin 289. sayısı çıktı!

Alevilerin Sesi Dergisi’nin 289. sayısında yer alan bazı başlıklar...

Zini Gediği’nde katledilen Aleviler Erzincan’ın Kılıçkaya köyünde anıldı.

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 288. sayısında yayınlanmıştır. Zini Gediği’nde...

Ağa Akgüç: Zini Gediği

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 288. sayısında yayınlanmıştır. Zini ismini...

Cemal Taş: “Dersim’38 İkinci Kerbela”

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 288. sayısında yayınlanmıştır. 1935-1953 yıllarını...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?