Pazartesi, Nisan 29, 2024

Zeliha Korkmaz: 2024 Perspektifi Kadınlar İçin Mümkün Mü?

Date:

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır.

Geride bıraktığımız 2023 yılı bütün toplumsal kesimler için çok zor bir yıl oldu.  Öyle ki hafızalarımızda hep diri kalacak 6 Şubat depremleriyle başladık yıla. 11 ilde kendisini gösteren, şehir merkezlerini yok edecek yıkımı yaratan, on binlerce insanın ihmaller sonucunda ölümüne tanık olduğumuz 6 Şubat depremleri…

Tam da böyle bir afeti felakete çeviren AKP-MHP faşist bloğu ise mecliste halkın çıkarlarını hiçe sayarak imar aflarını oylarken, kentsel dönüşüm adı altında sermayenin yararına rantsal dönüşümün önünü açtı. Kamu kurumlarının içi boşaltılarak nasıl şirketleştirildiğini depremde Kızılay’ın çadır satmasıyla tanık olduk.

Tüm bu toplumsal krizlerin, afetlerin kadınlar cephesindeki yansıması elbette ki kat be kat zordu. Çünkü biliyoruz ki toplumsal olayların çoklu kriz boyutları en çok kadınları etkiler. Ekonomik krizin vermiş olduğu bakım yükü, 6 Şubat depremleriyle birlikte evlerden çıkıp çadırlara ve konteynırlara taşındı. Elektriğin, suyun ve en temel ihtiyaçların dahi olmadığı bir atmosferde çocuk, yaşlı, engelli bakımı katlanarak arttı. Kadınlar yaslarını dahi tutamadan çadırda yaşayan aile bireylerinin temel ihtiyaçlarını karşılamak için uzun kuyruklarda buldu kendini.

Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen devlet ilk günden bugüne rant projeleri ve ihaleleri ile deprem bölgelerinde kendini gösteriyor, halkın toprağına el koyuyor. AKP’nin politikalarını içselleştirmeyen her kesimi ötekileştirip, farklı hukuksuzluk biçimleri ile terbiye etmeye çalışıyor.

Bu Türkiye gerçekliğinin içerisinde kadınlar yasları ve öfkeleri ile yaşamı yeniden kurmak için örgütlenmeye, kendi güvenli alanlarını kurmaya devam etti /ediyor. Hatay /Dikmece’de zeytinliklerini vermek istemeyen kadınların nasıl iş makinelerinin önünde direnişe geçtiğini biliyoruz.

2023 yılında hafızamızda yer edinen diğer bir mesele ise şaibeli seçimlerdi. Kadınların kazanılmış haklarına saldıran AKP iktidarı, bu kez daha gerici ve karanlık bir zihniyetle kendini buluşturarak Cumhur İttifakını kurdu.

İktidarda olduğu 2002 yılından bu zamana kadar kadınlar üzerinden yükselttiği ayrımcı nefret politikalarını “Güçlü Kadın, Güçlü Aile, Güçlü Türkiye” projesi ile güvenceye alarak, kadınları aile kurumuna hapsetti. Çünkü siyasal İslam rejimini kurumsallaştırmanın ana kilidi aile kurumunun kendisiydi. Bu yüzden aile çalıştayları yapması tesadüf değil. Seçim ve suç ortakları olan partiler ise patriarkal ailenin kodlarını en çok sahiplenen partiler oldular.

Seçim vaatlerini kadınların yaşamı üzerinden şekillendiren Yeniden Refah Partisi ve HÜDAPAR seçimlere kazanılmış hakkımız olan 6284’e yönelik saldırıları ile başladılar. Kadınları kamusal alanlardan dışlayan ayrımcı söylemler ile devam ettiler.

Bugün yoksulluk çukuruna itilen kadınlara bakım parası vermekle övünen iktidar, yaşlı, çocuk, engelli bakımını kadınların görünmeyen emeği üzerinden karşılıyor. Kadınları her geçen gün güvensizleştiren (parça başı esnek) çalışma koşulları ile yoksullaştıran ekonomi modelleri kadınlar üzerine kurgulanıyor.

Kadın düşmanlığını kendine görev etmiş AKP-MHP faşist bloğunun iktidarda kalabilmek için her türlü cezasızlığı devreye koyduğunu da biliyoruz. Bugün yargının siyasal kararlar vermesi her türlü hukuksuzluğa imza atacaklarını bize hatırlatıyor.

Öyle ki şüpheli kadın cinayetleri en çok AKP döneminde arttı. Bitnet’in erkek şiddeti çetelesi verilerine göre erkekler, 2023’te en az 333 kadını öldürdü. Bunun hesabını verecek olanlar ise bugün kadınların kazanılmış hakkı olan 6284 ü tartışmaya açarak erkeklerin kolunu daha da güçlendiriyor.

Bugün iktidar ceza sopasını mücadele eden kadınlara vuruyor. Kadın hareketini kriminalize edecek her türlü hukuksuzluk ile karşımıza dikiliyor. Çünkü kadın hareketi sokaklarda kurdukları barikatları nasıl yıktıysa, bugün Erdoğan’ın iktidarını da en çok sarsan güç olarak karşısında duruyor. Ekoloji direnişlerinden tuttun da işçi direnişlerine kadar kadınlar yaşamın kurucu öznesi iddiasını kendinde taşıyor.

Medeni Kanun ve Aile çalıştayları-Patriarkal Aile Tartışmaları

Artık çıplak bir devlet şiddeti ile karşı karşıyayız. Rejimini inşa etmek için epey yoğunlaşmış olan Erdoğan, toplumda tam anlamıyla meşruluk kazanamıyor. Bu meşruluğu kazanmak için ise her türlü yolu deniyor.

Faşist dalga, kapitalizmin çoklu krizi içerisinde derinleşiyor ve çelişkileri artıyor. Bu çelişkileri yönetememe durumu karşısında iktidar her yeni gün biraz daha hak gasplarına neden oluyor. Mahkemelerden çıkan siyasal kararlar ve feminist kadınları uyduruk gerekçelerle tutuklamaları bunun en net örneğidir.

Faşizm aynı zaman da bir baskı ve şiddet rejimidir. Tüm saymış olduğumuz hak ihlalleri ile erkek şiddetini yükselterek cezasızlık içeresinde kadınların yaşamlarını güvensizleştiriyor.

Kadınların yaşam tarzlarına müdahaleler, kazanılmış haklarımızın tartışmaya açılması (Nafaka hakkına yönelik saldırılar, cezasızlık, “boşanma davalarına arabuluculuk sistemini getirmek istemesi) gibi birçok hak ihlali ile karşı karşıyayız.

AKP, Medeni Kanun’u tartışmaya açarak kendi kadın düşmanı faşist rejimini inşa etmek için yeni bir anayasaya ihtiyaç duyuyor. Bir gece yarısı nasıl hayatlarımızı ve haklarımızı hiçe sayarak İstanbul sözleşmesinden çekildiyse şimdi de bir sonraki adım olarak Medeni Kanun’da kazandığımız haklara göz dikmiş durumda. Medeni Kanun’u aile çalıştayları düzenleyerek il il yaygınlaştırıp özellikle kadınların boşanma ve nafaka hakkını hedef alarak güncelleştiriyor. Boşanma davalarına arabuluculuk meselesini getirmek istemesi bugün kutsal aile dayatmalarına denk düşüyor. Ne olursa olsun kadınlar şiddet dolu evlerde kalıp ailenin devamlılığını sağlasın diyerek patriyarkal aileyi yeniden üretiyor.  Özellikle dillerinden düşürmedikleri ‘mağdur erkekler’ algısı kadınların kazanılmış hakları üzerine şekilleniyor.

Cemaat-Tarikat Yapılanmaları ve Laiklik

2024 yılında çokça tartışacağımız Laiklik kavramını detaylıca açmak ve anlatmak için epey şey   söylenebilir ama bu yazıda kadınlar açısından laiklik tartışmasını kısıtlı da olsa açmış olacağım. Cumhur İttifakı’nın seçimlerde kazanmasının etkili bir ayağı olan tarikat ve cemaatler Erdoğan’ının Türkiye Yüzyılı diye nitelendirdiği bu döneme oldukça şekil veriyor. Gericilikle bulanmış karanlık zihniyetleri bugün kadınların yaşam tarzına müdahale ediyor. Muhafazakâr bir toplum yaratmak için kadını aile kurumunun içine yerleştirerek makbul kadınlığı hayatlarımıza dayatıyor. Bu muhafazakarlaşmayı bir yandan haklarımıza saldırarak yaparken bir yandan da tarikatlar içerisinde bulunan kadınlarla kalıcılaştırmayı hedefliyor. Erdoğan’sa siyasal İslam rejimi bizzat Menzil, İsmailağa vb. tarikatlar ile yaygınlaştırılıyor. Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlığı tarikatların bir kolu gibi görev yapıyor. Çedes gibi karanlık projeleri ile doğrudan eğitim adı altında kendine meşruluk zemini yaratıyor. Böylece yetişen yeni nesli de kendileri ile uyumlu hale getirmek istiyorlar.

Hatırlarsınız ki AKP’nin iktidara gelme serüveninde dilinden düşürmediği demokrasi, eşitlik naraları vardı. İktidar olduktan sonra türban yasağını sürekli gündeme getirerek, iktidarı boyunca laiklik tartışmalarını sıcak tuttu. Kendi iktidarını Sünni İslam temeli üzerinden kuran AKP, laik bir yaşam için mücadele eden kadınları her geçen gün karanlık gerici günlük politikalarıyla hedef alıyor. Çünkü yaratmak istediği muhafazakâr toplumu, kadınların yaşamlarını Sünni İslami boyutuyla yeniden tasarlaması ile mümkün.

Laiklik kavramı çoğu pencereden farklı farklı tanımlansa da kadınların talep ettikleri laiklik mücadelesi demokrasi temellerinde yeşermelidir. Çünkü tarikatlar ve cemaatlerin kapatılması ile hayatlarımıza olan bu müdahalelerin durmayacağını biliyoruz. Osmanlı’dan, Cumhuriyet’e kadınlar farklı rejimlerin biçim verdiği laiklik uygulamaları ile karşılaştılar. Eşitlik kavramının en çok kullanıldığı Cumhuriyet Döneminde de kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip olmak için direndi. Bu yüzden gerçek eşit ve özgür bir yaşamı ancak kapitalist erkek egemen sistemle topyekûn mücadele etmekle kazanacağız.

KADIN HAREKETİ İÇİN HER ŞEY MÜMKÜN.

Bugün ekoloji direnişlerinden işçi direnişlerine kadar kadınların bu direnişleri örgütlüyor olması yazım boyunca çizdiğim kötü tabloya karşı umutlandırıcı bir yerde duruyor. Kadınlar bu topraklarda barışın ve özgürlüğün bayrağını yükseltiyorlar. AKP iki adım atıyorsa direnişlerimiz ve mücadelemiz sonucunda iki adım da geri gidiyor. Çünkü başaramıyor. Kurumsallaştırmak istediği faşizme karşı kadınlar sokakta, öğrenciler üniversitelerde, işçiler fabrikalarda direniyor.

Havaya yayılan ‘örgütsüzlük’ güzellemelerini bir kenara bırakarak, gözümüzü kulağımızı direnişlere ve sokaktaki öfkeye dikmeli bu potansiyeli hem sokakta hem mahallelerde hem de bütün yaşam alanlarımızda açığa çıkarmalıyız. Daha özgür, eşit ve öldürülmediğimiz bir dünyayı kurmanın sorumluluğu bizim.

Kadın hareketinin tüm zaaflarına rağmen biriktirdiği pratik ve deneyim Erdoğan’ın inşa etmek istediği faşist rejimin önünde duruyor. Çünkü biliyoruz önümüze koydukları faşizmin duvarı çürük. Bütün kötü malzemeler (mafyasından çetesine tarikatından uyuşturucu baronuna) kadar hepsi mevcut. Bu çürümüş kadın düşmanı düzene karşı yan yana gelen zeminlerimizi sıklaştırıp kadın düşmanlarına geçit vermeyeceğiz.

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Selma Orundaş: Eşikteki ile Döşektekinin Kudreti

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. “Yol cümleden...

Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Belgesel Filmi

BİLGİLENDİRME Sevgili Canlar, Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Belgesel Filmi 2 Temmuz'da...

Özge Göncü: İyi Olmamızın Mücadele İle Ne Alakası Var?

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. Çetin mücadele...

Ufuk Çakır: 35 Yılın Emeği: AABF

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. Karanlık bilmeyiz,...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?