Tekerlemesi söylenir ve bir hediye vermesi beklenirdi. Hediye olarak un, bulgur, buğday, kuru fasulye vb. ürünler bağışlanırdı. Durumu ‘iyi’ olan az sayıdaki aileler, para hediye ederdi. Toplanan paralar aynı akşam çocuklar arasında paylaşılır ve ürünler ertesi gün köyün bakkalında genellikle paraya çevrilirdi.
Yazar: Hüseyin Boyrazlı
Hızır ayı, Hızır günleri, bütün Aleviler için ayrı bir öneme, ayrı bir heyecana sahip. Bu heyecanı en fazla çocuklar hisseder hassas yüreklerinde. Şubat ayının ikinci Salı günü üç gün süren niyet günleri başlar, üçüncü gün, yani Perşembe akşamı, son bulur. O günü takip eden Cuma akşamı biz çocukların olurdu. Oruç günlerinde büyükler kendi günlük işleri yanında bu günlerin getirdiği özel sorumluluklarını yerine getirirken çocukları da ayrı bir telaş sarardı. O üç gün bütün çocuklar arkadaşlık ilişkilerini adeta yeniden ‘dizayn’ ederdi. Kim, kiminle dolaşacak, grubun Hızır temsiliyetini kim yapacak ? Önce 3-4, en fazla 5-6 çocuktan oluşan gurplar oluşturulurdu. Bu arada bazıları gruptan ayrılırken, gruba ayrılanın yerine, yenileri alınırdı. Hızır seçimi yapıldıktan sonra hemen hazırlıklara başlanırdı. Bütün çocuklar kendini kamufle ederken Hızır aralarında hemen dikkati çekerdi; Kafada bir sarık, genellikle koyun yününden özenle hazırlanmış uzun beyaz sakal, uzun bir ceket veya çoban keçesi, elinde asa.
Ve çoktandır yolu gözlenen o gün gelir… Şubat ayının ikinci Cuma akşamı, dışarı da zifiri karanlık ve diz boyu karda evden eve gidilir. Her evin kapısına varıldığında grubun Hızır sıfatına bürünmüş üyesi bastonunun üç defa evin kapısına vurup kapıda birisinin beklediğinin işaretini verirdi. Kapıya çıkan kişiye
Kürtçe
Sare sole
Bine Sole
Xızır kate ve mole
Bidin haqqi köle
Tekerlemesi söylenir ve bir hediye vermesi beklenirdi. Hediye olarak un, bulgur, buğday, kuru fasulye vb. ürünler bağışlanırdı. Durumu ‘iyi’ olan az sayıdaki aileler, para hediye ederdi. Toplanan paralar aynı akşam çocuklar arasında paylaşılır ve ürünler ertesi gün köyün bakkalında genellikle paraya çevrilirdi.
Bu çocuk ‘erkanını’ burada da , yani Almanya da da, yeniden canlandırabilmek mümkünolabilir mi düşüncesini önce Alzey Albert – Schweitzer – İlkokulu grubuma daha sonra velilere açtım. Hem çocuklar hem aileler buna olumlu cevap verince dersimizin üç haftasını bu konuya ayırdık. İlk iki hafta Hızır’ın inancımız ve yaşamımızdaki yeri detaylarıyla işlendikten sonra son haftadaki iki dersimizi kimin nasıl giyineceği ve Hızır’ın kim olacağı konuları yanında takıolacak sakalların hazırlanmasına ayırdık. Bir diğer önemli konu ise, aileler kapıyı bize açtıklarında, derslerimiz Almanca verildiğinden, onlara Almanca dilinde ne söyleyecektik, nasıl bir tekerleme ile onlara ‘meramımızı’ aktaracaktık? Hızır’ın yardımıyla durumumuza gayet iyi uyan bir tekerlemeyi de yine bu arada geliştirdik:
Das alte Jahr verging
Das neue Jahr beginnt
İn Namen von Hızır
Sind wir hier
Auf ein Geschenk freuen wir uns sehr !
Biz Hızır ziyaretimizi farklı nedenlerden dolayı iki gün öne alarak Çarşamba günü yaptık. Alzey Cemevinde akşam saat 18.00’de buluştuk, son hazırlıklarımızı yapıp üç yetişkin eşliğinde beşi kız beşi erkek 10 çocukla yola koyulduk. Bu ara Hızır’ı temsil eden Rodi Mem’in sağında ve solunda Dilara ve Arda ellerinde birer torbayla önde giderken, diğer ögrenciler arkadan takip ederek ziyaretimizi başlattık. İlk ziyaret yerimiz, çocukların geleceğini önceden bilen bir ögrenci velisinin marketiydi. Hızır, kapalı olan marketin kapısına asası ile üç defa vurup market sahibinden destur aldıktan sonra, çocuklar içeri daldılar. İlk ziyaret yerimizde bir torbamız envai çeşit şekerler ve bisküvilerlehemen doldu. Market sahibi Ali, para torbasına da yüklüce para koymayı ihmal etmedi. ‘Biz eksilttik, Hızır yerini doldursun’ deyip bir sonraki eve doğru yola koyulduk. Ziyaretimizden ögrencilerin aileleri hariç, diğer hiç bir Alevi ailenin haberi yoktu. Çocukları kapıda gören aile büyükleri, ilk başta bu duruma anlam verememekle birlikte, tekerlemememizi söylediğimizde yıllar öncesine geri gidip, duruma muvaffak oluyorlardı. Yer yer sevinç, yer yer duygusal anlar yaşanıyordu. Kürt menşeili ailelerin kapısında önce Kürtçe, ardından Almanca tekerlemeyi söylüyorduk. Türk ve Alman ailelerde tekerlemenin sadece Almancasını söylüyorduk. Evet ‘yanlışlıkla’ da olsa, bir Alman ailesini de Hızır adına ziyaret ettik. Kapıyı açan orta yaşlarda sarışın Alman kadını çocukları görünce, başta heyecan, merakirkilmeyle karışık bir şaşkınlık yaşadı. Bu durumu biz de hissetmekle birlikte, geri dönemezdik. Nitekim Hızır adına gelmiştik kapıya. Ne olacağını bizde merak ettik. Böyle olmasını planlamamış olsakta, açık ki Hızır bizi bu kapıya yöneltmişti ve onu burada da temsil etmemiz gerekiyordu. Bu esnada çocuklar Almanca tekerlememizi tek sesten harika bir şekilde bu kapıda da söylediler. Bunu duyan Alman bayan kendisinin hemen arkasında meraklı bakışlarla bizi izleyen kızına dönerek ‘Die Kinder wollen von uns beschenkt werden, Schnell holl mal bitte etwas’ diyerek evde bulduğu ne varsa getirip torbaya doldurdu ve bizi gönderdi.
Ziyaretimiz yaklaşık üç saat sürdü. Ögrenci ailelerinden birinin evinde bir araya gelip topladığımız şeker, diğer ürünler ve paraları çocuklar arasında paylaştık. Her bir çocuk, bir torba dolusu şekerleme ve hatırı sayılır bir cep harçlığı edindi.
Sonuç; Hızır adı ile çocuklar her kapıda sevgiyle ve ilgiyle karşılanmışlardı. Kendilerine Hızır adına hediyeler verilmişti. Bu bile başlı başına sanki bir ‘mucize’ idi. Çocuklar, kendileri ile Hızır arasında bir ilişki kurmuşlardı. Hızır, onların yaşantısında soyut durumdan somut, elle tutulur bir duruma, bir varlığa dönüşmüştü. Bu çocuk erkanı, çocuklar arasında ilişkiyi dayanışmayı, paylaşımı daha da pekiştirdi.
Yeni yılın başı
Eski yılın bitişi
Bu Hızır’ın kapınızdan girişi
Verin yaşlı adamın hakkını
‘Çocuklar, bizden hediye talep ediyorlar. Lütfen hemen bir şeyler getir.’