Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 280. sayısında yayınlanmıştır.
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi 10 Haziran’da açtığı Dijital Kütüphane’nin ardından, 29 Eylül’de de çalışmanın ikinci ayağı olan Sanal Müze’yi hayata geçirdi.
Bu, sekiz aylık bir çalışmanın sonucu olarak oluşmuş bir müzedir. Daha doğrusu otuz yıl sekiz ay. Her bir cana ait renkler, sesler ve soluklar var bu müzede. Fotoğraflar, nesneler, giysiler, sözler, anılar… Ama yine de burası yalnızca bir müze değildir. 33 cana ait odaların her birinden toplumsal belleğe doğru yolculuk kapıları açılır. O kapılar sizi yalnızca 30 yıl önceye götürmez. Binlerce yıl önceden beri süregelen katliamları hatırlatır her biri. Pir Sultan Abdal da vardır o odaların her birinde, Baba İshak da, Hacı Bektaş da. Derisi yüzülmüş Nesimi de vardır, melamet hırkasını kuşanmış olan Nesimi. Onlar varsa Maraş da vardır elbet, Çorum da vardır, Ortaca da vardır. Zaten onlar olduğu için Sivas vardır, Madımak vardır, katliam vardır ve bu müze vardır.
Madımak.org’a girin. Otelin lobisinde dolaşın bir süre. O lobide, otel yakılmadan önce saatlerce yardım bekleyen insanların hisleriyle karşılaşacaksınız. Sonra duvarda asılı olan Sanal Müze’yi tıklayın ve o katliamdan kurtulamayan 33 canın fotoğraflarına bakın bir süre. Sonra girin odalara, hepsiyle hemhal olun, haldaş olun. Gönlünüzde bir sıkıntı oluşmuyor, içinize bir yumru oturmuyorsa hisleriniz örselenmiş, belleğiniz yok edilmiş demektir. İşte Madımak Katliamı Hafıza Merkezi ve Sanal Müze bu yüzden var.
Yok eğer içinize bir yumru oturuyor ve gönlünüze bir sıkıntı musallat oluyorsa oradaki çığlığı duymuşsunuz demektir. O zaman duyduğunuzu duyurun, çığlığı yayın ve 33 canın sesini her yere taşıyın. O sıkıntının nedenini herkese göstermek içinizdeki o yumru gereğidir.
Alevilerin Sesi Dergisi