Eylem Şen
Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 280. sayısında yayınlanmıştır.
1 Temmuz 1993 akşamı Halk Gecesi’nde semah döndükten sonra, gece kalacağı eve gittiğinde mutlulukla annesini aradı Asuman. “Anne!” diye seslendi heyecanla. “Sanki bu sefer semah dönmedim de gökyüzünde uçtum. Hepimiz kusursuz semah döndük. Kamber Amca hepimizin alnından öptü kusursuz döndük diye.”
“Mutlu musun?” diye sordu annesi. “Mutluyum” dedi Asuman.
Saçlarında ilkbahar, yüzünde badem çiçekleri…
Aşk ile semah duranları… Gençleri, çocukları, aydınları, sanatçıları, 33 canımızı 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde katlettiler.
Zaman ilaç derler… Hüsne Ana’nın dediği gibi, zaman bir gün bile ilaç olmadı. O gün bugündür her yeni doğan gün karanlık, puslu, üzerimize küller yağan 3 Temmuz 1993 oldu.
Aileler, yıllar boyunca Madımak Oteli’nin “utanç müzesi” olması için mücadele etti fakat izin vermediler.
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Sanal Müzesi, Madımak Oteli’nin bir “utanç müzesi” yapılmasını tüm dünyaya göstermek ve orada hayatını kaybeden 33 canımızın anılarını, düşlerini, umutlarını sonsuzluğa taşımak için, dünyanın neresinde olursa olsun gökyüzüne bakan herkesin görebileceği bir web anıt olarak inşa edildi.
Sanal Müze, dijital ortamda, 3600 etkileşim kurulabilir bir şekilde 3D olarak tasarlandı. Sanal Müze’yi hazırlarken en temel kalkış noktamız “kendine ait bir oda” fikriydi. Bu odaları tasarlarken iki şeye dikkat ettik. İlki, yapacağımız oda tasarımı bizi o kişinin dünyasına götürmeli, o kişinin karakter özellikleriyle ve içtenliğiyle buluşturmalıydı. İkincisi de her ziyaretçi, odanın dokusuyla, dizaynıyla, atmosferiyle onların katledildiği yerin Madımak Oteli olduğunu hissetmeliydi. Çünkü Madımak Oteli’nde hayatını kaybeden 33 kişinin ahı, yası, hesabı o otelde kalmıştı.
Sanal Müze’de her bir canımızın öyküsünü, tutkularını, umutlarını, iç dünyasını anlattık. Çünkü onlar 2 Temmuz’dan 2 Temmuz’a anılan, hatırası geçmişte kalmış birer kayıp değil; sevenlerinin bir gün bile unutmadığı, anılarını yaşatmak için odalarını, oyuncaklarını, elbiselerini sakladığı; onlarla, bizlerle yaşamaya devam eden birer can. Bizim canımız. Sevdasıyla, sevinciyle, coşkusuyla tüm insanlığa kök salmış birer ağaç, göğsümüze oturmuş bir büyük taş, yası hiç bitmeyen bir hesap. Madımak Oteli’nde kaybettiğimiz her bir kişiyi herkes tanısın, bilsin, unutmasın istedik. Gülender’in yıldızlara, Yasemin’in kitaplara, Serkan’ın güvercinlere, Huriye’nin insanlığa, Mehmet’in çocuklara, Sait’in Yeşim’e tutkusu; Erdal’ın gözü karalığı, Asaf’ın neşeli direnişi, Menekşe’nin kırılganlığı, Koray’ın çocuk ruhunun cesareti bilinsin istedik. Gülsün ve Handan’ın dostluğu, Asuman’ın candan muzipliği, Metin’in kızına seslenişi, Nurcan ve Özlem’in hayata koşan merakları, İnci ve Muammer’in aşkı, Murat’ın dünyaya sevgiyle bakışı, Ahmet’in iç dünyasının iyiliği, güzelliği bilinsin; direnen, direten Behçet’le, kederi de muzipliği de bir şiir gibi yaşayan Uğur’la, Grup Güne Umut’un güzel sesli solisti Belkıs’la, yabancı iken herkese can olan Carina’yla, evinde tek bir çiçeğin solmasına razı gelmeyen Muhibe’yle, gökyüzünü kucaklayan Serpil’le, çiçeklerle konuşan Sehergül’le tanış olunsun istedik. İstedik ki Muhlis’in, Nesimi’nin, Edibe’nin ve Hasret’in sesi, sazı kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa anlatılsın. Ömrü mücadeleyle geçmiş muhlis bir devrimci ve sosyalizmi rehber edinmiş bir fikir işçisi olan Asım Bezirci’nin neşeli ve güleç yüzü, direnişin en genç ruhlarından biri olarak elinde süpürge sapıyla duruşu hiç unutulmasın istedik.
Bu amaçlarla önce açık kaynaklardan elde ettiğimiz bilgi notları oluşturduk. Bu bilgi notlarına dayanarak 33 canımızın ailelerine sorulacak spesifik sorular hazırladık. Sözlü Tarih görüşmeleri kapsamında her bir aileyle yapılan röportajlarda önceden hazırladığımız bu sorulara yanıtlar aradık. Her bir canımızın karakterleri, mizaçları, duygusal yönleri, hayat hikâyeleri, ilgileri, tutkuları hakkında bilgi topladık. 33 canımızın odalarında sergilemek için onlara ait özel eşyaların bilgilerini edindik, 3D modellemeye uygun fotoğraflarını çektik.
Ankara, İstanbul, İzmir, Balıkesir, Sivas Merkez, Sivas Banaz, Sivas Höyük köyü, Sivas Kavak köyü, Sivas Beyyurdu köyü, Sivas Ortaköy, Sivas Saraç köyü ve Tokat Yalınyazı’da röportajlar yapıldı, fotoğraflar çekildi, 33 canımıza dair bilgi ve belgeler toplandı. Behçet’in piposu, Gülsün’ün saati, Metin’in daktilosu, Nurcan’ın oyuncak bebeği, Sait’in kabak kemanesi, Asuman ve Yasemin’in odası… ve daha onlarca hatıra fotoğraflanarak Sanal Müze’ye taşındı.
33 canımızın odaları bu hatırlarla, anlatılarla harmanlandı, yeniden yorumlandı, tasarlandı ve Sanal Müze olarak inşa edildi. Sanal Müze odalarının metinleri ve tasarımları ailelerle paylaşıldı ve hatalar varsa düzeltildi; unutulan fotoğraflar, eksik kalan belgeler, bilgiler odalara eklendi. Görüntüler, sesler, metinler, müzikler birbirine kenetlenerek, harmanlanarak, bazen bir odadan diğerine bağlanarak kimi zaman ah edilen bir gözyaşı olup aktı, kimi zaman insanın içini ısıtan bir tebessümle iç çekişe dönüştü.
33 can, göğe yükselen turna kuşları misali uçtular ama bizden tek bir gün bile uzaklaşmadılar. Sanal Müze’yle de açılan her pencereden sesleri, öyküleri, gülüşleri, özlemleri ve yarım kalan hayalleri odamıza, dünyamıza dolsun…