Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 282. sayısında yayınlanmıştır.
Alevi pirleri okul görmediler, üniversite hiç görmediler. Ama derin bilgileri, dünyayı yorumlamaları hep muhteşem oldu.
Soru şu: Bu pirler, aşıklar bu bilgileri nereden ve nasıl öğrendiler?
Şeyh Bedreddin, bilgi üç yoldan öğrenilir der:
- Aynel Yakın (yaşayarak, görerek öğrenme)
- İlmen Yakın (okuyarak öğrenme)
- Hakken Yakın ( sezgiyle öğrenme)
Sezgiyle bilgi elde edilir mi? Bu bilimsel mi?
Çağımızın ünlü bilim insanı Stephan Hawking, “Büyük Sorulara Kısa Yanıtlar adlı kitabında;
” Zeldovich (ünlü Rus bilim insanı) ortaya koyduğu olağanüstü keşfi SEZGİSEL yollarla açıklar…” diyerek yazarak “SEZGİNİN” önemine atıfta bulunur.
Aslında bütün felsefeciler, bilim insanları sezgisel yolla elde ettiği bilgiyi deneyimleyerek gerçeğe dönüştürürler. Sezgisel bilgi, içe yolculuk yaparak, yoğunlaşarak adeta bilmek ve varmak istedikleriyle eriyip kaynaşarak elde edilir.
Peki bu sezgisel bilgiye götüren kaynak nedir?
Elbette ki doğadır, evrendir. İşte Alevi piri doğayla konuşarak, onun dilini ve yöntemini kavrayarak bunu başarmış. Evreni tanıdıkça kendisini, kendisini tanıdıkça evreni tanımış, tanımlamış. Bütün bu varlıkların birbiri ile olan bağını, ilişkisini keşfetmiş. Tüm bu mevcudun ayrı ayrı varlıklar değil, bir ve tek
varlık olduğunu görmüş ve buna da HAKK demiştir. Vahdeti Mevcud dedikleri de budur zaten.
Tüm vadiler gibi sahralar gibi
Sıra dağlar gibi yaylalar gibi
Akan sular gibi deryalar gibi
Cümle alem bir can imiş bilmedim
Daimi
Güneş ışınlarının düştüğü yere niyaz olmuş, karanlığı delen ay, yol gösteren yıldızlar, yağan yağmur, akan sular, esen rüzgar, gür ormanlar, dağlar, açan çiçek, kışın soğuğu, yazın sıcağı, baharın bereketi, arısı, kurdu, kuşu, böceğiyle
kurdukları uyumun, ahengin döngüsüne hayran kalmış ve “bütün evren semah döner” diyerek semaha durmuştur.
Alevi piri, Alevi aşığı doğayla konuşur, onun dilini anlar ve anlamlandırır. Gördüklerinin yaşam içindeki önemini çar-anasırla formula eder.
Çar anasır babında nikab büründüm.
Bir noktadan hasıl oldum arındım.
Can gözüyle görenlere göründüm.
Ne seyranım ben seyrandan içeri.
Genci
Kitaplı dinlerin Adem-Havva masalına inanmaz.
Kırklar arş üstünde tuttular cemi
Muhabbet hak oldu sürdüler demi
Balçıktan yarattı mevla Adem’i
Ben ol zaman atam belinde idim
Şiri
Tevrat Tekvin -1’de, Kur’an ‘da 12. ayette (Araf, Yunus, Had, Hicr, Nahl, Enbiya, Furkan, Secde, Kat, Hadid, Talak, Naziat) Tanrı’nın altı günde evreni yarattığını yazar.
Peki bilim ne der buna?
Galaksimizin oluşumunun bundan 13,5 milyar yıl önce olduğunu!
Stephan Hawking bahsettiğim kitapta; “Bizim güneş sistemimiz bundan 4,5 milyar yıl
önce ya da diğer bir deyişle büyük patlamadan yaklaşık 9 milyar yıl sonra, daha önceki yıldızların kalıntılarını içeren gazdan oluştu. Dünya ise büyük oranda karbon ve oksijende dahil olmak üzere, daha ağır elementlerden meydana geldi.” Yani galaksimizden 9 milyar yıl sonra Güneş ve dünyamız oluşmuş oldu. Gelin de Tanrı’nın altı günde evreni yarattığına inanın bakalım.
Alevi Ozanı Nesimi’yi dinleyelim:
Bir kandilden bir kandile atıldım.
Turab olup yeryüzüne saçıldım.
Bir zaman Hak idim Hak ile kaldım.
Gönlüme od düştü yandım da geldim.
Aklı esas alır, sezgiyle yaklaşır ve bu şekilde doğayla konuşursan varacağın yer bilgidir, bilimdir. Ve insanlık her şeyi doğadan öğrenmiştir. Eğer kuşları görmeseydi uçak diye bir şeyi, balıkları görmeseydi gemi ya da denizaltıyı yapmak insanların aklına gelmeyecekti.
Mahkemede sual sordu kadılar.
Kitapların orta yere koydular.
Sen bu sırrı kimden aldın dediler?
Üstadımdan aldım Pirden gelirim
Nesimi
Belli ki kadılar Nesimi’nin bilgisinin karşısında şaşkınlar. Tevrat, İncil, Zebur, Kuran’da bunlar yok. Nerden alıyorsun bu bilgileri diye sorgularlar adeta. Gönül gözü kapalı, aklı ıskalamış, evrene bakmak ve anlamaktan uzak birileri için elbetteki bu anlaşılmaz.
Gökteki tanrıyı evrene indirgemiş ve konuşan, düşünen, organize eden, yaratan insanla tanımlamış.
Arslanı gördüm meşede
Kırk nur yanar bir şişede
Yedi iklim dört köşede
Ali’yi gördüm Ali’yi
Kul Himmet
Çöllerde dolaşıp seraba bakma.
Allah Allah deyip havaya bakma.
Talibi Hakk isen kitaba bakma.
Okumak istersen kitap sendedir.
Agahi
Hace Bektaşı Veli; “Okunacak en büyük kitap insandır.” der.
Ben beni bilmezdim kusur arardım.
Meğer ilmim eksik imiş bilmedim.
Ben insandan gayrı İlah arardım.
Meğer İlah insan imiş bilmedim
Daimi
Ve Stephan Hawking’den şu alıntıyı da alalım; “Halihazırda DNA’nın haritasını çıkarmış durumdayız ki bu, ‘yaşamın kitabı’nı okuduğumuz ve artık onun üzerinde düzeltmeler yapabileceğimiz anlamına geliyor. …Yine de 21. yüzyıl bitmeden insanların hem zekayı hem de saldırganlık gibi içgüdüleri nasıl yenileyeceklerini keşfedeceğinden eminim.”
İnsanlık bunu başarırsa o zaman TANRI ÖLDÜ MÜ? diyeceğiz.
Her şeyi yaratan Tanrı ise ve her şeye muktedir ise insanı neden böyle yaratmadı? Oluk oluk kan aktı, kadınlar tecavüze uğradı, çocuklar kılıçtan geçirildi, köle pazarlarında insanlık satıldı. Ve Allah sadece seyretti bütün bunları. Böyle Tanrı olmaz, olamaz!
Alevi pirleri tıpkı Spinoza, Einstein, Stephan Hawking gibi pakladılar özünü, doğaya döndüler yüzünü, gerçeğin demine “HÜ” diyerek, bu Yol’u, “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” diyerek bizlere emanet ettiler.
Yol’a talip olanlara aşk ile…