Yıllardır Alevi toplumunun inançsal ve kurumsal boyuttaki çalışmalarını yansıtan, uzun soluklu dergimizde bugüne kadar hizmet vermiş tüm canlarımıza teşekkür ediyorum. Bu çok önemli çünkü yazılı kaynaklar geleceğimiz açısından çok önemli. 20-30 sene sonra dergimizi açtığımız da geçmişte hangi tür çalışmaların yapıldığını göreceğiz.
Metin Kaçmaz
AABK İnanç Yol ve Erkan Kurulunu uzun çalışmalardan sonra oluşturdunuz. Sizi ve seçilen tüm dede ve analarımızı kutlar başarılar dilerim. Bu süreci bizimle paylaşır mısınız?
AABK İnanç Kurulunun oluşturulması uzun süredir düşünülüyordu. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu İnanç Kurulu (AABF-İK) 1994 yılından itibaren kurularak eksikliklerine rağmen önemli çalışmalar yaptı. 2006 yılında AABF yapmış olduğu Tüzük ve inanç kurultayından sonra çok önemli çalışmalar başladı ve bu çalışma Avrupa’yı da kapsayan bir yapıya dönüştü. Bu çalışma da özellikle Avrupa’da Kurulu federasyonumuza bağlı inanç kurullarının kurulması açısından çabalar verildi ve Almanya inanç kurulu diğer ülkelere büyük katkılar sundu. Bu katkılar sunulurken şunu gördük ki Almanya’daki dedelerin oralara giderek hizmet etmesi yeterli değil oradaki dedelerin, anaların da hizmet yürütmesini sağlamanın önemli olduğunu gördük. Bu çalışmalarımız meyvesini verdi ve 8 ülke federasyonumuzun inanç kurulları oluştu ve oluşurken de her ülke kendi kendine çalışma yerine 2009 yılı sonlarında AABK inanç kurulu oluşması noktasında söylemler oluşmaya başladı fakat her ülke federasyonları hazır olmadığı için beklenilsin diye düşünüldü. Bu dönemde bana da AABK inanç kurulu oluşması için sorumlu olarak görev verdiler. 21 Mayıs 2019 tarihine kadar konfederasyon inanç kurulu sorumlusu olarak ülkeler arası koordineye sağlayarak ortak bir yapının oluşması konusunda çalışmalar yürüttüm. 2012-2013-2014 tarihleri arasında konfederasyon inanç kurulunun kurulması noktasında girişimler oldu ama başarılı olamadık. Ama sonunda gelinen noktada konfederasyon inanç kurulunun oluşması için herkes hem fikir olunca konfederasyon yönetim kuruluna bu fikrimizi taşıdık onlar da özellikle tüzük konusunda çalışmaların yapılmasının çok önemli olduğunu özellikle de hangi maddelerin değişmesi konusunda öneriler de getirdiler. Yaptığımız inanç kurultayında tüzük ile ilgili bir komisyon kurularak hazır hale getirilmesi kararı alındı. Avrupa’daki inanç birliğimiz sağlayarak, konfederasyon ilkeleri, Alevi yol kuralları ve değerleri noktasında inanç kurulunu kurduk. Bundan sonra Avrupa’nın bütünü nü kapsayan çalışmalara başlayacağız.
Her ülke inanç kurullarının kendi içine yönelik çalışmaları olacaktır ama bizler bir bütünü öne çıkartan, Avrupa’da inanç konusunda tek ses olacak çalışmalara hız vereceğiz. Avrupa’da Kurulu olan 10 ülke federasyon inanç kurulumuz bu örgütlenmenin içerisinde yer alıyor. İki dernekleri olan İtalya federasyonumuz ve her ülke federasyonumuzdan bir dedemizi, anamızı bu yapının içerisine aldık. Bu Almanya’daki çalışma ile diğer ülkelerdeki çalışmaların bir bütünlük sağlaması açısından önem arz etmektedir.
Önümüzdeki dönemde yapacağınız çalışmalardan bahseder misiniz?
İzin sonrası bir hafta sonu yapacağımız toplantı ile yapacağımız tüm çalışmaları masaya yatıracağız. Bunların içerisinde en önemli gördüğümüz çalışma Almanya inanç kurulunun çıkartmış olduğu Hakka Yürüme Erkanı, Muharrem Erkanı, Nikah Erkanı ve Cem Erkanı kitapçıklarını bir bütünlük arz eden, herkesin ortak olacağı bir yapıya büründürerek çıkartmayı hedefliyoruz. Bunda ki gayemiz her erkanda ortak işleyişi, ortak sesi, bütünlüğü sağlamaktır. Burada da şekilcilikten daha ziyade bir bütünlüğü sağlayacak yapıyı oluşturmayı hedeflemekteyiz. Her dede ve anamızın geldiği yörelerin farklılıkları elbette vardır bunlarında içerisinde yer aldığı Yol içerisinde sürekliliği sağlayan bir yapıyı ortak olarak oluşturmayı hedeflemekteyiz.
Ayrıca dışarıdan Aleviliği yok etmeye yönelik yapılan girişimlere direnç göstermeyi başarmamız çok önemli. Türkiye boyutuyla bir bütünlük içerisinde olmamızı çok önemli görmekteyim. Köklerimizin geldiği topraklarda Aleviliğin manevi boyutunu, inanç boyutunu o topraklarda yaşayan inanç kurullarıyla neler yapabileceğimizi konuşmak ve ortak adımlar atmak zorundayız. Sadece inanç kurulunu kurduk mantığından daha ziyade inanç konusunda sürece müdahil ve belirleyici olan bir yapıyı oluşturmak zorundayız. Cemevlerimizde oluşan ufak sorunları tartışmak yerine bizleri ileri götürebilecek, ufkumuzu aydınlatacak, bilgi dağarcığımızı geliştirecek sempozyumlar yapmayı önemli görmekteyim. Örneğin: Alevi inancında analar konusu yer yer tartışılan konu. Alevi inancında kadın erkek eşitliği var, erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde diyoruz ama diğer taraftan da ana posta oturur mu oturmaz mı konusunu tartışıyoruz. Bu konuları bizlerin artık geride bırakmasını düşünüyorum bu konuda toplumu aydınlatacak paneller, sempozyumlar, toplantılara ağırlık verilmesini düşünmekteyim. Dedeye hangi kurallar uygulanıyorsa anaya da aynı kuralların uygulanması savunuyorum. Bu tür konuları AABK inanç kurulunun kendi içerisinde de tartışıp netleştirmesi gerekiyor.
Dediğiniz bu tür çalışmaların yapılması konusunda belirleyici olan dede ve analarımızın yürüteceği hizmetlerdir. Eğitimler konusunda çalışmalarınız olacak mı? Her ne kadar erkanlar konusunda Almanya boyutuyla kitapçık çıkartsanız da pratikteki uygulamalar dedelere, analara göre farklılıklar göstermekte. Bu birlikteliği nasıl sağlayacaksınız?
Eğitim konusu olmazsa olmazımız ve önem verilmesi gereken bir çalışma olmak zorunda Bizler şu ana kadar yaptığımız eğitim çalışmalarıyla verilen dersleri, anlatılan erkanlar ve inançla ilgili konularda kendi eksiklikleri görüp dağarcığına bilgi katmaları, kendilerini geliştirmeleri konusunda yardımcı olmaya çalıştık. Özellikle cenaze erkanı konusunda önemli derece de yol alsak da, eğitimler versek de hala direnen, Arapça olsun diyen dedelerimiz var. Biz bir toplumun konuştuğu dile karşı değiliz Arapça da sonuçta bir toplumun dilidir, saygı duyarız. Ama biz anlamadığımız dil de ibadet yapmayı istemiyoruz. Anadolu Alevileri anladığı ve konuştuğu dil de ibadetini yapmak istiyor.
Eğitim konusunda belki tek merkezden eğitim veremeyiz ama ülkeler boyutunda yapacağımız paneller, eğitim çalışmalarıyla bu açıklığı gidermeye çalışacağız. Avusturya boyutuyla bu eğitimi başlattık diğer ülkelerde de yapacağız. Türkiye boyutuyla da asimilasyona karşı direnen, tavır geliştiren kurumlarımızla dönem dönem bu tür toplantılar yapıp inanç konusunda yapılan her türlü saldırılara karşı nasıl hareket etmemiz, nasıl tavır belirlememiz konusunda ortak noktalarda buluşmayı hedeflemekteyiz. Bu dönem birlikte olma, ortak hareket etme dönemidir. Örneğin basında okuduğumuz gibi en son Abdal Musa dergahına gidip namaz kılan, anlayışlarını sergileyerek dergahlarımızı ele geçirmek isteyen anlayışlara müsaade etmememiz gerekiyor.
Vereceğiniz eğitimler çok önemli olmasına rağmen dede ve analarımızın bunları ne kadarını alıp pratikte uygulayacağı önemlidir. Dede ve analarımızda aranılan vasıflar neler olmalıdır, AABK ve ona bağlı ülke federasyon inanç kurulları hizmet veren dede ve analarımız konusunda seçici bir yapıyı oluşturmazlar mı?
Verdiğimiz eğitimler sonucunda katılımcılara dedelik ve analık yapar belgesini vermiyoruz. Çünkü sürekli aylarca sürecek ve her gün takip edilmesi gereken eğitimleri biz ayda bir hafta sonu olarak vermeye çalışıyoruz. Senede ancak 7-8 kez eğitim verebiliyoruz. Biz kursa katılanlara biz bu belgeyi size veriyoruz ama hizmet yürütme konusunda cemevi karar vermesi gerekir, Sizler o cemevinde üyelerin karşısına çıkacaksınız eğer o canlar size rızalık veriyorsa hizmet yürüteceksiniz diyorduk. Günümüzde insanların bir iki şeyi biliyor noktasında bakılmaması, yeterli seviyede olması gerekiyor. Biz de ocaktan, Bektaşilikten, Babağanlık kolundan, Nusayrilik ve her kurumun içerisinde yer aldığı bir örgütlenme modelinden geçiyoruz. Hizmet yürütecekler ben babamdan, dedemden bunu aldım ve böyle götürürüm değil daha donanımlı olmak zorundadır yoksa toplumun gerisinde kalırlar. Toplumun gerisinde kalan dedeler ve analarda bir iki hizmet yapabilirler ama toplum uzun vadeli rızalık vermez. Erkanlarda, inançta elbette aynı konuları konuşabilirler ama, gündelik toplantılarda, panellerde, gelişen toplumsal olaylarda da dede ve analarımızın söyleyeceği topluma vereceği mesajları olmak zorundadır. Şah-ı Merdan Ali’nin söylediği çocuğunu kendine göre değil çağına göre yetiştir söylemini sürekli konuşuyoruz ama kendimiz gelişen teknolojiyle beraber okuma alışkanlığımızı geliştiremiyoruz. İnanç önderlerimizin daha fazla okuması gerekiyor, bütün yaşanmış dinleri, gelişmeleri, ritüelleri araştırmak zorundayız. Bir inanç vardır neden kayboldu bitti, bir inanç vardır nasıl bu günlere kadar geldi, gelirken hangi aşamalardan geçerek geldiği noktasında kafa yormamız gerekiyor. Alevilik günümüze kadar gelmiştir ama biz Aleviliği ileriye taşıyacak koşulları, kuralları yaratamazsak, çağın gerisinde düştüğümüz de geleceğimiz olan çocuklarımıza fazla bir şey veremeyiz.
Bugün gençliğimiz, kadınlarımız, yöneticilerimiz, taliplerimizle oturup sorunları, talepleri konusunda konuşmak zorundayız. Talip dedesine, anasına saygısızlık yapmıyor tek dileği çocuğunun Alevi değerlerini öğrenerek inancına, kültürüne sahip çıkan birey olarak yetişmesini istiyor. Dedesinin anasının kendini geliştirerek inanç konusunda kendilerini eğitmesini, önderlik etmesini istiyor.
Asimilasyon, birliğimizi bölüp parçalamaya yönelik çalışmalar, içimizdeki kınalı kekliklerin elleriyle yürütülmektedir. Bunu yaparken de şimdiye kadar örgütlenmede tartışılmayan Alisiz Alevilik v.b. konuları sürekli gündemde tutarak insanlarımız da kafa karışıklığı yaratmak istiyorlar. Ayrıca İran Şii’leri de Alevileri kendi yanlarına çekmek için cemevlerimizin içlerine giriyorlar ve belli süre sonra da Avusturya’da örneğini gördüğümüz gibi cemevlerimizin adını değiştirmeye başladılar. AABK İnanç Kurulu olarak bu konuda nasıl çalışmalar yürütmek istiyorsunuz?
2009 yılından sonra Avrupa’da dışımızda bazı kurumlar oluşturulmaya çalışıldı. Alevi İslam Birliği adı altında kurulan tüzüğü çekmecelerde olan ve Diyanet üzerinden dedeler getirerek Avrupa’da derneklerimiz içerisine girmeye ve asimilasyon çalışmalarını buralarda yapmaya çalıştılar. Kurum olarak bu anlayışa karşı direndiğimiz, birlikte hareket ettiğimiz için bu plan tutmadı. Bunlar çeşitli isimlerle kurumlar kurarak bölünmeyi yapmaya çalışıyorlar ama bu tutmadı. Geçmiş dönemlerde kurum başkanlarımız bu gelişmeler karşısında tehlikeye dikkat çekecek açıklamalar yaptıklarında çoğu insan inanmıyordu ama gelinen noktada haklılıkları ortaya çıktı.
Örgütlenmeyi parçalamak için hareket edenlere baktığımızda Alevilikle ne kadar ilişkileri var oda tartışmalı. Dile getirdikleri Alisiz Alevilik konusuna geldiğimizde Tayyip Erdoğan’ın televizyon ekranlarında Ali’yi sevmek Alevilikse en büyük Alevi benim söylemdeki Ali benim inandığım değer verdiğim Şah-ı Merdan Ali değil. O bize namaz kıldıran, oruç tutturan, camiden içeri sokmak isteyen bir Ali’den bahsederken, bizler ise haksızlığa karşı duran, mazlumun savunucusu Anadolu Alevi’sinin inandığı ve kabul ettiği bir Ali’yi seviyoruz. Hakkın katına çıkardığımız, bütün sırlarını ayan beyan ettiğimiz Ali anlayışını, sevgisini Tayyip ve yandaşlarının, onun izinden giderek bizleri bölüp parçalamak isteyenlerin anlayışlarıyla bir tutamayız. Bizdeki Ali’de Ebu Talip’in oğlu Ali’dir ama bizim ona yüklediğimiz misyon farklı bir misyondur. Her inanç kendi önderlerine bir misyon yükler. Burada adına Akademi, Özüne Dönüş gibi çeşitli kurumlar kurarak Ali’yi, 12 imamları, Alevi değerlerini inkâr ediyorlar diye yalanlarla toplumumuzun kafasında çelişkiler yaratıp, birliğimiz parçalamak istiyorlar. Oysaki kendi yaşamlarına, tarihlerine bakmaları gerekiyor. Daha düne kadar Aleviliği kabul etmeyenler öze dönüş gibi kurumlarla Alevilik yapmaya çalışıyorlar. Özellikle günümüzde sosyal medyanın da gücünü kullanarak bir şeyler paylaşıp insanların kafalarını karıştırmak istiyorlar oysa durum böyle değil. 21 Mart geldiğinde Hz. Ali’nin doğumu ve Nevruz olarak kutlanmakta, yas-ı matem geldiğinde 12 gün boyunca erkanlar yürütülür, oruçlar tutulur, aşureler pişirilir, cemlerimizde sürekli erkanlarımız yürütülür. Yani Alevi inancının tüm değerleri, erkânları cemevlerimizde inanç önderlerimiz öncülüğünde yürütülmekte, bunu değerlere sahip çıkılmaktadır. Bunların bu girişimleri Türkiye’de Sünni anlayışın dayattığı şekilci anlayışın aynısıdır ama Anadolu Alevi’si ve örgütlü Aleviler olarak ‘Yol Bir Sürek Binbir’ anlayışıyla her yörenin farklılıklarını ortak değerlerimizdir anlayışıyla sahiplenmekteyiz. Hak-Muhammed-Ali değerlerini, 12 imamları, Hızır’ı, Erenleri Evliyaları Anadolu Alevi’sinin kabul ettiği anlayışla kabul eden düşünceye sahibiz.
Bütün bu saldırıların altında yatan gerçek ise; AABF’nin Almanya’daki kazanımları, kurmuş olduğu ilişkiler, gördüğü saygı, Alevilerin istemlerini alması gibi kazanımları birilerini hem burada hem de Türkiye’de rahatsız ediyor. AKP iktidarı duyduğu bu rahatsızlık sonucunda Avrupa Alevi örgütlenmesini bölüp parçalamak için çeşitli uydurma haberlerle çalışmalarını yürütüyorlar. Bu girişimlerde tutmayacak, bunlara maşa olanlar da aynı geçmişte olanlar gibi unutulup gideceklerdir.
İçimize sokulmak istenen Şiilik anlayışı geçmişte iktidarlara söylenen ‘Alevileri ya Sünnileştirin ya da bize verin biz Şiileştirelim’ anlayışının uzun vadeli çalışmasıdır. Türkiye boyutuyla ve son dönemde de Avrupa Alevi örgütlenmesi içerisine sokularak kendi anlayışlarıyla bizleri asimile etmek istiyorlar. Özellikle Avusturya’da Hz. Ali ve diğer ulularımızın adını verdikleri dernekler kurarak insanlarımızı bu derneklere çekmek istemektedirler. Ben sevdiğim, misyon yüklediğim Şah-ı Merdan Ali’nin adının dernek tabelasına asılmasını doğru bulmuyorum. Geçmişte Alevi adıyla cemevlerinin kurulmasının yasak olduğu dönemde Alevi ulularının isimleriyle dernekler kuruldu ama şu an cemevlerimizin isimleri aynıdır ve bu yüzden Ulularımızın isimleriyle dernekler kurulması doğru değil kafa karışıklığı yaratmaya yönelik planın bir parçasıdır. AABF, 2020 yılında Tüzük kurultayı yapacak ve orada alınacak kararlardan bir tanesi de her şehirde kurulan derneklerimizin adı Kültür Merkezi ve Cemevi olarak değişecektir. Aleviliğin içini bizler değil aksine onlar boşaltıyorlar. Derneğin tabelasına İmam Hüseyin adını vermek onu sevmek ve savunmak değildir. Aksine siz eğer inancı uğruna serini vermekten çekinmeyen İmam Hüseyin’in duruşunu, kavgasını kavrayamadıktan sonra adını derneğin tabelasına koysan ne olur koymasan ne olur.
İnancımızın içerisinde olmayan ama çeşitli sebeplerden, asimilasyon çalışmalarının etkisiyle de inancımızın içerisine giren Sünni cümleler, ritüeller, konuşmalar var. Örneğin; Cumanız, Kandiliniz mübarek olsun, Selamun Aleykum selamlaması, özellikle de cenaze erkanlarında çoğu yerde Sünni erkanına ait uygulamalar da öne çıkıyor. Benim de şahit olduğum iki cenaze erkanında hakka yürüyen canımızın vasiyetidir diyerek hoca getirtilip Kuran okundu. AABK İnanç kurulu olarak bize ait olmayan bu uygulamaların öğretimizden temizlenmesi konusunda çalışmalarınız olacak mı?
Asimilasyonun bir diğer boyutu da bu vasiyet meselesi. Biz Türkçe cenaze erkanını uygulamaya koyduğumuzda çoğu cem evlerimizde özellikle bugün kurumlarımıza saldıranlar tarafından denendi. Vasiyet var konumuz komşumuz geliyor hoca efendi gelsin kuran okunsun diyerek bu uygulamayı yapmayı denediler. Hayır bizim yolumuzun koymuş olduğu kurallar, uygulanan erkanlar vardır ve yolumuzun önderleri de dedeler, analar ve diğer inanç önderlerimizdir, hocalar değil. Bir cami hocasının gelip cem evimizde hizmet görmesi doğru değil. Özellikle Hatay’daki Nusayri Alevilerini bunun dışında tutuyoruz sonuçta o insanlarımızın ana dili Arapça. Eğer bu canlar cem evlerimizin içinde iseler, ya da cenaze erkanlarını cem evlerimiz çatısı altında, kendi anadilleriyle kaldırmak istiyorlarsa ona saygı duyarız. Konu komşuya ayıp olmasın diye Kuran’dan iki ayet okumayı marifet sayan bir anlayışa çoğu yerde rastlıyoruz. Bizde ki dua-zı İmamlar, deyişler bu hizmeti karşılayacak durumdadır. Geçmişte bildiğiniz gibi AABF İnanç kurulu olarak derneklerimize bir mektup göndererek ibadetlerimizi anladığımız dilde yapacağız, yolumuza ait kurallar vardır bunu işleteceğiz diyerek gerekli uyarıları yapmıştık.
Bugün çeşitli isimlerle kurumlar kurup birliğimizi bölmek isteyenler geçmiş de Ramazan günleri cem evlerimizi açsak nasıl olur, Ramazan cemi yapsak olmaz mı diye çeşitli önerilerle karşımız gelmediler değil. Bizler de kendilerine niçin Ramazan günü cem evlerimizi açıp cem yapalım dediğimizde verdikleri cevap ise insanlarımız camilere gitmesinler diye söylüyoruz oldu. Üzüntümüz içimizden çıkan Alevi canlarımız bize ait olmayan uygulamaları komşularına hoş görünme adına yapıyorlar bu doğru değildir. Asıl tehlike bunlar bir kez yapılmaya başlandı mı kalıcı hale gelen şekilci bir anlayışa dönüşüyor.
Aleviler kesin olarak Ramazan bizim mi değil mi diye tartışmalara girmemesi gerekir. Ne Ramazan orucumuz var ne de bayramımız var. Kandil de, Ramazan da Aleviliğe ait olan ritüeller değildir. Bizim ritüellerimiz, bayramlarımız bellidir, muharrem orucumuz, Hızır’ımız, Hıdırellez’imiz, 21 Mart v.b. gibi günler Alevilere aittir. Bu değerlerimizi sahiplenip, yaşatmamız gerekir diye düşünüyorum.
Maneviyatın ağırlıkta olduğu, cemevlerimizde uygulamalı taliplere anlatıldığı bir ortamın yaratılması gerekmez mi. Manevi duygular yaşatılırken geçmişte köylerde yaşanılanların bire bir aynısı değil de inanç ritüellerimizin özü, yolun kuralları değişmeden günümüzün şartlarına uygun reformların gerçekleştirilmesi konusunda neler söylemek istersiniz?
Toplumumuz dede ve analardan kendisinin, çocuğunun manevi duygularına hitap etmesi, inançsal olarak yön vermesi beklentisi içerisindedir. Ama Türkiye, Avrupa boyutuyla baktığımızda sadece inançsal erkanları yürütmek bence inanç boyutu değildir. Bununla beraber toplumun maneviyatına, gündelik yaşamına yön verecek düşüncelere de sahip olması, bunu topluma vermesi gerekir. Siz talibin zor gününde almak istediği manevi duyguyu veremeyip yanında olmazsanız taliple aranızda manevi bir uçurum yaratırsınız. İnanç önderlerimiz toplumumuzda daha sevecen bir yapıya sahip olması, bilgisini arttırması ve düşüncelerini topluma dinlettirmesi gerekiyor.Ben şu ocaktan geliyorum söylediğim her şeyi yapmak zorundasınız anlayışı artık geride kaldı. Dünyadaki çoğu inançlar ileriye taşımak için nasıl bir reform yapabiliriz anlayışını tartışırken, inanç önderlerimiz dün köyümüzde böyleydi ve bu şekilde ileriye taşıyacağız diye dayatmanın içerisinde olmamalıdırlar. Değişmek, değişime açık olmak zorundayız. Bunu derken inancın özünü, yolun kurallarını değiştirelim demiyorum ama yaşam ve yaşayış biçimlerimiz değişti. Dün köyümüzdeydik bugün şehirlerdeyiz, Avrupa ülkelerindeyiz. Yaşadığımız yerlerin şartlarını da düşünerek değişimleri inancımızın özünü bozmadan bütünleştirmek zorundayız. Avrupa ülkelerinde yaşarken köydeki yaşam biçimimizi devam ettirmiyoruz ama oradaki kurallarla talibin yaşamasını istiyoruz. Alevi yol erkanları talibi aynı zamanda dede ve ananın da kendisini de eğittiği erkanlardır. Her Perşembe cem evlerimizde bir konu açılıp muhabbetler yapılması gerekiyor ki toplum ve inanç önderleri kendilerini geliştirsinler. Bu tür muhabbetler de toplum kendi eksikliğini görür diğer talibin söylediği kelamlardan nasiplenirler. Bu muhabbetlerde delilimizi uyararak, bağlamamızda nefeslerimizi çalarak canların inanç duygularına hitap ettiğimiz de cem evlerimize gelip gitmeler daha da artacaktır. Bütün bu güzellikleri yaratacak olan da inanç önderlerimizdir. Tabii inanç önderlerimiz cenaze, muharrem, kırk lokmaları gibi hizmetleri yürütüyorlar bununla beraber manevi boyutunda talibin gönlüne hitap edecek olan da inanç önderlerimizdir.
Kim ne söylerse söylesin. Alevilik itikat ve ikrar üzerine kurulu bir yoldur. Eğer ikrarı ve itikat’ı sürdüremiyorsanız, yürütemiyorsanız ikrar ve itikat içinde değilseniz de Aleviliği konuşma şansınız yoktur. Alevilikte olması gereken budur bu yüzden inanç önderlerimiz biraz daha fazla çaba sarf etmesi gerekir diye düşünüyorum.
Son olarak oluşturduğumuz AABK inanç yol ve erkan kurulu olarak toplumun beklentisine cevap verecek yapıya bürünerek inançsal anlamda gerekli çalışmaları yapacağız. Bu oluşuma katkı veren tüm ülkelerdeki inanç önderlerimize, kurum başkanlarımıza teşekkür ediyorum. Herkesin katkısıyla bir oluşumu gerçekleştirdik ve hep beraber olumlu çalışmalara imza atacağız diye düşünüyorum. Makamlardan daha ziyade yola hizmeti ilke olarak benimsedik, bunun için gönülleri kırmadan gönüllere hitap edecek çalışmalar rehberimiz, kurumlarımızı koruyacak her türlü çalışmalar önceliğimiz olacaktır. Hep beraber el ele vererek birliğimiz bölüp parçalamaya yönelik çalışmalara dur diyeceğimizden eminim.
Bu röportajı okuyacak olan başta Alevilerin Sesi okuyucuları olmak üzere tüm toplumumuza saygılarımı sunuyorum. Boz Atlı Hızır hepimizin yardımcısı olsun.