Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 284. sayısında yayınlanmıştır.
Avrupa, yakın tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birini yaşıyor. 2008 yılından beridir süregelen ve kıtanın büyük bir bölümünde yaşanan ekonomik durgunluk, buna bağlı olarak büyüme oranlarının düşmesi ve artan işsizlik farklı toplumsal hareketlilikleri ve derinlerde toplumsal huzursuzluğu beraberinde getirdi. Çiftçi protestoları, sonuçsuz kalan toplu sözleşme pazarlıkları, şimdilik uyarı ile kalan işçi grevleri yeni dönemin ne kadar zorlu geçeceğini işaretleri adeta. Bunun üzerine hükümetlerin bitmek bilmeyen tasarruf önlemleri ile sosyal ve siyasal kriz derinleştikçe derinleşiyor. Böylesi bir durumda hiç de alışık olmadığı bir kaosla karşı karşıya kalan Avrupalıda radikal ya da uç olarak görebileceğimiz siyasi söylemlere eğilim arttıkça artıyor. Sistemi sorgulayan ve radikal bir değişim ısrarındaki siyasi ve faşist hareketler alternatif olarak görülüyor. Onların çözüm önerileri rağbet görülüyor. Böylelikle aşırı sağ hem kitlesel hem de örgütsel olarak tedirgin edici bir ivedilikle güçleniyor.
Tam da burada asıl tehlike sinyalleri biz göçmenler için çalıyor. Zira pek de kolay kolay bir araya gelmeyen bu Avrupa faşizan hareketler, yabancı düşmanlığında ortaklaşıp tüm faturayı biz göçmenlere kesiyor. Durumun korkutucu boyutlara ulaştığının son ispatı, Kasım ayında Almanya’nın Potsdam şehrinde Alman faşistlerin Avusturyalı faşistler ile birlikte diğer bazı ırkçı gruplar ve Alman merkez sağ parti CDU’den üyelerle gerçekleştirdikleri toplantılar oldu. “Geri Dönüş” adı verilen bu toplantılarda ülkedeki bütün yabancıların, göçmenlerin kitleler halinde sınır dışı etme stratejisinin nasıl uygulanacağının ele alınma cüreti gösterildi.
Gerek Almanya’da gerek ırkçı popülist partilerin iktidar ortağı olduğu diğer Avrupa ülkelerinde aşırı sağın bu faşizan ilerleyişine karşı demokrasiden yana olan tüm demokratik güçlerin ve özellikle biz “yabancıların” işi oldukça zor görünüyor. Şimdilik buna karşı düzenlenen 100 binlerin katıldığı protesto yürüyüşleri her ne kadar olumlu bir hava yaratmış olsa da, bu tepki daha güçlü bir harekete kanalize edilmedikçe çok yakın zamanda Avrupa’da temelleri atılmış ırkçılığın hedefinde bu sefer tüm kazanımlarımıza rağmen biz göçmenler kalacağız gibi görünüyor.
Alevilerin Sesi