Pazartesi, Ekim 14, 2024

Ulu Ozanlar Senfonisi Muhteşemdi…

Date:

Seyyid Nesimî, Pir Sultan Abdal, Şah İsmail (Hatayi), Virânî, Fuzûlî, Kul Himmet ve Yeminî dirilip gelmişler, Kassel Devlet Diyatrosu’nun dev sahnesinde ses olmuşlar, can olmuşlardı! Ulu Ozanlar Senfonisi Şef Zafer Gündoğdu yönetimde, Köln Senfoni Orkestrası eşliğinde dünü bugüne, gelenekseli evrensele, özeli genele, Anadolu’nun kültür mirasını Almanya’nın kültür dünyasına bağladı. Bizleri kültürel, tarihi köklerimize götürdü getirdi ve yüreklerimizi dünyaya açtı!

Kemal Yalçın / Yazar

Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız
Bütün insanlar birdir bize

diyen Yunus Emre’nin sözü gerçekleşmişti. Koroda ve senfoni orkestrasında Türk, Kürt, Yezidi, Alman, Azeri, Rus, Gürcü, Romanyalı, Ukraynalı, Beyaz Rusyalı, İspanyol, Portgekizli, Bulgar ve Koreli insanlar, müzikçiler, sanatçılar vardı. Onlar sözdü, sesti, sazdı, kemandı, davuldu, duduktu, uyumlu bir senfoniydi. Baş kemancı Köln Senfoni Orkestrası’nda çalan Yezidi Nure Dlovani idi. Heyecanla, zevkle, kendini kemana vererek çalıyordu. Duduk çalan Ulaş Durmaz harikaydı. Bağlamada Can, Ulaş, Özgür, Kenan Almanya’da doğmuşlardı. Medet, Berivan, Cihan, Cem Doğan sazları konuşturdular. Onlar saz, saz onlar olmuştu.

Sunucular çok düzgün Almanca konuşuyorlardı. Hiçbir şeyde amatörlük yoktu. Senfoniyi tanıtım broşürü kısa ve özdü. Almancası hatasızdı. Bu broşürü hazırlayan Şenay Can’a ve Melek Yıldız’a teşekkürler…

Ulu Ozanlar Senfonisi, Alevi-Bektaşi yol ve erkânına göre Kassel Alevi Derneği’nden Nuran Bilir Ana’nın bir çerag duasıyla mum yakılarak başladı. M.S. 925 yılında, Bağdat’ta düşüncesinden ve inancından dolayı diri diri yakılan Hallac-ı Mansur ateşi aydınlattı dünyamızı.

İlkokul öğrencisi Eylül ile Serpil Aktaş

Gine Mihman gördüm gönlüm şad oldu
Mihman canlar bize sefa geldiniz

deyişini söyleyerek kalplerimizi, gönüllerimizi selamladılar.

Perde açıldı: Anadolu karşımızdaydı, Almanya karşımızdaydı, dünümüz, bugünümüz, yarınımız karşımızdaydı.

Koronun, orkestranın gözleri Şef Zafer Gündoğdu’nun ellerinde, gözlerindeydi. Müzik ile sözler, eller ile yürekler birleşmiş senfoninin coşkun sesine dönüşmüştü. Zafer Gündoğdu hem yüreklerin seslerini, hem de tüm müzik aletlerinin sesleri duyuyor ve yönetiyordu. Sahnenin ve salonun güneşiydi. Hepimiz onun ışığıyla aydınlanıyorduk.

Dünya durmuş Ulu Ozanları dinliyordu. Düşüncesinden ve inancından dolayı diri diri derisi yüzülen Seyyid Nesimî ses oldu, can oldu, gerçek oldu:

/Bende sığar iki cihan ben bu cihana sığmazan/ dedi. Bütün sesler, bütün müzik aletleri, bütün yürekler onun düşüncesini haykırdı:

/Sığmazam! Sığmazam! Sığmazam! Sığmazam!/

Sonra Kaygusuz Abdal ete kemiğe büründü geldi. İnsan evrenin ve dünyanın en değerli varlığıdır. İnsandan değerli başka bir varlık yoktur felsefi dünya görüşünü şiire döktü ve Tanrıya seslendi:

Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kullar geçsin deyi
Hele biz söyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı

dedi.

Sonra Kul Himmet, Hatayî, Virânî, Fuzûlî ete kemiğe ve sese bürünerek sahneye geldiler. Sonra Aydın illerinden, Ortaklardan, Karaburun’dan ve Serez’in bakırcılar çarşısından Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal ve on bin müridi doldurdular sahneyi, salonu! Kemanlar, sazlar, viyolalar, davulla ve tüm aletler ve tüm yürekler haykırıyor Börklüce Mustafa’nın gözü önünde, İzmir Selçuk’ta müritlerin başları birer birer celladın elinde düşerken yere! “İriş Dede Sultan, iriş!” dediler.

Sonra Pir Sultan geldi Sivas illerinden! Başı gökte, ayakları var olduğu toprağın içindeydi!

Zahit bizi tan’ eyleme
Hak ismin okur dilimiz,

dedi.

Sonra yenilmiş, başları kesilmiş Bedreddin müritlerine bakarak zalimlere seslendi:

Sayılmayız parmak ile
Tükenmeyiz kırmak ile

dedi.

Koro haykırıyor, davul gümbürdüyor, saz, keman ellerini, kollarını sallıyor! Bir Kassel’deyiz, bir Sivas’ta! Bir yerdeyiz bir gökte! Sesimiz dünyaya sığmıyor, güneşe gidiyoruz!

Abdal Pir Sultan’ım, doldum eksildim
Yemeden içmeden sudan kesildim
Halkımı sevdiğim için asılsım
Dost senin derdinden ben yana yana

Artık koro sahneye sığmıyor, tüm salon, tüm yürekler Zafer Gündoğdu yönetiminde hep birlikte, hep bir ağızdan söylüyor.

Bitmesin bu gece! Susmasın bu sevgi, barış, kardeşlik ve umudun sesi! Ayakta alkışlıyor insanlar Ulu Ozanlar Senfonisi’ni! Alkış, alkış, alkış! Yeniden başlıyor koro!

Ötme bülbül ötme, sen değil bağım
Ateşi kararmış küllere döndüm

Sivas Madımak Oteli’nde diri diri yakılanlar giriyor salona, sahneye! Hallac-ı Mansur kucaklıyor onları! Salon onları kucaklıyor, yüreklerimizle canlandırıyoruz onları! Bu gece, bu güzellikler anlatılamaz, yaşanır!

Her koro, her senfoni, her orkestra şefiyle vardır ve şefiyle anılır. Ulu Ozanlar Senfonisi’nin gerçekleşmesinde çok insanın, çok sanatçının emeği ve katkısı vardır. Fakat bu senfoninin yaratıcısı, yöneticisi, beyni ve yüreği Şef Zafer Gündoğdu idi.

Senfoninin dili notalardır. Ozanların sözlerini, şiirlerini, deyişlerini Zafer Gündoğdu’nun çizdiği evrensel boyutlarda, kompozitör Murat Akçay notaya dökmüştür. Murat Akçay geleneksel Anadolu müziğinin özelliklerini evrensel çok sesli müziğin özellikleriyle sentezlemiştir. Böylece tek sesli geleneksel saz ile yüzlerce yıldan beri söylenen Ulu Ozanların dizeleri çok sesli müziğin, çok sesli orkestranın estetik uyumuyla yeni ve daha güçlü, daha evrensel bir sese ulaşmıştır. Sazın temposuna orkestra uymuş, orkestranın temposuna da saz uymuştur. Saz orkestranın içinde kaybolmamış, özgünlüğünü korumuştur. Duduk ile viyola, bağlama ile viyolonsel ses sese vererek daha da güçlenmiştir. Ulu Ozanlar Senfonisi geleneksel Anadolu müziğinin evrensel müzik için kendini nasıl güçleneceğini, nasıl yeniden var olabileceğini göstermiştir. Bu anlamda Zafer Gündoğdu, Murat Akçay ve tüm Ulu Ozanlar Senfonisi amacına ulaşmıştır.

Senfoni Şefi Zafer Gündoğdu Türkiye’de İstanbul’da yaşıyor ve TRT’nin şefliğini yapıyor. Bu güne kadar onun hazırlayıp yönettiği çok değerli programlarını görmüştük. Fakat bana göre Ulu Ozanlar Senfonisi, Zafer Gündoğdu’nun sanat hayatı için yeni bir aşama, yeni bir tarzdır. Zafer Gündoğdu’yu sanatının bu yeni aşamasında candan kutluyorum.

Ulu Ozanlar Senfonisi başka gerçekleri de gösterdi. Alevi-Bektaşi müzik geleneği Anadolu için, Türkiye için ve dünya için bir zenginliktir. Alevi-Bektaşi ozanları Anadolu kültür dünyasının yaratıcıları ve geliştiricileridir. Onlar Türkiye’de felsefi düşüncenin yaratıcıları ve taşıyıcılarıdır. Pir Sultan olmadan Anadolu düşüncesi var olamaz! Seyyit Nesimisiz Türkiye’de özgür felsefi düşünce var olamaz! Bu nedenle Türkiye ve dünya onlarla birlikte daha güzel ve anlamlıdır! İyi ki Türkiye’de Aleviler, Bektaşiler var! İyi ki Anadolu’da ve dünyada Pir Sultanlar, Yunus Emreler, Karacaoğlanlar, Seyyit Nesimiler, Şeyh Bedreddinler yaşamıştır!

Ayrıca yüz yıllardan beri Alevi-Bektaşi müzik geleneği bu inançtaki insanları, Anadolu insanlarını eğitmiş, onlara belli bir müzik kültürü yaratmıştır.

Ulu Ozanlar Senfonisi’nin korosunda yer almış olan koristlerin hemen hemen hiç biri müzik akademisini bitirmemiş, bir müzik okulunda düzenli ses ve şan dersi almamıştır. Buna rağmen kadın ve erkek koristler en zor müzik notalarını seslendirmiş, senfoni orkestrasıyla uyumu başarmışlardır. Çünkü koristlerin hemen hemen hepsi Alevi-Bektaşi müzik geleneği içinde şekillenmişlerdir.

Ulu Ozanlar Senfonisi’ni dinlemeye birçok Alman da gelmişti. Onlar da ayakta alkışladılar. Sözü anlamayabiliriz, fakat müziğin ortak dilini anlayabiliriz. Bu anlamda ses sözden daha güçlüdür.

Ulu Ozanlar Senfonisi’ne gelenler zenginleşerek döndüler kendi dünyalarına, gelmeyenler ise yazık ettiler, çok şey kaybettiler. Gelenlere de gelmeyenlere de selam olsun!

Bu büyük işi planlayan Veli Kılınç’a, Kenan Taşkesen’e, Medet Aslan’a; tüm zorluklara ve yokluklara rağmen bu büyük senfoniyi gerçekleştirenlere, koristlere, orkestra elemanlarına; başta Şef Zafer Gündoğdu’ya, Kültür Sanat Kurulu üyelerine, bu senfoniyi destekleyen Hessen Bölge Başkanı İhsan Dilber’e, Baden-Württemberg Bölgesi Başkanı Ergün Özcan’a; Kassel, Frankfurt, Mannheim, Porz, Stuttgart, Ludwigsburg Alevi Derneklerine, Becekli-Göktepe Derneği’ne; uzaklardan yakınlardan gelerek salonu dolduran tüm sanatseverlere çok teşekkür ederim. Ayrıca beni Onur Konuğu olarak Ulu Ozanlar Senfonisi’ne davet eden Kültür Sanat Kurulu’na saygı ve şükranlarımı sunarım.

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Şükrü Aslan: Madımak: hafıza, sorular ve ödevler

Geçtiğimiz pazar günü Almanya’nın Köln şehrinde, Madımak Katliamı Hafıza...

Yayın Kurulu Üyemiz, YOLarkadaşımız, Dostumuz Turan Eser Hakk-a Yürüdü

Dergimiz Alevilerin Sesi’nin yayın kurulu üyesi Turan Eser, Hakk-a...

Haldun Açıksözlü: 2 Temmuz 1993’den Bugüne Kalanlar; “Çok Kötü Bir Şey Oldu”

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Kanayan bir...

Ayşe Gürocak: Tarihe not düşüldü

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Madımak deyince...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?