Cuma, Nisan 26, 2024

Kerbela Okul, Matem Eğitim, Aşure Muhabbettir

Date:

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yazar. İmam Hüseyin ve 72 yoldaşının Kerbela’da Yezid ve Emevi despotizmi tarafından şehit edilişinin yıldönümünde, içimizdeki insanı öldürtmemek ve gözünü açmak için Cemevlerinde ve Alevi Kültür Merkezlerinde Muharrem sohbetlerini, Kerbela mekteplerine çevirmek gerekiyor.

Turan Eser – Araştırmacı / Yazar

Çünkü Kerbela sadece matem değil, öğreten tarihtir. Matem acıdır. Acı ise, acının hücrelerine teslim olmayıp, acıyı umuda dönüştüren en iyi eğitimdir. Bu nedenle “acı eğitir” denilmiştir.

Matem ayında Aleviler Hüseyin’in ve Zeynebin öğrencileridir. Hüseyin Kerbelanın direniş öğretmeni, Zeyneb ise Kerbelanın Muhabbet dilidir.

Tam da bu gerekçe ile Aleviler, her Matem ayında ‘’Kerbelalaşan’’ Dünya’daki, adaletsizliklere ve zulümlere karşı boyun eğmemeyi ve zalimlere biat etmemeyi öğrenmek zorundadır. Yaşam hakları ve özgürlükleri ellerinden alınmış tüm mazlum halklar için “Matem Orucu” tutarlar. Muhabbet ederler. Akıl, gönül ve insanlık davasını birlerler.

Cemevlerindeki muhabbetlerde, Dünya’da yaşanmış ve halen yaşanan tüm Kerbela’ların son bulmasını isterler. “Matem ayında”, “gözyaşı dökmek” değil, “gözlerin hakikatlere açılması” için, umudun muhabbetini ederler.

Matem ayı sadece 12 günlük yas hali değildir. Çünkü zalim zalimliğini, Yezid yezidliğini, 12 günle sınırlamıyor. Matem ayı ve Muharrem Niyet Orucu ise bir taklit ya da dernek faaliyeti değildir. Alevilerin ve insanlığın yaşadığı ve tanık olduğu zorba bir tarihinin ve zulmün adıdır. Bu despot karanlık içindeki mazlumların direnişi ve zalimlere biat etmeyen ve boyun eğmeyen hakikat sözüdür. Bitmez bir direniş ve hakikat muhabbetidir.

Tarih olduğu kadar, bir o kadar da günceldir. Yani Kerbela dünün bugünüdür. Yaşayan karanlığın içindeki aydınlık arayıştır. İşte bu aydınlık ve hakikat yolunun arayışında, Matem ayı Alevilerin Hak Mektebidir. Bu mektep cemevleridir. Cemevlerimizde sürdürülen Matem muhabbetleri ortodoks din taklitçiliğinin yerine, hakikatin muhabbetine dönüştürülmelidir. Geçmişten bugüne, bugünden geleceğe insanlığın hakikat yoluna çerağ olacak muhabbetleri yapacak, tarihsel sorumluluk ve görev saymalıdır.

YERYÜZÜNÜ KERBELA’YA ÇEVİRENLER…

Siyasal İslamcı hareketlerin, hakikate uzak “Bu toprakları Kerbela’ya çevirmek isteyenlere izin vermeyeceğiz” mesajının cevabını, Irak ve Suriye gibi komşularımızda yaşanan Kerbela kırımlarına bakarak yüzleşebilirler. Bırakın “Kerbela’ya çevirmeye” izin vermemeyi, teşvik ve yardım etmektedirler!

Hakikati bilenler, siyasal İslamcı hareketlerin ve cihatçı çetelerin Lazkiye’de, Kobani’de, Şengal’de, Musul’da, Irak ve Suriye’nin birçok kentinde, kasabasında ve köyünde yaşayan Türkmen, Alevi, Ezidi, Kürt, Arap, Çerkez, Ermeni, Keldani, Süryani halklarına yönelik Kerbela zulmünün nasıl yaşatıldığını görür. İmam Sadık’ın dediği gibi “Her yer Kerbela, her ay Muharrem, her gün Aşure” olmuştur!
Dünya’yı ‘’Kerbelalaştıran’’ Emevi saltanatı ve Yezid zihniyetine dayalı günümüz despotizmi ve onun zulmünü sürdürme eğiliminde olanlardır.

YAS İNSANI EĞİTİRSE MATEMDİR

Yas tutmamak için yas tutmalı ve acı çekmemek için acı çekmeli insan. Acı ve yas tutmak dünyevi olandan firar etmek değildir. Hüzünlü, üzüntülü ve kederli olmak ve bunları hissetmek insanidir. Ama unutmamalı ki; her acı ve her yas, aynı zamanda kendine özgü eğitici özelliği vardır.

Yas acı içinde ızdırap çekmek değildir. Hakikate susup, uhrevi olana sığınıp kendi iç karanlığına teslim olmakta değildir. Yas ve acı, aklın hakikatler için konuşması, vicdanın haksızlık karşısında susmaması, kalbin adalet ve umut için direnişi de olabilir.

Yas içi kapanmışlığın kısır döngüsünden, tıpkı Kerbela’da Hüseyin gibi direnişle bir üst boyuta geçmek ya da tıpkı Zeyneb gibi acıyı umuda dönüştüren diliyle donanmak için bir eğitim olabilir. Cemevlerimiz tam da bu noktada Matem muhabbetleri ile acının umuda dönüşmesine anlam ve güç katabilir.

Elleri dizlere vurmak, göz yaşlarını acının ırmağına akıtmak yerine, ellerin umuda, gözlerin hakikate açılması Kerbela’dan çıkarılması gereken ders olabilir.

Acının birleştirici gücüyle, mezarlar etrafındaki sınırlı buluşma ile dünyevi yaşamın içindeki hak temelli mücadele ile bulaşarak toplumsallaşmanın, bir Kerbela mirası ve öğretisi olduğunu gözardı etmeden de Matem’de aklın ve kalbin direnişe yolculuğu yaşanabilir. Acısız, katliamsız, ötekisiz, dertsiz ve eşitlikçi yaşam hakkı için, yaşayanların coğrafyasındaki toplumsallaşma buluşmasına yönelebiliriz.

Katliamlar, ölümler, kıyımlar ve acılarla örülmüş tarih bizim. Ama sadece ölüm yıldönümlerini anan, mezar başlarında toplanan kalabalıkların, söz konusu bu acılarla örülmüş tarihlerde yaşanmış katliamlar ve kıyımlara karşı adalet arayışına olan ilgisizliği ve sahipsizliği görünce şu sor aklımıza geliyor; Kaybettikleri için yas tutan kalabalıklar, katliamlar için hesap sorucu olmakta neden azınlıkta kalır ?

Acının ve matemin iki düzeyi vardır. Anma-unutmama ve adalet aramak-unutturmamak.

Samimiyet ve toplumsallaşma bu iki düzeyde de olmalıdır. Eğer taklitçi, gösterişçi değilsek, insan her iki düzeyde de yerini almalıdır.
Aksi durumda samimiyet ve sahicilik sorgulanır hale gelir.

Çünkü Kerbala, Dersim, Sivas, Maraş, Çorum ve Gazi katliamları gibi bir çok toplumsal kıyımlar sonucu yaşanan travmalar, matem ve acıların içinde, inançsal, toplumsal, sınıfsal, etnik, ideolojik, kültürel ve siyasal boyut mevcuttur.

Yani toplumsal kıyımlar sadece bir yas değildir. Acı ile birlikte, katliamlar tarihinin bir toplumsal hafıza olarak kuşaktan kuşaya aktarılmasıdır. Hafızayı sadece acının içine hapsetmek, acıyı yaratan odakların zihniyet haritasına karşı, kendi düşünsel kurtuluş haritasını çizme, zalimlerden hesap sorma ve mağduriyetler için adalet arama bilincini köreltir.

Oysa örgütsel ve toplumsal hafıza ancak aklın ve direniş kültürünün eğitimi ile canlı tutularak yaşatılabilir.

DÜNYA KERBELALAŞIYOR, YEZİD KÜRESELLEŞİYOR

Çünkü Kerbela halen yaşıyor!
680 yılında Kerbela’da çocuklar, kadınlar susuzluktan öldürüldü.
IŞİD zulmünden kaçan, bir şişe suya ve ekmeğe muhtaç olan Ezidiler ve Türkmenler Şengal’den ve Musul’dan kaçarlarken yolda açlık ve susuzluktan öldürüldüler.

Dünyada 2 milyar 800 milyon insan günde 2 dolarla yoksulluğun, 1 milyar 200 milyon insan ise 1 dolarla açlığın Kerbelasında yaşıyor,
Her gün 34 bin çocuk 15 bin yetişkin açlığın Kerbelasında ölüyor.

Etiyopya, Eritre, Zambiya ve Sudan’da 38 milyon insan açlığın Kerbelasında ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Kongo vatandaşının payına milli gelirden 290 dolar düştüğünden Kerbela’nın cehennemini yaşarken, Norveç vatandaşı 58 bin 500 dolar ile zenginliğin cennetini yaşıyor.
Kerbela günümüzde Tayland, Hindistan ve Kamboçya’da yaşanıyor. 30 milyon kadın istekleri dışında zorla seks pazarına sokuluyor. Kadınlar seks pazarının kölesi olarak Kerbela’da yaşarken, onları satanlar 100 milyar dolarlık pazara sahipler.

Kerbela, yaşları 7 ile 15 arasındaki 2 milyon çocuğu zorla babası ve dedesi yaşındaki insanların yatağına, günlüğü 10 dolara sokan seks turizmi sisteminin adıdır. Hindistan’da mandayı 370 dolara, kız çocuklarını 25 dolara satan rejimlerin adıdır Kerbela!

Kerbela bir mekân değil, zulmün adıdır. Kerbela’yı ve İmam Hüseyin’in zalimlerin zulmü karşısındaki boyun eğmeyen duruşunu ve her nerede gami acı, keder ve zulüm yaşıyorsa oranın Kerbela olduğunu unutursak, bugün ‘’Kerbelalaşan’’ dünyamızdaki zulümlere yabancılaşır ve duyarsızlaşırız.
İşte tam da bu nedenle, Matem ayı Kerbela için gözyaşı dökme, ‘’ah vah’’ ağıtları çekme ve dizlerini dövme ayı değildir. Kalbini Hak, aklını adalete adamış insanların gözünü hakikatlerine açma ayıdır.

Yani Muharrem sohbetlerinde gözümüzü ve kalbimizi ‘’Kerbelalaşan’’ dünyaya çevirmektir.

‘’Kerbelalaşan’’ dünyanın hakikatlerine sessiz kalanın Muharrem orucu da, içindeki insan da ölür!

Gelin öldürtmeyelim.

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Selma Orundaş: Eşikteki ile Döşektekinin Kudreti

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. “Yol cümleden...

Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Belgesel Filmi

BİLGİLENDİRME Sevgili Canlar, Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Belgesel Filmi 2 Temmuz'da...

Özge Göncü: İyi Olmamızın Mücadele İle Ne Alakası Var?

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. Çetin mücadele...

Zeliha Korkmaz: 2024 Perspektifi Kadınlar İçin Mümkün Mü?

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. Geride bıraktığımız...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?