AABK İnanç Kurulu Başkanı Cafer Kaplan: Cemevlerimizde Kerbela’yı anlatırken işin sadece tarihi boyutunun yer aldığı anlatımlardan ziyade dünya üzerinde bugüne kadar yaşatılan zulümlerin neden kaynaklandıklarını da anlatmak zorundayız. Bu durumu somutlaştırmak adına en sağlıklı yol; Kerbela ile günümüzde yaşatılan zulümler arasında bağ kurmaktan geçiyor. İşin Batini yanı birazda bu noktada yatıyor. Eğer genç kuşaklara mazlumdan yana olma tavrını aktaracaksak, konuyu sadece geçmişle sınırlandırmadan, bugünü ve hatta geleceği de işin içine kadar aktarmalıyız. Yaşadığımız katliamların yanı sıra bu katliamlardan çıkarmamız gereken dersleri de genç kuşaklara doğru bir şekilde aktarmalıyız.
Alevilerin Sesi Dergisi olarak Muharrem Ayı nedeniyle Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu İnanç Kurulu Başkanı Cafer Kaplan Dede ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu yıl pandemi sürecinde matem erkânlarında ne tür zorluklar yaşandığını ve AABK İnanç Kurulu’nun aldığı önlemleri konuştuk:
Bilim insanlarının uyarılarını elbette dikkate almalıyız…
Muharrem Orucu başladı ve Pandemi süreci işleri oldukça zorluyor. Bazı cemevleri oruç açımlarını topluca yaparken, bazıları dar katılımla sembolik bir şekilde gerçekleştiriyorlar. Bu konuyla ilgili AABK İnanç Kurulu’nun tavsiye niteliğinde bir kararı var mı?
Bu konuda merkezi bir karar almak yerine son kararı ülke inanç kurullarına bıraktık. Çünkü pandemi süreci ve alınan önlemler Avrupa’daki tüm ülkelerde farklılık gösteriyor. Yalnız açıklıkla belirtmeliyim ki; bu konudaki kırmızıçizgimiz insan sağlığını ön planda tutan bir anlayışı kapsıyor. Bu süreçte bilim insanları sosyal mesafesinin korunması ve gerekli hijyenik tedbirlerin alınması konusunda toplumu uyarıyor. ‘İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır’ düsturunu kendine ilke edinmiş olan inancımız, bilim insanlarının uyarılarını elbette dikkate alacaktır. Bu yıl muharrem matemi erkânları ve oruç açımlarını topluca yapmak yerine dedelerimizin / analarımızın ve AKM yöneticilerimizin yer aldığı dar katılımlı olarak gerçekleştirmek mevcut şartlar açısından en mantıklı yol olacak. Bu erkanları internet üzerinden online bir şekilde Alevi toplumuna aktaran cemevlerimiz de var.
Avrupa’da Oruç Açımı Saati: 20:00 – 20:30 aralığı
Matem orucu gün batmak üzereyken açılır. Canlarımız bulundukları yöreye göre günbatımını dikkate alıyorlar. Lakin yaz ayında Avrupa’daki bazı şehirlerde gün batımı 23:00 kadar sürdüğü de oluyor. AABK İnanç kurulu olarak oruç acımı noktasında hangi saati baz alıyorsunuz?
Almanya ABF İnanç Kurulu yıllardır oruç açımı için bir saat belirliyor ve tüm Avrupa’daki insanlarımız bu saati temel alarak oruçlarını açıyorlar. Bu yıl Almanya ABF İnanç Kurulu’nun belirlediği saat 20:00 – 20:30 aralığı… Ama en nihayetinde Alevi inancında Muharrem Orucu bir yas orucudur ve niyet her şeyden önemlidir. Bu noktada şekilciliği çok fazla dikkate almadan niyetlerimiz doğrultusunda bu saat aralığında oruçlarımızı açabiliriz.
‘Bu orucu tutarsan, şu kadar mükâfat alırsın’ tarzı bir pazarlığımız yok!
Aleviler açısından bu orucu tutmak zorunlu mudur?
Bu oruç yas orucu olduğu gibi insanların kendi nefslerini ıslah etme ve kendiyle hesaplaşma erkânıdır. Her inancın olduğu gibi Alevi inancının da yerine getirmekle yükümlü olduğu kendi özgü erkânları vardır. Bir zorlamadan ziyade insanların kendi vicdanlarıyla ve iradesiyle karar vermesi gerekiyor. Dünyanın kuruluşundan bu yana çekilen acıları hatırlamak ve Kerbela özelinde yas tutmak adına bu erkânı gerçekleştiriyoruz. Sağlık açısından elverişli bir durumda olmayan canlarımız tabi ki tutmamalarında bir sakınca yok. Özellikle bu sıcak yaz aylarında tansiyon ve benzeri kronik rahatsızlıkları bulunan canlarımızın tutmaması anlaşılır bir durumdur. Ama oruçtan daha öte orucu tutamıyorlarsa bile bu zaman dilimini bir yas ve matem süreci olarak algılayıp, ona uygun şekilde hareket etmeleri gerekiyor. Türlü eğlencelerden uzak ve yas ruhuna yakışır bir şekilde davranmalarını tavsiye ediyoruz. Başta da belirttiğim gibi her inancın kendine has değerleri vardır. Alevi inancının da başta gelen değerlerinden bir Muharrem Orucudur ve yas duygusu öne çıkar. Aşure günümüzde daha başka değerler ve duygular ön plana çıkar. Hızır Orucumuzda ya da 21 Mart daha farklı erkânlarımız ve yaklaşımlarımız öne çıkar.
Bizim kimseye Ramazan ayında yapıldığı gibi oruç tutmaya zorlamak gibi bir yaklaşımımız söz konusu olamaz. Çünkü tüm bunlar tamamen kişiyle Hakk arasındaki meseledir. Vicdanı ile nefsi arasında bir meseledir. Bir zorlamamız olmadığı gibi ‘Bu orucu tutarsan, şu kadar mükâfat alırsın’ tarzı bir pazarlığımız da yoktur.
Yaşatılan zulümleri günümüzün Kerbelaları olarak görüyoruz…
Hz. Hüseyin peygamberin torunu olduğu halde, Kerbela neden sadece Aleviler açısından yas-ı matem olarak görülür ve neden İslam coğrafyasının tamamında bu yas tutulmaz? Alevi toplumu birçok acılar yaşamasına rağmen, 1400 yıl önce yaşanan Kerbelâ faciası hatıralarda daha fazla yer tutuyor. Kerbelâ’nın hangi özellikleri bu acıları kuşaktan kuşağa aktarmayı sağlıyor?
En nihayetinde Yezid ve çevresindekilerin kendi zulüm düzenlerini devam ettirebilmek adına yaptıkları bir katliamdır Kerbela… Aleviler açısından öne çıkan nokta ise Yezid’in zulmüne uğrayanların yardım çağrısını karşılıksız bırakmadan aile fertleriyle bu yolculuğa çıkan ve zulme boyun eğmeyen Hz. Hüseyin’in asil tavrıdır. Haksızlığa karşı direnmenin, mazlumların yanında olmanın temel inanç değeri olarak kabul edildiği Alevilikte Kerbela’nın bu kadar sahiplenilmesine şaşırmamak gerekiyor. Muharrem ayında her ne kadar Kerbela Katliamı özelinde ibadet ediyor olsak da, dünya üzerinde gerçekleştirilmiş tüm katliamlara karşı bir direnme tavrı geliştirmek ve bu katliamlarda yitirdiğimiz kurbanları anmak için bir araya geliyoruz. Bildiğiniz üzere Ağustos ayındayız ve 3-4 Ağustos tarihlerinde Şengal’de Ezidi canlarımız katliama uğradı. Tüm bu yaşananları da günümüzün Kerbelaları olarak görüyoruz.
İnsanlığın ortaya çıkışından bu yana haksızlığa ve zulme uğramış herkesi ve tüm acıları sahiplenen bir anlayışla ibadetlerimizi gerçekleştiriyoruz.
Kerbela’yı sadece geçmişle sınırlandırmadan, bugünü ve hatta geleceği de işin içine kadar aktarmalıyız...
Alevilerin ibadetlerinde gizli ve tasavvufi bazı imgeler her zaman yer alır. Bu bağlamda orucun Bâtıni yönü hakkında neler söylemek istersiniz? Cemevlerinde her sene yapılan Muharrem erkânını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yapılan erkân Kerbela’yı anlamak açısından yeterli mi?
Cemevlerimizde Kerbela’yı anlatırken işin sadece tarihi boyutunun yer aldığı anlatımlardan ziyade dünya üzerinde bugüne kadar yaşatılan zulümlerin neden kaynaklandıklarını da anlatmak zorundayız. Bu durumu somutlaştırmak adına en sağlıklı yol; Kerbela ile günümüzde yaşatılan zulümler arasında bağ kurmaktan geçiyor. İşin Batini yanı birazda bu noktada yatıyor. Eğer genç kuşaklara mazlumdan yana olma tavrını aktaracaksak, konuyu sadece geçmişle sınırlandırmadan, bugünü ve hatta geleceği de işin içine kadar aktarmalıyız. Yaşadığımız katliamların yanı sıra bu katliamlardan çıkarmamız gereken dersleri de genç kuşaklara doğru bir şekilde aktarmalıyız. Alevi toplumu özelinde insanlığın temel sorunlarını ve bu sorunların çözümü noktasında neler yapılması gerektiğini dile getirmeliyiz. Özellikle örgütlü olmanın önemini ve bu birlik olmanın getirdiği kazanımları iyi bir şekilde ifade etmeliyiz. Bu konuda bazı eksikliklerimiz var ama inanç kurulu olarak çalışmalarımız da var.
Aşure günü ile ilgili mesajınız nedir?
Aşure, inancımızda birliğin ve barışın sembolüdür. Tıpkı içine katılan yiyeceklerin çeşitliliği gibi çoklukta birliği sembolize eder. 72 millete bir nazarda bakan inancımızı yansıtan bir erkandır. Bu yıl Aşure erkanımızda ehlibeyti andığımız gibi tüm dünyada zulme uğramış canlarımızı ve özellikle içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde yitirdiğimiz insanların anısına ve hala tedavi gören canlarımıza şifa olması için kazanlarımızı kaynatacağız. Bu yıl Aşuremizi dünyaya sağlık ve huzur getirmesi dilekleriyle insanlarla paylaşacağız.