Necati Şahin yazdı: 4-5 yaşındaydım. Anam Ay’a bakar, ellerini açar, Ya “Hiva Zeri” derdi. Yöremiz tüm Anaları gibi… Parmağın ile Hiva Zeri’yi işaret etme, günah derdi Anam…
Cumhurbaşkanımız söyledi:
“AYDEDE”ye ,
“HİVA ZERİ”ye
gidiyoruz….
4-5 yaşındaydım..
Anam Ay’a bakar
ellerini açar
Ya “Hiva Zeri” derdi,
Yöremiz tüm Anaları gibi…
Parmağın ile Hiva Zeri’yi işaret etme, günah derdi Anam…
Bir Yaz günü
Bizim Sivas-İmranli- Hallas köyünden buğdayımızı yükledik kağnıya…
Gittik Boğnak köyünün ardındaki değirmene…
Şarıl şarıl, ezgili ezgili dökülen berak su
Kocaman taşı döndürerek Türkü söyletirdi taşa…
Sonra akar giderdi
Murt’a, Fırat’a…
Huşu içinde dinlerdim
o “senfoniyi” öyle saatlerce…
Gecenin bir vaktinde dönerken, kağnıda çuvalların üstüne
Sırtüstü yatmıştım.
Uykum vardı…
Uyuyamadım ama…
“Hiva Zeri” uyutmadı ki…
Kağnı yavaş yavaş gidiyor…
Ben yukarıya bakıyorum, Ay Dedeye, Hiva Zeri’ye …
O da ne?
O da aşağıya,
bana bakıyor…
Takip ediyor beni…
Allah Allah…
Yerinde de durmuyor…
Gözlerimi biraz kapatıyorum…
Yol alıyoruz…
Açıyorum.
Aydede de yol almış bizimle…
Boğnak köyünü geçtik Gilicek köyüne vardık…
O da bizimle vardı…
İşmar etmeye başladım
ben de kendisine…
Bazen bir gözümü kapatıyorum bakıyorum, bazen iki gözümü kapatmış gibi yaparak kaçamak bakıyorum…
Sanki O da öyle yapıyor…
Arkadaş olmuştuk…
Aydede, Hiva Zeri benim arkadaşımdı gayrı…
Anam bilmesin…
Işmar ede ede gidiyoruz…
O yukarda Göğde,
Ben aşağıda Kağnıda…
Gilicek Köyü”nden Avşar Köyü’ne vardık, muhabbet ede ede…
Kağnı tekerleri türkü söylüyerek fon müziği yapıyordu Muhabbetimize…
Avşar’ı geride bırakarak Cogi Baba’ya vardık.
“Hiva Zeri” ile
İşaret parmağımızı dudağımıza götürerek niyaz eyledik
Cogi Babaya…
Mezra’yı da geçtik
Hallas yoluna girdik…
Eee?
Uyumuşum…
Gözümü bir açtım, gitmişti Aydede, Arkadaşım Hiva Zeri solmuştu…
Sonraları arada bir gösteriyordu kendisini ama kulak asma,
O değirmen dönüşü gecesi vardı ya,
Öyle bir daha göremedim kendisini…
Gerçi birkaç yıl sonra, kurutulmaya bırakılan buğdayın yanında, harmanda yatmışlığım oldu…
Yine kendisiyle arkadaşlık etmek için çok uğraştım…
Nafile…
İlla da Değirmen dönüşü,
Ben Kağnı üstünde,
O Gökte…
O Yaz gecesi…
Gibi dostluk kuramadım bir daha kendisi ile…
Kışın kar çok olurdu bizim oralarda…
Kış gecesi
Bir çıkardı ki Aydede,
Kar üstüne öyle bir yansırdı ki, “Hiva Zeri, altın sarısı…
Tadına doyum olmazdı…
Kışın pencereden seyrederken de arkadaş olduğumuzu hatırlatmak için çaba harcamışım epeyce…
Nafile…
İllâ da Değirmen Dönüşü,
O yaz gecesi,
Kağnı üstünde ben, Gökte O, Aydede, “Hiva Zeri”…
Henüz habersizdim
Üstadın dizelerinden de:
” Ayın altında kağnılar gidiyordu…
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru…”
(Ha, “xywz” kuşağı için söylüyorum.
Kağnı, öküzlerin çektiği arabadır, ahşaptan…
İki tekeri var, ahşaptan…
Boyundurukları var, ahşaptan…
Tereyağı sürerlerdi tekerin döndüğü yere…
Rahat dönsün, rahat türküsünü söylesin diye…
Her kağnın ayrı sesi olurdu. Herkes, tee uzaktan gelen o sesten tanırdı kağnısını…)
Yıllar geçti…
Öylesine görüşüyorduk işte…
Oynaşmıyorduk ama
O değirmen dönüşü,
O yaz gecesi gibi…
Ta ki 1969’un
Bir Yaz gecesine kadar…
20 Temmuz 1969…
Çukurova’da Kadirli, Aşağı Cihanlı köyünde karpuz ekiyordu Amcalarım, Ağalardan kiraladıkları tarlaya…
Çoğu kez tarlada Hayma dediğimiz Kamıştan yapılan “taht’ta” yatardım ben de…
Oradan izlerdim Aydede,
Hiva Zeri’yi…
Apollo 11…
Her ne ise, kendisini Radyodan takip ediyordum…
Apollo mu, ne karın ağrısı ise, benim kağnı üstünde arkadaş olduğum Göğdeki Aydede’ye,
Hiva Zeri’ye gidecekmiş…
Gitmesi yetmiyor, geçip, sonra üstüne inecekmiş…
Hem çok merakıma,
Hem de çok ağrıma gidiyordu bu durum…
Doğru yalan bilmiyorum
ama “O Apollo 11 indi Ay’a” dedi Radyo…
Adam inmiş bir de yürümüş üstünde…
Adını da sanki Aydede’den almış: Armstrong…
Adam, canım arkadaşım Hiva Zeri’nin üstüne basa basa yürümüş..
İyi mi…?
Aslında asla inanmamıştım…
Ama ertesi gün
Radyo söyledi ki,
‘Memleketimizin
Bir memleketinde,
Bir Memleketim İnsanı,
“Adamlar Ay’ın üstünde dolanıyor, bu Ay, o yükü taşıyamaz,
Ay üzerimize düşecek diye bağırıp çağırıp sağa sola koşuşturmaya başlamış…
Aşırı heyecan yapmış.
Kalp krizi geçirip ölmüş…”
Radyo bunu söyleyince inandım ben de…
Gerçekten gitmişler ya…
Yoksa Adam niye onca heyecanlansın ki… ?
Sonra çok “Apollolar” gitti geldi…
Biri gidip biri geliyordu
Amerika “suyolu” yaptı sanki…
Ne Aydede’nin karizması kaldı,
Ne de Hiva Zeri’nin
Altın Sarısı…
Rusu gitti, Çini gitti, Japonu gitti, Fransızı gitti…
Hindistanı gitti
Bilmem daha nice niceleri gitti…
Hatta “parsel parsel” sattılar da Aydede’yi…
Sonrası
Aydede’yi biraz rahat bıraktılar…
Mars’a baktılar…
Ben de “Arkadaşım Aydede huzurlu şimdi” diye düşünürken;
Memleketim Televizyonlarından
bir Televizyonda
bir röportaj:
Sunucu soruyor:
“AKP Hükümeti Ay’a da
6 şeritli Köprü yapacakmış , Görüşünüz???
Memleketim İnsanı
mikrofonu gördü
Gördüğü mikrofona
Tarihi görüşünü sundu:
” Valla çok güzel, çok iyi bişey…
Aya köprü çok iyi bişey…
Zaten bu hükümetimiz hep iyi bişeyler yaptı…
Hep iyi bişeyler
yapıyor…
Hep iyi bişeyler yapacak…
Bu Aya Köprü de
çok iyi bişey…
Altı şerit ha,
helal olsun valla…
Bu çok iyi bişey… Vatanımıza milletimize bu çok iyi bişey hayırlı olsun
…”
Yalanım varsa bişey olayım…
Araştıran biraz Siz de canım!
Herşeyi benden ve Devletten beklemeyin ama …
Tam da herkes Arkadaşım Aydede’yi, Hiva Zer’iyi unutup Mars’a dalmışken
bir haber patladı AkSaray’dan …
Sayın Cumhurbaşkanımız
“Ay’a gideceğiz” dedi…
Hooppaalaa…
İlave etti,
” Sert ineceğiz…”
Eyvallah…
Yumaşak tozlu toprağa
Sert iniş niye ki?
Ha anladım, çok toz duman çıksın diyedir…
Havalı olur!
Niye ki, acep icap etti..?
Var mısınız Arkadaşlar,
bir Saray da Ay’a
konduralım …
AY-AKSaray….
AStronot KOZmonot yerine de Türkçe isim de bulalım demiş..
Eyvallah…
Benim hemen aklıma
“Hiva Zeri” geldi…
Yazacaktım ki,
eşim itiraz etti…
“Olmaz!
Niye ki?”
“Hiva Zeri” Kürtçe…
Vıyy anam babam…
İyi ki uyardın…
Ya yazsaydım…
Abooo…
Ya yazsaydım ???
Tamam bak
Türkçesini de buldum:
AS KOZ olsun…
İskambil oynuyan herkes bilir, herkes de oynuyor zaten…
AS KOZ kimdeyse oyunu aldı demek…
Bak bunu yazacağım,
Sayın Cumhurbaşkanıma…
AS, Astronot yerine
KOZ, Kozmonot yerine kullanılsın.
Öz Türkçe ikisi de:
AS KOZ…
Bir de bir dileğimi yazacağım mutlaka…
Aha yazıyorum da…
“Sayın Cumhurbaşkanım…
Aydede,
Teee
O değirmen dönüşü,
O yaz gecesi
Ben Kağnı üstünde, yukarıya O’na,
O da Göğ’den aşağıya bana bakmıştı…
Bakışmıştık
Yoldaş olmuştuk
Muhabbet etmiştik işmar diliyle…
Arkadaş olmuştuk
Arkadaşımdır…
Özlemişimdir…
Ne olur,
giderken Aydede’ye,
Beni de birlikte götür Arkadaşıma,
“Hiva Zeri”ye…