Perşembe, Ekim 3, 2024

Çürümüş kapitalizmin reisleri

Date:

İfşaat dolaşıma sokulan gerçek kırıntıları ve yarattığı heyecan ise esas nesnel olanın üstünü örtmeye yarıyor ki o da tekelci aşamasında kapitalizmin çürümüş kapitalizm olduğu gerçeği.

Fulya ALİKOÇ

Haftalardır gündemi bir suç örgütü liderinin fragman halinde verdiği ifşaat belirliyor. Bu ifşaatın, serim-dürüm-çözüm kurgusu belli bir hikaye oluşturmasını engelleyecek düzeyde bir karşı-ifşaat başlatılamıyor iktidar tarafından. İçişleri Bakanı Soylu’nun örtük kimi kodlarla yürütüldüğü anlaşılan ama detaylarında senin benim hakim olamayacağımız denli derin manalar saklı bu örtük pazarlıkta kendi konumunu kalibre etmeye çalıştığı hamleler cılız kalıyor. Kimi zaman pek iyi bildiği anlaşılan devlet-mafya raconunu bilinçli olarak bozup Peker’in erkekliğine dil uzatarak onu daha çok bilgi vermesi için ajite ederken aslında “birtakım abilere” hâlâ işlevsel olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Kapısında “T.C.” tabelası asılı olan olmayan tüm unsurlarıyla bütün bir devletin en yetkili makamından beklenen sahiplenme ancak 7. videodan sonra, iktidar ortağı ile müzakere tamamlandıktan, muhtemel bir gidecekler/kalacaklar listesi belirlendikten, Peker’in yaratacağı zararların yayılımını sınırlayacak birtakım hamleler kararlaştırıldıktan sonra; yani hasar kontrolü aşamasında devreye giriyor.

EN ETKİN HAMLE HASAR KONTROLÜ!

Zira özellikle AKP döneminde semiren ve tam da kapısında açıktan T.C. yazılı olmayan gayrinizami unsurlar sayesinde tekelleşen sermaye grubu ile onun siyasi iktidarını temsil eden Cumhur İttifakının oluşturduğu çekirdek korunmak zorunda. Burası, ne istifalarla ne görevden azillerle ne de ittifakın yeniden yapılandırılmasıyla gerçekleştirilebilecek bir personel değişimini daha kaldırabilecek durumda değil. O yüzden birbirine sıkı sıkıya bağlı kalmak zorunda. Devlet-mafya ortak yaşamında bir ara eleman olan Sedat Peker, kendisi gibi ara elemanlardan oluşan çepere keskin atışlar yapıp tek tek kelle indirirken aslında bu çekirdekle pazarlık yapıyor, ona karar vermesi için zaman kazandırıyor.

Ne zamanki menzil İçişleri Bakanına kadar uzuyor, çekirdek reaksiyon göstermek zorunda kalıyor. Kendi içinde dahi mutabakatı pekiştirmesi haftalar alan çekirdek, çepere ve dışa doğru genişledikçe riayet ve uyumun zorlaşıp ittifakın performansının zayıfladığının farkında elbet. Ancak bu aşamada yapılabilecek en etkin hamle hasar kontrolü. Sık kullanmanın getirdiği eskimişliği bilinse de “Saldırı Türkiye’ye yapılmış saldırıdır” söylemi devreye dokularak Türkiye’nin Cumhur İttifakından menkul iktidar coğrafyasının sınırına “dış güçler-FETO-CeHaPe” yeniden yerleştiriliyor. Şaşırtıcı değil, savunma buradan kurulacak, saldırı buradan yönetilecek.

BU SAVAŞTA SEDAT PEKER BİR TEHDİT DEĞİL

İktidar açısından bu yönetilebilir, hatta -belki bir iki tavizle- kazanılabilir bir cephe. Asıl korkulan savaş başka, Taksim Camii açılışında ilan olunuyor. Ortalama bir yüz ölçüme sahip boş bir parkın 8 yıl önce direniş görmüş ihtişamıyla mücadele ediyor Erdoğan. Temsilcisi olduğu tekeller -ve anlıyoruz ki artık karteller- adına… 150 yıllık “Taksim Camii mücadelesi”nin karşısına 79 ilde sokağa çıkan 2.5 milyon insanı “terörist” etiketiyle karşısına alacak kadar zorda olduğunun farkında. Sefalet ücretine mahkum edilen asgari ücretlinin, grevi yasaklanan 200 bin işçinin, Kod 29’la işten atılanların, EYT’lilerin, şiddet cenderesinde yaşayan kadınların, işsizlik ve geleceksizlik bataklığına sürüklenen gençlerin Alevi-Sünni, Türk-Kürt, sağ-sol, dinsiz-Müslüman eksenlerinde bölünemediği bir ihtimalle savaşmak zorunda.

Bu savaşta Sedat Peker bir tehdit değil. Hatta, bu aralar suskunluk içerisindeki kendi tabanına savunulacak retorik tedarik edemeyen iktidar için avantaja çevrilebilir bir ara eleman hizmeti sunuyor hâlâ. Sedat Peker’in “Reis personası” Cumhur İttifakı’nın (ve reisinin) ne yaparsa yapsın hegemonya alanını genişletemediği bir alanda karşılık buluyor: Milyonlarca genç! Bir kuşak öncesi abilerinin Kurtlar Vadisi ile, kendisinin malum çok izlenen mafya dizisiyle bildiği “kahraman” artık bir kurmaca ürünü değil. Bakanlardan intikamını “dislike” yaparak alan bu genç kuşak “Bir tripota yenileceksiniz” zokasının da en büyük potansiyel ve aktif alıcısı. Bu alıcı nüfus için “Mesih olmadığını” iddia eden ve “Sütten çıkmış ak kaşık olmadığını” teslim eden Reis’in hangi günahları çıkardığının çok da bir karşılığı yok. Öldürülen gazetecilerle, “faili meçhul” kavramıyla bile ya şimdi tanıştı ya da hâlâ tanışmadı. Bu günah çıkarma kurmacasında aslolan onun papaz koltuğuna oturtulmuş olması. Tonlarca kokain kadar, belki de daha işlevli bu anlamda. Sedat Peker, kazandığı seçimi bile kazanmayı beceremeyen, burjuva parlamenterizmine sahip çıkamadığı deneyimle sabit olduğu halde açlara ve işsizlere sürekli sandığı gösteren ana muhalefet kadar düzenin bekçisi çünkü. Bu anlamda, gençlerden gördüğü ilgiyi Turancılığa tahvil etme çabası onu muhalefetten daha zararsız bile kılıyor iktidar nezdinde.

ÇÜRÜMÜŞ KAPİTALİZMİN GERÇEĞİ

Tüm bu ifşaat gündeminde her gün dolaşıma sokulan gerçek kırıntıları ve bunların yarattığı heyecan ise esas nesnel olanın üstünü örtmeye yarıyor ki o da tekelci aşamasında kapitalizmin çürümüş kapitalizm olduğu gerçeği. Değişen bağlama ve ittifaklarına göre, biriken cerahatın o ya da bu şekilde dış atımı işin doğasında var. Ama asıl sorun; bu gerçeğin, ister hayranlıkla ister alayla Reis personasını takip eden milyonlarca insanın gündelik bilgi dağarcığına çok uzak kalması. Bu mesafe katedilmediği sürece, yüksek dozda saçılan cerahat immüniteyi geliştirecek, “mafya” adı altında zaman zaman nükseden devlet cerahati normalleşecek. Değiştirip dönüştürme gücünü kendine görmeyen milyonlar, ana muhalefetle pasifize edilmeye, depresyon anlarında mafya liderleri ile fantezi kurmaya devam ederken atı alan yine Üsküdar’ı geçecek.

Kaynak: Evrensel

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Şükrü Aslan: Madımak: hafıza, sorular ve ödevler

Geçtiğimiz pazar günü Almanya’nın Köln şehrinde, Madımak Katliamı Hafıza...

Yayın Kurulu Üyemiz, YOLarkadaşımız, Dostumuz Turan Eser Hakk-a Yürüdü

Dergimiz Alevilerin Sesi’nin yayın kurulu üyesi Turan Eser, Hakk-a...

Haldun Açıksözlü: 2 Temmuz 1993’den Bugüne Kalanlar; “Çok Kötü Bir Şey Oldu”

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Kanayan bir...

Ayşe Gürocak: Tarihe not düşüldü

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Madımak deyince...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?