Pazartesi, Aralık 9, 2024

Bizim Yakınlarımız Bir Kucak Dolusu Kemikten İbaret

Date:

Vijdan Kimsesiz

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 279. sayısında yayınlanmıştır.

David Kherdian, Eve Giden Yol kitabında “Çocuklukta öğrendikleriniz taşa kazınır; yaşlılıkta öğrendikleriniz ise buza kazınır.” der. Zini Vadisine uzanan beş saatlik yol boyunca Zini Gediği’nde katledilen yakınlarımızın 85 yıl önceki tecrübelerini sınamaya çalışıyoruz.

1938 Tertelesinin bir parçası olarak gerçekleştirilen katliamda, Kılıçkaya, Günbağı ve Tatlısu köylerinden 6 Ağustos 1938’de toplanan 97 köylünün birbirine bağlanarak yürütüldüğü yolu, bugün çağdaş dünyanın sunduğu kolaylaştırıcı imkânlara rağmen zorlanarak alıyoruz. Zini Gediği İnisiyatifi olarak sabah altıda çıktığımız dağ yolundan Zini Vadisine uzanan beş saatlik yol boyunca, atalarımızın bu yolda neler hissettiklerini yıllar sonra yeniden deneyimlemek bir anlamda tarihin içinden yürümek gibi.

Onların toplumsal hafızalarında kalan travmatik pratiklerini yaşıyoruz bir anlamda. Bu travmatik hafızayı, bu topraklarda yüzyıllardır yaşayan Alevi Kürt kimliği çok yakından tanıyor. Dersim’in parçalanmış toplumsal hafızası soykırımdan kurtulup ülkenin batısına sürgün edilenlerin torunları tarafından pratiğe dökülüyor yeniden. Zini Gediği suyuna varınca suyun sesiyle durup dinleniyoruz. Suyun hafızası da bizimkiler gibi kırık dökük. 1950 yılına kadar yasaklı bölge ilân edilen bu yolda neler olup bittiğini, yakınlarımızın başına ne geldiğini uzun yıllar öğrenemedik. Yasağın kalkmasıyla köylerine dönen yakınlarımız, yıllar sonra götürülen köylülerin başına ne geldiğini ancak anlayabildi. Zine suyunu içip içmediklerini bilemiyoruz, askerle aralarında mücadele yaşayıp yaşamadıklarını, ne kadar acıktıklarını, ayaklarının nasıl kanadığını, nasıl ağıtlar yaktıklarını, buna izin verilip verilmediğini bile bilemiyoruz. Bugün doğa yürüyüşlerinin önemli güzergâhlarından olan bu yolun taşında, suyunda, çiçeklerinde, toprağında derin bir acı var. Zine Gediği hikâyesi, sebep olanların hiçbir kuruma hesap vermeden erken cumhuriyet döneminin temellerini böylesi katliamlarla sağlamlaştırdığı kıyımlardan biri sadece.

Vadiye ulaşınca karşılaştığımız kemik yığınlarının anlamını içimizden bazıları çocukluğundan beri biliyor. Yakınlarımız burada kurşuna dizilip öylece kurda kuşa yem edildi. Üzerlerine toprak bile atılmadı, bizim yakınlarımız bir anlamda açıkta bırakılmış bir kucak dolusu kemikten ibaret. Kürt Alevi kimliğinin toplumsal hafızası iskân, kıyım, sürgün, ağlayan ve yakaran ağıtların toplamından ibaret. Katledilecek köylülerin içinden yaşlıların seçilmesi bize göre bir tesadüf değil. Yeni ulus devletin, yeni nesille bir önceki neslin bağını kültürel olarak kesip yerine kendi kültürünü, bölgenin insanlarını dağıttığı yeni yerlerde yeniden, dilediğince inşa etme isteğinin planlı, programlı ve büyük oranda başarıyla gerçekleştirdiği bir eylem. Zini Gediği İnisiyatifi olarak gerçekleştirdiğimiz bu yolculuğun sonu tanıdık bitiyor: Kimsenin hesap vermediği, geçmişin sorumluluğunu üstlenmek istemediği gibi bir yığın kemiğin bile üst kültürü rahatsız ettiğini gördük. Bir araya getirilmiş taşlardan oluşturduğu basit bir anma yerini talan etmesinin ardındaki zihniyetin bugün hâlâ devam ettiğini bildiğimiz için biz bu yolu her yıl aşacağız.

Tek tipleştirme üzerinden demokratikleşme harcının tutmadığını, tutmayacağını hâlen yaşamakta olduğumuz ayrımcılığa rağmen pratiklerimizi, inancımızı diri tutarak göstereceğiz. Sır olarak saklanan tarihsel gerçekliğe ve sahteciliğe karşı sözlü tarihle, belleklerimizle aktarmaya devam edeceğiz, yaşlılarımızın buza kazıdıkları ağıtlarını taşlara kazıyacağız.

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Zini Gediği’nde katledilen Aleviler Erzincan’ın Kılıçkaya köyünde anıldı.

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 288. sayısında yayınlanmıştır. Zini Gediği’nde...

Ağa Akgüç: Zini Gediği

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 288. sayısında yayınlanmıştır. Zini ismini...

Cemal Taş: “Dersim’38 İkinci Kerbela”

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 288. sayısında yayınlanmıştır. 1935-1953 yıllarını...

Prof. Dr. Kemal İnal: Diyelim Almanya’da Bir Alevisiniz!

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 288. sayısında yayınlanmıştır. Almanya'da verilen...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?