Dinsel ve inançsal toplulukların insana dair olan her meseleye bakışlarını onların inandıkları din ve inanç belirler. Her dinin ve inancın bir felsefesi vardır. Toplumsal ilişkiler bu felsefeye göre şekillenir. Kadının toplumsal yapı içindeki yeri ve erkek karşısındaki konumu da bundan bağımsız değildir.
Hasan Subaşı
Aleviliğin kadına bakışı, kitabi dinlerin kadına bakışından tamamen ayrıdır. Tüm kitabı dinlerin özünde erkek egemen anlayışı vardır. Bu bağlamda, Alevilik hiçbir kitabi dinin içine sığmamaktadır. Aleviliğin Allah’a bakışı bile insan merkezlidir.
Daha Allah ile cihan yok iken
Biz ani var edip ilan eyledik
Hakk’a hiçbir layık mekân yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik
Kendisinin ismi henüz yok idi
İsmi söyle dursun cismi yok idi
Hiçbir kıyafeti resmi yok idi
Sekil verip tıpkı insan eyledik…’’
Edip Harabi
Alevilikte kutsal olan insandır
Alevilik insanın kutsallığını öne çıkararak cinsiyetçi bakış açısını reddetmiştir. Bunu pir ile talip arasındaki ilişkide de görmek mümkündür. Pir huzurunda ve dar meydanında kadın ile erkek eşit konumdadır. Canlar, erkek ya da kadın pir’in karşısına yol evladı olarak çıkarlar. Alevilik kadınlar ve erkekler için farklı yol kuralları belirlememiştir. Toplumsal yaşam içinde erkeğe tanıdığı tüm hakları kadına da tanımıştır. Alevi yoluna ve inancına ikrar verilirken de durum aynıdır. Meydana gelip ikrar darına duran herkes o meydanda candır.
Hünkar Bektaş Veli; ”Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde. Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde. Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok. Noksanlık da eksiklik de seni görüşlerinde.’’derken bu gerçeği dile getirmiştir. Pirimiz bu sözleriyle, Aleviliğin kadına bakışını hiçbir tartışmaya yol vermeyecek bir açıklıkla ortaya koymuştur. Sorun Alevilikte değildir, sorun İslamcı asimilasyonun etkisiyle Aleviliğe yabancılaşmış olan kişiliklerin kadına bakışlarındadır.
Kadınlarımızın yaşadıkları sorunların kaynağında, erkek egemen anlayışından etkilenen Alevi hareketinin kadın bakışı vardır. Bu etkilenmeden kaynaklanan kadına bakış veya yaklaşım, Alevi toplumunun içinde de yaşanan bir sorundur. Fakat buna neden olan Aleviliğin kadına bakışı değildir. Aleviliğin kadına bakışında herhangi bir yanlışlık veya eksiklik yoktur.
Yakın tarihsel döneme kadar Alevilikte kadın dervişlerin ve kadın “evliyaların” önemli bir yerinin olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Bu durum Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına kadar devam etmiştir. Anadolu’da bazı Alevi Ocakları’nda kadın yol önderlerinin hizmet yürüttükleri bilinen bir gerçektir. Adıyaman’daki Zebran Ocağı bunlardan biridir. Benzer bir durum Tokat Alevileri içinde de yaşam bulmuştur. Hubyarlı Anşa Bacı ile Zöhre Bacı pir postuna oturarak yol hizmetlerini sürdürmüşlerdir.
Alevilikte kadın yazdığı deyişlerle de vardır
Alevilerin üzerinde baskının ve zulmün yoğunlaştığı, birçok yol erinin sürgüne gönderildiği bir dönemde, Alevi kadını bu yaşananları yazdığı deyişlerle dile getirmiştir. Sürgüne gönderilenlerin içinde Güzide Ana’da vardır. Güzide Ana zalimin zulmüne boyun eğmeyen bir Alevi kadınıdır. Yazdığı bir deyişte Alevi yol gerçekliğini bakın nasıl dile getirmiş.
‘Gel hey sofu hakk ararsan / Yönün dönder bize doğru / Ne anladın boş laftan / Yaşın vardır yüze doğru / Haberdar ol şeriattan / Marifetten Hakikatten / Eriş gerçek söze doğru / Güzide bildi suçunu / Seyretti çini maçini / Gam değil çekti göçünü / Hakk’a giden ize doğru.’’
Zalimlere biat etmeyen bir Alevi kadınıda Münire Bacı’dır. Zalimlerin Alevilere yolundan dönmelerini ve kendilerini inkar etmeyi dayatmalarına, Münire Bacı’nın cevabı kimliğini haykırmak olmuştur. ’’Doğdum iki babadan / Kimdir beni tan eden / Korkum yoktur kimseden / Haydariyim Haydari / Münire şahın kulu / Bedeni kızıl deli / Gönlü aşk ile dolu / Haydariyem Haydari.’
Alevi Kadın Şair Naciye Bacı ise, yazdığı bir şiirinde hem erkek egemen anlayışına karşı çıkarak kadın erkek eşitliğini savunuyor, hem de kadının Alevilikteki yerini ve önemini somut verileriyle birlikte ortaya koyuyor. ’’ Bizi de var eden sübyan değil mi? /Aslanın dişisi aslan değil mi /Söyleyin Makbul – i Rahman değil mi?/ Ümmügülsüm Zeynep Leylamız vardır / Naciye fakir de Kemter bacıdır / Muhammet Ali’ye kuldur Naci’dir / Cümle erenlerin başının tacıdır / İşte Fatıma ü Zahramız vardır.’
Aleviliğin kadına bakışının nasıl olduğunu görüp anlamak için, Kadıncık Ana gerçeğine bakmak bile yeterlidir. Hacı Bektaş Veli’den sonra, Bektaşiliğin Anadolu’da kurumsallaşmasını sağlayan Kadıncık Ana olmuştur. Pir’in Hakka yürümesinin ardından Kadıncık Ana posta oturmuş, dergaha bağlı olan yol taliplerini eğitmiş ve ikrar bağı temelinde yolu yolca yürümelerini sağlamıştır. Alevilerin önemli bir yol önderi olan Abdal Musa’yı yetiştiren erkişi de Kadıncık Ana’dır. Balkan Alevilerinin içine baktığımızda Rukiye Baba ve Kız Baba gerçeğiyle karşılaşırız. Aleviler kırklar gerçekliğine inanırlar. Kırkların onyedisi kadındır. Kırkların arasında tam bir eşitlik vardır. Şah- ı Merdan Ali, bu eşitliği ’’Bizim büyüğümüz küçüğümüz yoktur. Bizde başta yoktur. Bizim birimiz kırkımızıdır, kırkımız birimizdir’’ sözüyle dile getirmiştir.
Ana Fatıma Alevilerin Dar Pir’dir!
Alevilikte yol önderliğinin erkeğe ait olduğuna dair bir yol ilkesi yoktur. Tarihsel Alevi gerçekliği bize Alevi yol önderlerinin erkeklerden ve kadınlardan oluştuğunu göstermektedir. Yani pirlik tek başına erkeğe ait olan bir yol gerçekliği değildir. Bu ayrımcılık Aleviliğe sonradan sokulmuştur. Ana Fatıma’nın Alevilerin Dar Pir’i olduğunu kim inkar edebilir? Dar pirimiz olan Ana Fatıma aynı zamanda bir Mürşid-i Kamil’dir. Cemlerimizde post pirleri de dahil olmak üzere, herkes Ana Fatıma’nın darına durmuyor mu?
İslamcı Asimilasyon Günümüz Alevilerinin Kadına Bakışlarında Ciddi Sapmalara Yol Açmıştır
İslam kaynaklı asimilasyonun Alevi toplumunun içindeki etkileri hafife alınacak gibi değildir. Aleviler bu asimilasyondan çok ciddi şekilde etkilenmişlerdir. Alevi toplumunun ve Alevi kurumlarının içinde, ‘Alevilikte kadının yeri’ üzerine sürüp giden tartışmaların ana merkezinde, bu asimilasyon vardır. ‘Kadından pir olmaz, kadın posta oturamaz, kadın cem bağlayamaz’ türünden düşünceleri savunanlar, asimilasyonun etkisiyle yeşilleşmiş olan Alevi kesimleridir. Bu yeşilleşmiş Alevi kesimleri, İslam’ın kadına bakışını, Aleviliğin kadına bakışı olarak göstermeye çalışıyorlar.
İslam’da kadının cami imamı olmasının, namaz kıldırmasının v.b. şeyleri yapmasının yerinin olmadığı doğrudur. Alevilik, İslam’ın bu erkek egemen anlayışını kökünden reddetmiştir. Kadını hem mürşit makamına taşımıştır hemde post ve dar pir’i yapmıştır. Darına durduğumuz Ana Fatıma ile Serçeşme’nin postuna oturan Kadıncık Ana, bu söylediklerimizin gerçek olduğunun somut bir göstergesidir. Ama asimilasyondan etkilenen Alevi kesimleri epeyce bir zamandır bu gerçeği değiştirmeye çalışıyorlar. Kadınlarımızın Alevi toplumu ve Alevi örgütlenmesinin içinde yaşadığı sorunlar ağırlıklı olarak buradan kaynaklanmaktadır.
Sonuç olarak
Yukarda da vurguladığımız gibi erkek egemen anlayışı, Aleviliğin insan merkezli felsefesiyle hiçbir açıdan bağdaşmamaktadır. Aleviliğin tarih sahnesine çıkmasında kadında erkek kadar belirleyici olmuştur. Alevi kadınının hayat içinde daha özgür olmasının kaynağında, Aleviliğin kadına bakışı vardır. Fakat yakın tarihsel dönemde, Alevilerin içinde Alevilik dışı bazı anlayışların ön plana çıkması, Alevi kadınının Alevi erkek karşısındaki konumunu olumsuz anlamda bir değişime uğratmıştır. Bu durum dile getirdiğimiz genel gerçekleri ortadan kaldırmaz.
Alevi kadınının Alevi örgütlenmesi içinde yaşadığı sorunlar vardır. Bu sorunlar yalnızca örgütsel ortamlarda değil, örgütsel ortamlarla birlikte toplumsal yaşam içinde de kendisine yaşam alanları buluyor. Demokratik Alevi Hareketi, Aleviliğin kadına bakışını esas alarak bu sorunu biran önce kökünden çözmelidir. Sorunun bir an önce çözülmesi için, kadınlarımızın hem toplumumuz hem de örgütlü güçlerimiz içinde etkili bir mücadele yürütmeleri gerçekten çok önemlidir!