İçinden geçtiğimiz son süreçte ilk olarak Fransa sonrasında ise Avusturya’da meydana gelen İslami terör saldırıları huzurun beşiği olarak anılan Avrupa’nın geleceği üzerinde kara bulutlar dolaşmasına neden oluyor. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu(AABK) olarak bu saldırılarda hayatını kaybeden tüm masumların anıları önünde saygıyla eğilirken, yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
İslami Terör kendini gerçekleştiren bir kehanet değil, realitedir
Yüzyıllardır Alevi, Ezidi, Rum-Ortodoks ve Süryani halkları olarak Anadolu coğrafyası başta olmak üzere Mezopotamya ve Ortadoğu’da Siyasal İslam’ın organize ettiği binlerce katliamın hedefi olduk. Birlikte yaşama kültürü yerine asimilasyonu ve katliamları, hoşgörü ve diyalog kültürü yerine cihadı tercih eden bu zihniyet, yüz binlerce suçsuz insanın kanına girmiştir. Bu nedenledir ki; Avrupa’da yaşanan İslami terör saldırıları “kendini gerçekleştiren bir kehanet” değil, yıllardır AABK bileşenleri olarak Avrupalı politikacılara anlatmaya çalıştığımız realitenin bir yansıması olarak görüyoruz. Son dönemde özellikle Suriye halkı başta olmak üzere Kuzey Irak’ta Kürt halkına yönelik saldırılarda bulunan İslami terör gruplarına ve onlara hamilik yapan güçlere karşı kararlı bir şekilde mücadele edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda Avrupalı siyasetçileri; Suriye ve Ortadoğu politikalarını yeniden gözden geçirmeye davet ediyoruz.
Erdoğan, Avrupa’ya karşı İslami Terör kartını kullanıyor
Erdoğan ve AKP Hükümeti, tıpkı mülteci sorununda olduğu gibi İslami Terörü de Avrupa’ya karşı bir tehdit unsuru olarak kullanmaktan çekinmiyor. Avrupa’da yaşayan Türkiyelilerin yaşadıkları ülkelere uyum sağlamaları yerine paralel bir toplum inşa etmeye çalışan AKP Hükümeti, söz konusu kesimi siyasi ve ekonomik alanda yapacağı görüşmelerde, pazarlık malzemesi olarak kullandığı bilinen bir gerçek… Lakin dış politika ve ekonomik çıkarlar nedeniyle bu gerçekler zaman zaman görmezden geliniyor. Gelecekte huzurun ve barışın egemen olduğu bir Avrupa isteniyorsa, bugünden gereken tedbirler alınmalıdır. Aksi halde tıpkı bugün olduğu gibi gelecekte de, alınan yanlış kararların masumların canıyla ödendiği bir terör sarmalından kurtulmamız imkânsızdır. Bu gerçeklikten hareketle, Fransa’nın aşırı sağcı bir yapı olan “Ülkücü Hareketi” yasaklama kararını geç kalınmış ama yerinde bir karar olarak görüyoruz. Aynı kararlılığı selefi yapılanmalar başta olmak üzere İslami Teröre destek olan ve sempati duyan yapılara karşı da gösterilmelidir. Tüm dünya olarak İslami Teröre karşı birlikte mücadele etmeliyiz!
Saldırılara hedef olan kiliseler ve sinagoglar başta olmak üzere Hıristiyan ve Yahudi toplumlarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz ve Alevi toplumu olarak acılarını paylaşıyoruz. Bu konuda yürütülecek mücadelede üstümüze düşen sorumlulukları yerine getireceğimizi kamuoyu önünde bir kez daha teyit ediyoruz…