1980 Askeri Darbesi, 17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşının büyütülerek idam edildiği, Kanlı 1 Mayıs, Maraş ve Çorum başta olmak üzere yüzlerce katliamı gerçekleştirenlerin kanlı elleriyle yönetimine el koyduğu bir darbedir.
Hak ve özgürlükleri kısıtlandığı, aydınlanmadan laikliğe kadar bu ülkenin can damarlarının tek tek kesildiği, Mamak’tan Diyarbakır Cezaevi’ne nice devrimci ve ilerici gençlerin işkence tezgâhlarında katledildiği bir insanlık suçunun adıdır 12 Eylül. Ülkemizde -tıpkı Nazi döneminde olduğu gibi- kitapların yakıldığı, yayınların yasaklandığı, gazetelerin ve dergilerin kapatıldığı, toplumun gerçeklerle buluşmasının ve düşünmesinin engellendiği bir dönem başlamış oldu.
%10’luk Seçim Barajı, Yüksek Öğrenim Kurumu(YÖK), din dersinin zorunlu hale getirilmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın etki alanının genişletilmesi, İmam-hatiplerin sayısının artırılması, İslami sermayenin önünün açılması ve tarikatların palazlandırılması; Türk-İslam Sentezi’ni ülkenin resmi ideolojisi haline getiren 12 Eylül Darbesi’nin eseridir.
Bugün ülkemizde; düşünmekten korkan, düşünmediği için üretemeyen, yaşadığı haksızlıklar karşısında ses çıkar(a)mayan, içinde bulunduğu zor durumu sorgulamayan ve biat eden bir toplum inşa edilmiştir. 12 Eylül döneminde Türkiye’nin yalnızca siyasal yapısı değil; ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim ve yargı alanında etkileri uzun sürecek bir değişim ve tahribata uğratılmıştır. Bu darbe, aynı zamanda ülkenin sola ve aydınlanmaya kapalı bir siyasi iklime taşınmasıyla birlikte Türkiye halklarının, tarikatların ve din tüccarlarının kucağına itildiği bir sürecin de başlangıcı olmuştur.
Darbenin 40. yılında katledilen, sürgün edilen ve bedel ödemek zorunda bırakılan tüm canlarımızı saygıyla anıyoruz
Bugün karşımızda duran bu olumsuz tabloda; Yeşil Kuşak Projesi’nden Büyük Ortadoğu Projesi’ne kadar birçok doktrini uygulayarak, Siyasal İslam’ı bölge halklarının başına bela eden emperyalist güçlerin de sorumluluğunu unutmuyoruz. Günümüzde bu darbeyi planlayanlar ve gerçekleştirenler halklar tarafından nasıl lanetle anılıyorsa, Türkiye’yi çıkmaza sokan bugünkü mirasçıları da aynı şekilde nesiller boyu lanetle anılacaktır.
Darbenin 40. yılında katledilen, sürgün edilen ve bedel ödemek zorunda bırakılan tüm canlarımızın anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.