Programlı bir şekilde yürütülen asimilasyon politikalarıyla karşı karşıyayız. Asimilasyon Hakk’a yürüme erkânlarında da karşımıza çıkıyor. Alevilerin don değiştirerek Hakk’a yürüyen can için kendi cenaze erkânları olmasına rağmen, asimilasyon zehrini içenler bunu görmezden gelerek Sünni ve Şii geleneğine uygun olan cenaze erkânları düzenliyorlar.
Hasan Subaşı
Alevi öğretisinde ölümün manası, Sünni ve Şii öğretisinde olduğu gibi değildir. Alevilikte canın Hakk’a yürümesi bir yok oluş olarak görülmez. Ölenin can değil, ten olduğuna inanılır. Bu bir don değiştirmedir. Don değiştiren can aslına, özüne dönüş yapar.
Bütün evren semah döner
Aşkından güneşler solar
Aslına dönmektir hüner
Ölüm ölür, biz ölmeyiz…
Söylediklerimizin daha iyi anlaşılması için, AABF İnanç Kurulu tarafından çıkartılan ” Hakk’a Yürüme Erkânından bir alıntı aktaracağız: ”Alevi inancında ölüm kavramı kabul edilmez; aslına (öze) dönüş vardır. Hakk’a yürümenin Alevilikte iki yorumu vardır. Birinci ölüm Nasip(ikrar) törenindeki ölümdür. Bu ölüm, Alevilerce ölmeden önce ölmek terimleri ile ifade edilmektedir.”
“İkrar törenindeki ölmek, iradi bir ölümdür ve bu aşama Alevi eğitiminin belki de en çarpıcı ve en zorlu aşaması olarak kabul edilmektedir. Onun için ikrar veren Aleviler ”can” denir. Alevilikte benimsenmiş olan Bâtıni yorumda iradi olarak ölen, yani ikrarın alan can, dünyaya yeniden gelmiş gibidir. İkinci ölüm ise biyolojik ölümdür. Biyolojik ölüm, beden dinletmek, Hakk’a yürümek, don değiştirmek ve canın tenden ayrılması gibi terimlerle dile getirilmektedir…”
Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil…
Yunus Emre
Aleviler don değiştirip hakka yürüyen ve aslına dönen canı özüne yolcu ederler
Aslımı sorarsan ben bir niyazım
Sabır ilimi derler yerden gelirim
Katre idim şimdi han oldum
Arştaki kandilden nurdan gelirim
Teni sual etme ten kuru tendir
Can onun anın cevher-i kandır
Bu ilim deryası bahr-ı ummandır
Sırrı kal eyleyen şardan gelirim
Nesimi
Ali İzzet Özkan; korkutmaları anlamsız bulduğunu şu dizelerle anlatır:
Hoca’fendi bizi korkutup durma
Ahiret ejderha marhane midir?
Nar’ı cehennemi bana gösterme
Kim görmüş, kim yanmış narhane midir?
Katran kazanlarım kaynıyor dersin
Sırat’u mizanda kimi tartarsın
Her adama kırk tane kız verirsin
Yoksa cennet-i ala k…….ne midir?
Para vereni sırattan geçirdin
Cennetlik ettin uçmaktan uçurdun
Kimisine âb-ı kevser içirdin
Orası inhisar meyhane midir?
Bir dudağı yerde birisi göğde
Doğru söyle zebanilerin nerde
Azap sorgu sual yok mudur burada
Mahkeme ceza evi, dershane midir?
Ulu Tanrı ulu derler amennâ
Kısmet veren bir Huda’dır cihane
Al’İzzet der hocam gel uy zamana
Kutup haktır özgün şerhane midir?
Verdiğimiz bu örneklerden de çok rahatça görülüp anlaşılacağı gibi, Alevilerin ‘ölüm’ olayına bakışları bile Sünni ve Şii inanışından çok farklıdır. Aleviler yaşamlarını cennet veya cehennem gitmekle kitlemezler. Don değiştiren canı varlıkların birlik oldukları noktaya gideceğine inanırlar.
Aşkın şarabın içtim hak oldum.
Kudretten donumu giydim pak oldum.
Hem Hakk’a ulaştım hem de Hak oldum.
Anın için irad etmem ölümü
Şah Hatayi
Cihan var olmadan ketm-i Adem’de.
Hak ile birlikte yektaş idim ben.
Yarattık bu mülkü çünkü o demde.
Yaptım tasvirini nakkaş idim ben…
Sırrı Baba
Vahdetin şehrinde seyran eylerim
Ben senin cisminde hayran eylerim
Geçimimi âdemden pinhan eylerim
Ademi hem Hak hem insan eylerim…
Nesimi
Erenler rahına eyledim iman
Kalmadı gönlümde zerrece güman
Ne bilsin bu sırrı Yezid’le Mervan
Küllü varımı Hakk’a verdim bu gece
Pir Sultan Abdal
Hakikat bu olmasın rağmen bazı Alevi kesimleri asimilasyona çanak tutan bir anlayışla Hakk’a yürüme erkânları düzenliyorlar. Arapça duaların okunduğu, kadınların erkeklerin arkasında saf tutukları bu cenaze törenlerinin Alevi inancıyla bir ilgisi yoktur. Bazı kesimler ise don değiştiren canlarımızı Cemevlerimize değil, Camilere götürüyorlar. İmamın önünde saf tutarak törenler yapıyorlar.
İmam, Alevilerin inanç önderi değildir.
Cami de Alevilerin inanç merkezi değildir!
Yaşarken imamın önünde eğilmeyen ve camiye gitmeyen canları; Hakk’a yürüdükleri zaman camiye ve imanın önün götürmek, o canlara karşı büyük bir saygısızlıktır. Bizim inanç önderlerimiz pirlerimizdir. İbadet yerimiz Cemevlerimizdir. Dirimizin girmediği yerde ölümüzün ne işi var? Artık bu tutarsızlığa bir son verelim! Hakk’a yürüyen canlarımızı varlıkların birlik oldukları noktaya Cemevlerimizden yolcu edelim. Bunlar cemevlerimiz camiye dönüştürmen uğraşı içindeler. Yaptıkları Hakk’a yürüme erkânlarını Alevi inancın göre değil, Sünni ve Şii inancına göre yürütüyorlar. İkrarına sadık kalan Yol Pirlerimiz ve Yol Talipleri, bu asimilasyonculara karşı ciddi bir şekilde mücadele etmelidirler.
Don değiştirerek hakka yürüyen canlarımız
kendi erkânımıza göre sırlayıp yolculamalıyız
Bu konuda kendi dualarımız ve gülbenklerimiz var. Bunlarla sırlayalım canımız. Bir can Hakk’a yürüdüğünde yapılacak olan her şey Alevi yolunda ve inancında vardır. Kendi inancımızın gereklerini yerine getirirken ne suç işliyoruz ne de ayrımcılık yapıyoruz. İkrar vererek bağlandığımız yolumuza sahip çıkıyoruz.
Alevilikte Hakk’a yürüyen can için
mevlit düzenleme gibi bir inanış yoktur
Bizim dar’dan indirme erkânımız vardır. Yani, kırk erkânı. Buna kırk lokması da denir. Bu, dar-ı baka’ya göç eden canımıza son rızalığın alınması için düzenlenir. Aslında bu bir dardan indirme cemidir. Çünkü bu erkân pir divanı kurularak yürütülür. Her şey mizan terazisinde yenden tartılarak son rızalık alınır.
Bu konuyu şimdilik, kırk erkânında okunan bir gülbenkten bir bölüm aktararak noktalayacağız. Buna benzer gülbenkler Hakk’a yürüme erkânlarında da okunuyor. Bir cami imam bunları okumaz. Artık gerçekleri görelim canlar.
“ …Enel Hak diyen Mansur hakkı için, Dersi yüzülen Nesimi hakkı için,… Hazreti Pirin hakkı için, Mürşidi Kamil aşkı için, Hakk’a yürüyen canımızn ruhun şad eyle! Ya Allah, Ya Muhammet, Ya Ali size sığınıyoruz… Ya Hakk okunan gülbenklerimiz, verilen lokmalarımız Muhammed Ali’nin yüzü suyu hürmetine kabul eyle”
(AABF İnanç Kurulunun Hakka Yürüme Erkânı)
Biz her türlü ibadetimiz bu tür gülbenklerimizle ve kendimize ait olan inancımız dile getiren dualarımızla, deyişlerimizle yapmalıyız. Bu gerçekleri dile getirirken amacımız; Sünni ve Şii toplumlarının inançların ve ibadetlerin tartışma konusu yapmak değildir. Biz asimilasyona ve bize karşı yapılan dayatmalar karşı çıkıyoruz. Asimile olan Alevi kesimlerinin yaptıklarının Alevilikle ve Alevilerle bir ilgisinin olmadığın anlatmaya çalışıyoruz. Bu bizim en doğal hakkımızdır.