Pazar, Eylül 8, 2024

Yasemin Eycan: Aleviliğin Doğal ve Masum Yüzü

Date:

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır.

Babamın İzinden: Alevilik Üzerine İlk Adımlarım

2016’dan beri Eycan Entertainment adlı YouTube kanalınızda Alevilik ile ilgili Erzincan’da ve 2022’de Dersim’de çektiğiniz röportajları paylaşıyorsunuz. Bu çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz?

Babam Sami Eycan Dede, 2011’de “Hışto Ocağı ve Hıştolar” adlı bir kitap çıkarmıştı. İstanbul’da emekli Alevi canlarla ocağımız ve Alevilik hakkında röportajlar yapmıştı. Onun çalışmalarından etkilenerek, 2015 yılında benzer bir film çekmek istedim. Yepyeni bir Panasonic Camcorder’ım vardı. O coğrafyanın güzelliği büyüleyici ve ilham vericiydi. Göçlerden önceki Aleviliği çok merak ediyordum. Biz Aleviler üzerinde yapılan asimilasyon çalışmalarına dikkat çekmek ve insanlarımızı özlerine dönmeye teşvik etmek bir hedefimdi. Derken, 2015 Temmuz-Ağustos’ta hayatımda unutamayacağım bir çalışma gerçekleştirdik. Çekimleri ve montajı ben yaptım, babam programı sundu. Erdal abim arabayı kullandı ve oğlu Andaç da bize katıldı.

Babamın Dedelik Yapması ve İlk Cem Deneyimim

Neden Alevilik konusunu seçtiniz? Sizi bu işe iten neydi?

Babamın dedelik yapmasından çok etkilendim. Yıllar önce babam ilk cemi için hazırlanıyordu ve annem de süpürgeci gülbengini öğrenmeye çalışıyordu. Ben de merak ettim ve kısa sürede gülbengi ezberledim. Cemde bu görevi yapabileceğimden emindim. Zaten okulda tiyatro oynamış, sahnede şiir okumuş ve koroda şarkı söylemiştim. Bu yüzden toplumun önüne çıkmaktan korkmuyordum. O cemde annemle birlikte süpürgeci görevini yaptık. Sonrasında cemlerde sürekli görev aldım; mesela çerağı uyandırdım, semah döndüm.

Alan çalışması yapmanın en büyük sebebi neydi?

Aleviliğin Refahiye bölgesinde bulunan Alevi köylerinde nasıl yaşandığını halktan birebir öğrenmekti amacım. Bugün anlatılan Alevilik ile orada yaşanmış olan Alevilik arasında büyük bir fark olduğunu gördüm. O zamanlardaki Alevilik anlayışı tamamen doğal, son derece masum ve ilkeli bir halk inancıydı. Halkın yarattığı bir kültür olarak gözlemledim. Bunu çalışmalarımda göstermek ve ne yazık ki aşırı asimile olmuş toplumumuzla paylaşmak istedim. Coğrafyamızı, inancımızı, Hıştolar Ocağını, babamın dedelik yapmasını ve insanlarımızı internette ölümsüz hale getirmek istedim. Almanya’da doğup büyümüş bir Alevi genci olarak atalarımın topraklarına karşı hissettiğim bağlılığı keşfettim bu çalışmalar ve köy tatilleri sayesinde. Alevi gençlere örnek olmak istiyorum. Başka inançlara yönelmelerine gerek yok, tüm soruların cevabı kendi inancımızda mevcut. Bu noktada özellikle babama ve aileme çok teşekkür ediyorum. Köyümü bana sevdiren ailemdir.

Röportajlarda halka cemlerin eskiden ne zaman yapıldığına dair sorular yöneltmiştiniz. Bu konuda öğrendiklerinizi ve duyduklarınızı paylaşır mısınız?

Cemler rehberlerin, yani ocakzade olanların evlerinde ya da köydeki en büyük, en geniş evlerde yapılırdı. Sonbaharda, yani kasım, aralık, şubat ve mart ayının 21’inde yapılırmış. Sonbaharda tüm Aleviler görgüden geçmek zorundaydı. Görgü şu demektir: Talip olanlar bir yıllık işlerini doğru veya yanlış yapmış mı, pirlerin huzurunda görgü cemlerinde dile getirmek zorundaydılar. Bir nevi mahkeme demekti. Toplum barışı böylece sağlanırdı.

Doğa İnancı Olarak Alevilik: Paganist Bir Perspektif

Orada eskiden yaşanılan Aleviliği soru sorarak öğrendiniz. Almanya’da yaşanılan Alevilik ve Aleviler arasında ne farklar gördünüz?

Türkiye’deki insanlar çok sıcakkanlı ve samimiydiler. Almanya’daki Alevilerle bağ kurmakta zorlanıyorum. Bir yabancılaşma söz konusu. Gezi sırasında her gittiğimiz köyde birçok ziyaret adından bahsedildi. Koçgiri’de Dolu Baba, Amadun’da Soğukpınar, Gülensu köyünde Çırabengi ve buna benzer her köyde birçok ziyaret olduğunu öğrendim. Bu da bana Alevilik ile ilgili önemli bir ipucu verdi. Aleviliğin doğa inancı olduğunu öğrendim. Bu yüzden Aleviliğin paganist bir inanç olduğunu fark ettim. Bana göre Alevilik semavi bir inanç değildir. Halkın ziyaret kültürünün çok yüksek düzeyde olduğunu gözlemledim. Her köyde suya, taşa, ağaçlara saygı vardı. Her köyde dağların isimleri çok kutsaldı. Aleviliğin çok farklı bir inanç ekolü olduğunu anladım.

Belgesellerinizi sadece YouTube’dan mı paylaşıyorsunuz?

Şimdilik evet. Ancak, 2015 yılında ‘Ocağe Xışte – Hıştolar Ocağı ile ilgili röportajlar’ ve 2016 yılında YOL TV Türksat’tan çıkarılmadan önce ‘Refahiye’nin yerel Alevi ocakları ile ilgili röportajlar’ belgesel çalışmalarım YOL TV kameramanı Hasan Subaşı sayesinde gösterildi.

Kendinizden biraz bahseder misiniz?

Ben Frankfurt Goethe Üniversitesi’nde Tiyatro, Film ve Medya Bölümünde master yapıyorum. Bilim insanı olmak için eğitim görüyorum. Atölyelere katılarak ya da film projelerinde reji asistanlığı yaparak pratik deneyim topluyorum. Öğrenmek çok güzel bir süreç ve ben hep öğrenmeye hazır bir insanım. Film projelerimi sahip olduğum kamerayla ve aklımdaki düşünceyi göstermekle gerçekleştiriyorum. Elimde ne varsa onunla üretiyorum. Aynı zamanda yazarlık yapıyorum ve müzikle uğraşıyorum. Videolarım topluma hitap ediyor ve bu da beni devam etmek için motive ediyor.

Bu röportaj önerisi nasıl aklınıza geldi?

Serenay Yılmaz’ın Alevilik ile ilgili çektiği belgesel ve ‘School of Alevism’ hakkında yaptığınız röportajı okudum. O röportaj beni çok heyecanlandırmıştı. Başka Alevi gençlerin inancımız ile ilgili belgesel çalışmaları ya da Alevilik dersleri video içeriği üretmelerini öğrenmek benim için büyük bir umut ışığı oldu.

Gelecek projeleriniz var mı?

Evet. Daha profesyonel ve kaliteli bir kamera almak, ocağım ve Alevilik hakkında belgesel çalışmalarımı Türkiye ve Avrupa’da devam ettirmek istiyorum. Aleviliğin gerçek anlamda nasıl bir itikat/ekol olduğunu bulmak ve bu sonuçları topluma sunmak, toplum ile birlikte çalışmak. İnancımız yok olmasın diye benden sonraki jenerasyonlara ilham ve güvenilir bir kaynak bırakmak istiyorum.

Başarılar dilerim. Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Sayın Genel Yayın Yönetmenimiz Erdal Kılıçkaya’ya çok teşekkür ediyorum. İlk sayınız çıktığından beri üye olduğumuz Alevilerin Sesi dergisinde yer almak onur verici. Umarım Alevilik ile ilgili literatür, filmler, tiyatro oyunları ve benzeri üretimler çoğalır. Çünkü biz yok olmakla karşı karşıya olan bir inanç topluluğuyuz. Yabancılaşma çok var ve insanlarımız ne olduklarını bilmiyorlar. Ben yoluma bu şekilde sahip çıkmayı ve katkı sunmayı seçtim.

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Haldun Açıksözlü: 2 Temmuz 1993’den Bugüne Kalanlar; “Çok Kötü Bir Şey Oldu”

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Kanayan bir...

Ayşe Gürocak: Tarihe not düşüldü

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Madımak deyince...

Cevat Üstün: Madımak Hafıza Merkezi Sözlü Tarih Görüşmesi: Ne Hissettim, Tanıklığı Anlatmak Nasıldı?

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Madımak Hafıza...

Burhanettin Kaya: Artık Hiç Bir Şey Eskisi Gibi Olmayacak!

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Ne zaman...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?