Pazartesi, Eylül 16, 2024

Av. Seyit Sönmez: Bir Yolu Olmalı… Bir Yol Olunmalı…

Date:

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır.

Ne zaman  “yeni anayasa istiyoruz” tarzında bir talep duysam içimi bir bunaltı kaplıyor. Üstelik Anayasa Mahkemesi üyelerinin kriminal birer birey ilan edildiği şu günlerde.

Yasasızlığın yönetim şekline dönüştüğü ülkemizde bu şekilde bir kısır döngüye teslim olmanın anlaşılabilir kabul edilebilir bir yanı yok.

Hiçbir faydası olmayan bu yasa değişikliği tartışmaların rahat bir konfor alanı, kolay bir mücadele alanı, olduğu çok açık.

Hukukun, halkın büyük kesimi için halen meşru-haklı bir mücadele aracı olarak görülmesinin karşısında aksine ikna etmenin büyük zorluğu olduğu elbette çok açık.

Lakin salt Anayasa’nın ya da hukuk normlarının demokrasi getirmediği tam tersi istenildiğinde ülkeyi ortaçağ Avrupa’sının karanlığına gömeceğini onlarca yıldır çok ağır ve kanlı bir şekilde anlamış olmalıyız.

150 yıldır temelleri atılan Türk-İslam Cumhuriyetinde yapılan onca ihtilal, anayasa, kanun değişikliğine rağmen, Türk ve İslam inancı dışındaki unsurların yaşamlarında demokrasi adına bir ilerlemenin olmadığı gerçeği önümüzde duruyor.

İslahat-Tanzimat fermanları, 1921 Kanuni Esasisi devamında zorla yada uzlaşı ile yapılan onlarca düzenleme Soykırımları, terteleleri, pogromları, katliamları engelledi mi? Tekrarla sorun hukuki metinlerin eksikliğinden ya da yanlış yorumlanmasından mı kaynaklı?

Bu  anlamda Cumhuriyetin kurulmasından bu yana Alevilerin hangi talepleri kabul edildi? Hangi siyasal mücadele, miting, imza kampanyası sonucu Alevilerin talepleri ile ilgili bir sonuç verdi? Hangi AİHM kararlarına, AYM kararlarına uyularak düzenlemeler yapıldı. Onca AİHM ve AYM kararlarına rağmen zorunlu din derslerinden bile koruyamadık çocuklarımızı.

Daha da ötesi halihazırda  yasada yazmasada cemevlerinin kapatılması önünde, dedelerin tutuklanması önünde bir engel var mı, semah dönerken ahlaksız yaşam diye tutuklamamanın bir garantisi var mı? Maalesef yok. Naziler milyonlarca Yahudiyi sabun yaparken hukuka dayanarak bir karar mı aldı? Fransızlar Cezayirlilerin kafasını keserken güçlerini yasalarından mı aldılar, yetkili mercileri bu yönde kararlar mı aldı?

Hamdullah Çelebi’nin savunma hakkı şimdi örgüt üyesi olarak suçlanan Alevi dernek yöneticilerinde var mı? İdam edilebilecek iken son anda sürgün cezasıyla kurtulabilme şansı cumhurbaşkanına hakaret üyeliğiyle yargılanan bir yurttaşta var mı? Ortaçağ avrupasında yapılan hayvan yargılamalarındaki hayvanların hakkı T.C yuttaşlarında var mı? [1] Türkiye ve Avrupalı Alevi Dernekler hakkındaki uydurma raporlar ile yürütülen soruşturmalar, kurumların terör örgütü diye yaftalanıp halkı uzak tutmanın, insanları ülkelerine giderken havaalanlarında yakalamanın, ya da ülkeye hiç almamanın kaynağı yasa ya da anayasa mı? Anayasada hangi değişiklik yapılırsa sorunlarımız çözülecektir? Sorunun çok net olarak cevabı kocaman bir “hiç” tir.

30 Kasım 1925 tarihinde yürürlüğe giren 677 sayılı “Tekke ve Zaviyeler ile Türbelerin Seddine ve Türbedarlık ile Bazı Unvanların İlgasına Dair Kanun ile Alevilerin dergahlar kapatılmış, “dedelik” ve “çelebilik”gibi sıfatlar yasaklanmış, bu sıfatlarla faaliyet yürütenler için para ve hapis cezası konulmuştur.  Dedeler, babalar ve çelebiler de büyücülük ve üfürükçülükle eş tutulmuştur. Söz konusu yasanın gerici olmayan hatta zamanına göre devleti kuranlardan, onların ütopyalarından daha ilerici modern bir yaşam şekline sahip  Alevileri kapsaması kaçınılmaz bir sonuç muydu?

1961 Anayasasında  “din ve vicdan özgürlüğü” yani egemen Sünni inanç dışında herhangi bir dine, mezhebe inanmak ya da inanmamak anayasal haklar arasında sayılıyordu. Peki o tarihten bu yana bu hak güvence altında mı?

1963 yılında Alevi öğrencileri ilk defa bir bildiri yayınlayarak “Aleviler” adına açıkca devletten bir talepte bulundular, bu bildiri de Devletin bir kurumu olan Diyanet’in her türlü inanca eşit mesafede durması ve laiklik prensiplerine göre hareket etmesi; Alevilere de bu düzlemde yaklaşılması isteniyordu.

Din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alan Anayasanın ilanından 6 yıl Alevi bildirisinin üzerinden 3 yıl geçmişti ki memleketin en batısında Muğla Ortaca’da  1967 Elbistan, 1978’te Maraş’ta 1993’te Sivas’ta Alevi Pogromları yapılmadı mı? Halen Aleviler bu korkuyla yaşamıyor mu? Korkumuzun kaynağı Anayasa’mı?

Sırf kanun önünde eşitliği düzenleyen Anayasa’nın 10. maddesi, 2. maddedeki laiklik ilkesi 24. maddedeki din ve vicdan hürriyeti maddeleri uygulatılabilse ülkede bu anlamda hiç bir sorun kalmayacaktır.

Elbettte tüm mevzuat tarandığında antidemokratik bir takım düzenlemeler olduğu ortaya çıkacaktır. Ancak asıl mesele yukarıda anlattığım üzere mevcut düzenlemelerin  uygulatılmaya çalışılmasıdır. Onun haricinde yeni bir yasa talebi tabiri caizse boşa kürek çekmekle eşdeğer olacaktır.

Onlarca yıldır  miting, bildiri, vs çeşitlli vesilelerele Aleviler şu taleplerde bulunmuşlardır:

  • Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır.
  • Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır.
  • Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmelidir.
  • Alevi köylerine zorla cami yapılmasına son verilmeli, şimdiye kadar yapılmış bulunan camiler kaldırılmalı veya köy halkının talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda cemevine dönüştürülmek üzere mimari yapı ve donatılarında gerekli değişikler yapılmalıdır.
  • Hacı Bektaş Dergâhı, dergâhın gerçek sahipleri olan Alevilere teslim edilmelidir. Keza, Karacaahmet ve Şahkulu gibi, ancak kira karşılığı kullanılabilen dergahlarda Alevilere teslim edilmelidir.
  • Zamanaşımına uğratılan Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarının dosyaları yeniden açılmalı ve failleri ortaya çıkarılmalıdır.

Bu taleplerden hangisinin karşılanması önünde Anayasal bir engel vardır?

Aleviler artık devletle-iktidarla ilişkisini başka türlü kurmak zorundadır.  Yaklaşık 25 yıldır takip ediyorum, Alevilerin bu dönemde tam olmasa da tek karşılık bulduğu talep Cem evlerinin elektrik paralarıyla ilgili oldu. Bunun olmasının nedeni de Alevi kurumlarının “elektrik paralarını ödemeyeceğiz” şeklindeki açıklamaları oldu. [2]Yani bir nevi sivil itaatsizlik eylemiyle sonuç alınmış oldu. Açıklamanın ardından İçişleri tarafından kaymakamlıklara bir talimat yazıldı ardından limanların kiraya verilmesin düzenlemesinin de içinde olduğu bir torba yasada fatura düzenlemesi yapıldı.[3]

Yani bu taleplerden hiçbirisi karşılık bulmazken ufak bir fatura talebi sivil itaatsizlik girişimiyle eksikte olsa karşılık alınan bir şeye dönüşmüştür. Bu kadim mücadelede elektrik faturası gibi zerre değeri olmayan birşeyin tarihe mal edilmesi tuhaf görünse de hali hazırda bir hakikati göz önüne sermede önemli bir  gösterge olarak karşımızda durmakta.

Bu vesileyle Orhan Gazi Ertekin’in şu yazdıklarına katılmamak mümkün değil.

“Şimdi asrı tamamladığımıza göre galiba gerçek soru artık şudur: Alevilerin yurttaşlığa, hak ve hukuka dair bir 20. yüzyılı olmuş mudur? Yoksa hala 19. yüzyılın başında hak, özgürlük ve eşitlik taleplerinin şafağında beklemeye devam etmekte midirler? Hâlâ “kanı helal şeyh”in çağdaşı mıdırlar? Yoksa Cumhuriyet’in gururlu yurttaşları mıdırlar? Cumhuriyet’in 100. yılında Aleviler neredeler? Nereden nereye geldiler? Peki 21. yüzyıl neyi vaat ediyor?…..Kendi kanları akıtıldığında Cumhuriyet’in de kanadığını, Cumhuriyet kanadığında ise öncelikle kendilerinin yaralandığını savunarak ölülerini Cumhuriyet’in panteonuna gömmekte ısrarcı oldular. Onlar Cumhuriyet’in “gururlu yurttaşları” olmakta ısrarlıydılar…. Ortada Alevileri de içeren bir “civitas” yoktur. Olmamıştır. Bir “res publica” (cumhuriyet) yoktur. Alevi anlayışlarında kendi varlığını bütün bir alem ile birlikte değiştirecek bir ortak yaşam yaklaşımı vardır. Ve bu yeni bir kamu ve yeni bir Cumhuriyet ve yeni bir yüzyıl ile mümkündür.”[4]

Ne yapmalıyız? Nasıl yapmalıyız? Onlarca yıldır aynı yöntemleri kullanarak zerre ilerleyememiş olmanın  karşısında başkaca yolları bulamayacak mı aklı ve bilimi esas alan bu yaşam tarzı? Yine Ertekin’e atıfla  “Aleviler artık bu yüzyıla son vermek için giderek büyüyen varlık ve eylemlerini dünyanın her yerinde yaşanan modernlik krizi ile birleştirip yeni bir yol açabilirler” mi?

Başka halklar nasıl kazandı? Onlarla bir araya gelmek, mücadelerini öğrenmek, anlamak bize çok şey katmaz mı?

[1] https://www.posta.com.tr/yazarlar/sadik-gultekinle-dogru-tercih/avukat-dedigin-boyle-olur-2668429

[2] https://bianet.org/haber/cemevlerinde-elektrik-faturasi-isyani-odemeyecegiz-257379

[3] https://www.dha.com.tr/gundem/cemevlerinin-elektrik-ve-su-faturalari-devlet-tarafindan-odenecek-2150847

[4] https://www.gazeteduvar.com.tr/cumhuriyetin-yuzuncu-yilinda-aleviler-siddet-ve-hukuk-haber-1634884

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Haldun Açıksözlü: 2 Temmuz 1993’den Bugüne Kalanlar; “Çok Kötü Bir Şey Oldu”

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Kanayan bir...

Ayşe Gürocak: Tarihe not düşüldü

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Madımak deyince...

Cevat Üstün: Madımak Hafıza Merkezi Sözlü Tarih Görüşmesi: Ne Hissettim, Tanıklığı Anlatmak Nasıldı?

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Madımak Hafıza...

Burhanettin Kaya: Artık Hiç Bir Şey Eskisi Gibi Olmayacak!

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 287. sayısında yayınlanmıştır. Ne zaman...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?