Alevi toplumu olarak son derece zor günlerden geçiyoruz. Türkiye’de yaşayan Aleviler üzerinde yoğun bir asimilasyon süreci uygulanıyor. Bir taraftan ABKC Başkanlığı eliyle devlet inancımıza müdahale ederken, diğer taraftan Şii eğilimler Alevi toplumunu Şiileştirmeye çalışıyorlar.
Ortadoğu’da bitmeyen savaşlar ve şiddet sarmalı, üçüncü bir dünya savaşı potansiyelini içinde taşımaya devam ediyor. Ekonomik krizler ve otoriter rejimler toplumlarda derin bir bunalım yaratıyor; insanlar çaresiz. Dünya çapında ise savaşlar, kıtlık, ekonomik krizler, ekolojik sorunlar, ırkçılık gibi onlarca sorun çözüm bekliyor.
Almanya’da Aleviler demokratik bir ortamda örgütlü olarak çalışmalarını yürütebiliyorlar. Almanya’da Alevi toplumunu irşad etme çalışmalarımız henüz çok yetersiz. Pir–Talip ilişkisini yaşayan Alevilerin sayısı çok az ve taliplerin çoğu ocaklarından kopuk durumda. İnanç Kurulu olarak cemevlerimizde yürütülen çalışmaları ve yaşanan sorunları yakından takip ediyoruz. Özellikle Corona sonrası toplumsal ilişkilerde bir gerileme izliyoruz.
Canlar, bu kadar sorun ve krizin içinde ayakta durabilmek için her şeyden önce birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” düsturu ile hareket etmek mecburiyetindeyiz.
Taliplerimizin ve cemevleri üyelerimizin büyük bir bölümü Alevi toplumu içinde yaşanan saflaşma ve kişisel tartışmalardan rahatsızlar. Tabii ki konuşacağız, tartışacağız, farklı düşünceleri dile getireceğiz. Ama incitmeden, kırmadan, ötekileştirmeden, yol diliyle konuşarak. Bu yol, rızalıkla yürüyen bir yoldur, bencilliğe yer yoktur. Bu yolun temeli sevgidir; karşılıklı sevgi ve saygı esastır. Cemevlerimizde ve kurumlarımızda hizmet eden tüm canlarımız, Alevi toplumunun sesine kulak vermelidirler.
Değerli Canlar, Alevi inancı yaşadığımız tüm sorunlara çözüm sunan bir inançtır. Mesele, bu inancı yaşamaktır. Önce kendimizle, sonra toplumla ve daha sonra doğa ile barış içinde yaşayabilmeliyiz.