Pazar, Mart 23, 2025

Ufuk Çakır: Aşırı Sağın Yükselişi ve Seçim Sonrası Almanya: Demokrasi ve Çeşitlilik İçin Mücadelemiz

Date:

“Belki daha güzel zamanlar vardır,” demişti Jean-Paul Sartre, “ama bu zaman bizim zamanımızdır.”

Almanya’daki son seçimlerin ardından siyasi manzara artık eskisi gibi değil. Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) seçimlerden birinci parti olarak çıkarken, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD), tarihindeki en yüksek oy oranına ulaşarak ikinci sıraya yerleşti. Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise düşük oy oranlarından birini aldı.

Bu sonuçlar, demokrasimiz ve toplumsal çeşitliliğimiz için ciddi endişeler doğuruyor. AfD’nin yükselişi, yalnızca göçmenleri ve azınlıkları değil, Almanya’daki demokratik değerleri ve toplumsal barışı da tehdit ediyor.

AfD’nin bir seçimden zaferle çıkması, aşırı sağın yalnızca marjinal bir hareket olmadığını, aksine toplumun belirli kesimlerinde ciddi bir karşılık bulduğunu gösteriyor.

Bu ortamda, Almanya’daki Alevi toplumuna özel bir rol düşüyor: Köprü kurucu olarak, demokrasinin savunucusu olarak ve açık, çoğulcu bir toplumun sesi olarak mücadele ediyoruz. Şimdi suskun kalma zamanı değil.

Demokratik Partilerin Sorumluluğu

Seçim sonuçları, demokratik partilerin aşırı sağcı ve popülist akımlara karşı net bir duruş sergilemelerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. AfD’nin yükselişi, demokratik değerlerimize ve toplumsal uyuma yönelik bir tehdittir. Demokratik partiler, AfD ile iş birliği yapmamalı ve onların söylemlerini benimsememelidir. Aksi takdirde, aşırı sağcı görüşlerin normalleşmesine ve toplumsal bölünmelere yol açabilirler.

Açık ve çoğulcu bir topluma bağlılık net bir şekilde ifade edilmelidir. Göç ve çeşitlilik, ülkemizin bir gerçeğidir. Bunları bir tehdit olarak göstermek, toplumu bölmekten başka bir işe yaramaz. Sahte haberler ve dezenformasyonla mücadelede siyasi eğitimin güçlendirilmesi kadar fırsat eşitliği ve sosyal adaletin teşvik edilmesi de kritik önemdedir. Aşırı sağcı popülizm, insanlar kendilerini dışlanmış hissettiğinde büyür. Radikalleşmeyi önlemek için adil bir sosyal ve eğitim politikası gereklidir.

Aşırı Sağa Karşı Alınması Gereken Önlemler

AfD’nin söylemleri belirleyici hale geliyor ve bazı etkin siyasetçiler giderek onun argümanlarını benimsemeye başlıyor. Bu durum sadece demokratik tartışma kültürünü zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda aşırı sağcı görüşlerin normalleşmesine de yol açıyor. Demokratik partiler, aşırı sağcı ideolojilerin her türünün normalleşmesine karşı net bir duruş sergilemelidir. AfD ile iş birliği yapmamalı ve onların söylemlerini benimsememelidirler.

Nefret suçlarına ve aşırı sağcı ağlara karşı daha katı önlemler alınmalıdır. Aşırı sağ grupların oluşturduğu tehdit gerçektir ve yalnızca göçmenleri değil, siyasetçileri, gazetecileri ve aktivistleri de hedef almaktadır. Siyasi eğitim ve aşırı sağcılık konusunda farkındalık yaratmak teşvik edilmelidir. Demokrasi öğrenilmeli ve savunulmalıdır. Özellikle gençler, dezenformasyona ve radikalleşmeye karşı güçlendirilmelidir.

Willy Brandt’in dediği gibi: “Daha fazla demokrasiye cesaret edelim.” Bu sözler bugün her zamankinden daha geçerli. Demokrasi, kendiliğinden var olan bir şey değildir; sürekli olarak korunması gereken bir değerdir. Onu korumak isteyenler, sahte haberlere, sağcı kışkırtmalara ve sosyal adaletsizliğe karşı aktif olarak mücadele etmelidir.

Göç ve Toplumsal Birliktelik

Seçim sonuçları, göç ve toplumsal birliktelik konularındaki tartışmaların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. AfD’nin yükselişi, göçmen karşıtı söylemlerin toplumda ne kadar etkili olabileceğini gösteriyor. Bu nedenle, göç ve çeşitlilik konularında daha kapsayıcı ve anlayışlı bir yaklaşım benimsenmelidir.

Fırsat eşitliği konusunda ciddi bir tartışmaya ihtiyaç var!

Mesele yalnızca sözde uyum politikasının yüksek tutulması değil, demokrasi mücadelesinde asıl mesele fırsat eşitliğidir!

Geçmişte yasaların ve siyasetin birlikte yaşamda açtığı çukurlar, yanlışlar ve adaletsizlikler, fırsat eşitliği ekseninde düzeltici bir siyasetle kapatılmalıdır. Aksi takdirde, uyum siyaseti kılıfı altında, geçmişten bu yana yaratılmış olan eşitsizliklerin yaraları daha da derinleşir. Mücadelemiz bu eksende olmalı – yani, korektif (düzeltici) bir anlayışla siyasetin yürütülmesi!

Eğitim ve iş gücü piyasasına entegrasyon, başarılı bir birlikte yaşamanın anahtarıdır. Ayrımcılıkla mücadele, siyasi gündemin merkezinde yer almalıdır. Sadece sembolik jestler yeterli değildir – yapısal değişiklikler gereklidir. Sivil toplumun sesi duyulmalıdır. Toplumsal birliktelik, yalnızca parti programlarında değil, günlük yaşamda inşa edilir.

Alevi Toplumunun Rolü

Almanya’daki Alevi toplumu, entegrasyonun ve kültürel diyaloğun yaşayan bir örneğidir. Aleviler, inançlarını ilk kez Almanya’da özgürce yaşayabilmişlerdir. Ancak bu, zorluklardan muaf oldukları anlamına gelmez. Alevi toplumu, bu toplumdaki yerini aktif olarak şekillendirmelidir.

Bazı partiler, azınlık hakları ve kültürlerarası diyaloğa yönelik samimi çabalar göstermektedir. Ancak genel olarak Alman siyasetinde dini ve etnik azınlıkların taleplerine yönelik farkındalık yetersizdir. Alevi toplumu, siyasetten şu talepleri beklemektedir: İnanç ve dayanışma topluluğunun kurumsal olarak tanınmasının güçlendirilmesi, sosyal yardım kuruluşu olarak kabul edilmesi, Alevi akademik kürsülerinin kurulması, daha fazla eyalette devlet anlaşmalarının yapılması ve kamu tüzel kişiliği haklarının tanınması.

Ayrımcılıkla mücadele ve dini azınlıkların korunması aktif olarak teşvik edilmelidir. Kültürlerarası diyalog, sadece sembolik düzeyde değil, yapısal olarak da desteklenmelidir.

Aşırı Sağcılığa Karşı Protestolar

Aşırı sağa karşı düzenlenen protestolar güçlü bir mesaj veriyor – ancak bunlar yalnızca bir sembol olarak kalmamalıdır. Uzun vadeli etkiler yaratabilmesi için siyasi sonuçlar doğurmalıdır: Partiler, bu protestolara net önlemlerle yanıt vermelidir. Eğitim, nefret suçlarına karşı koruma ve kültürlerarası projeler gibi yapısal önlemler en az uzun vadeli siyasi katılım kadar önemlidir.

Şimdi sessiz kalma zamanı değil. Şimdi harekete geçme, dayanışmayı büyütme ve demokrasiyi savunma zamanı. Bu ülkenin geleceği, cesaretle ve kararlılıkla mücadele edenlerin ellerinde şekillenecek. Alevi toplumu, özgür, eşit ve açık bir Almanya için mücadelesine devam edecek – şimdi, her zamankinden daha güçlü bir şekilde

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Prof. Dr. Nazire Akbulut: Canlı ve Taze Kadınlar

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. Bir edebiyatçıya...

Yaşar Seyman: Kadın Mücadelesi Yaşam Mücadelesidir!

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. “Eğer tahtta...

Emel Sungur Uzman: Kadınlar Güçlüdürm Hele Çocukları ve İnandıkları Dava Söz Konusu Olursa

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. Kaktüsler Susuz...

Ayten Kaya Görgün: Babasına Şaşırıyormuş!

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. Üstünde hiç...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?