Pazar, Mart 23, 2025

Nezahat Gündoğan: HTŞ Yönetimindeki Suriye’de Kadınların Çığlığı; Onların Sesi Olmak…

Date:

Suriye’de Esad’ın devrilmesi ve 8 Aralık 2024’te HTŞ’nin (Hey’etu Tahrîri’ş-Şâm) yönetimi ele geçirmesiyle, Suriye halkı için yeni bir dönem başladı. Suriye topraklarında yaşayan kadim topluluklardan Aleviler başta olmak üzere Dürziler, Ezidiler, Ermeniler, Kürtler, Süryaniler, Çerkesler, Hristiyanlar, Rum Ortodokslar, İsmaililer ve Sünni laikler büyük tehdit ve zulüm altında… Tarih bilincimiz ve yaşanan gelişmeler gösteriyor ki bu halklar/topluluklar için, en çok da kadınlar ve çocuklar büyük risk altında.

Nerede, ne zaman, hangi topraklarda ve kime/kimlere karşı olursa olsun, teknikleri ve araçları değişmiş olsa da savaşlar ve katliamlar anaerkil dönemden sonra hep var oldu. Mülkiyet sisteminin bir sonucu olarak, iktidarlar ve sahipleri erkekler sahneye çıktığında savaşa karar veren, yöneten ve katliamlar yapan yine erkek aklı ve erkekler oldu.

Ekonomik, etnik, sınıfsal, dinî, mezhepsel ve daha birçok sebepten ülkeler ve halklar karşı karşıya gelmiş, savaşmışlardır. Bugün dünyada savaş kavramını yaşayarak öğrenmemiş insan neredeyse kalmadı. Her coğrafyada ayrı bir savaş, ayrı bir katliam yaşanıyor. Zaman ilerledikçe savaşların boyutu, kapsadığı alan, savaş aygıtlarının tahrip gücü hep büyüdü, gelişti ve çok daha kapsamlı bir hâle geldi.

Savaşlarda coğrafya değişir, aktörler değişir, savaşın sebepleri ve ortaya çıkardığı sonuçlar değişir ama erkek iktidar aklı savaşlarda kadın bedenine ölü ya da diri yönelimini hiçbir zaman ihmal etmez. Savaş ve çatışma dinamikleri ne kadar farklılaşıp çeşitlense de kadına yönelik kapsamlı şiddet ve “yok etme” anlayışı hiç değişmez.

Savaşın her türlüsü yıkıcıdır. Normal hayatta erkek iktidarının ve dinin uyguladığı fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddetin önü alınamıyorken, dünyanın her yerinde her gün patlak veren savaşlarda kadınların maruz kaldığı şiddet katmerleniyor.

Savaşlarda, katliamlarda ve soykırımlarda kadını aynı zamanda bir toprak parçası, bir mülk olarak gören erkek egemen sistem, bir ülkeye ve toprağa saldırırken, ideolojisi gereği kadın bedenini de hedef alıyor. Kadın bedenine saldırarak savaştığı toplumu yendiğini düşünüyor. Savaşlarda kadınların hedef alınması ile aslında o toplumu itibarsızlaştırmak amaçlanmaktadır. Erkeklerin başlattığı ve yönettiği savaşlarda, özellikle kadına tecavüz edilmesi, kadın bedeninin çıplak bir şekilde sokaklarda teşhir edilmesi de yine bir savaş argümanı ve bir silaha dönüşmüştür. Cinsel şiddetin altında yatan anlayış, toplumların normlarını, değerlerini ve dokusunu hedef almaktır.

Katliamları ve soykırımları anlamanın ve deşifre etmenin dolaysız anlatımı, kadınların yaşadıklarına bakmaktan geçiyor.

Tarihimizi Unutmayalım…

Biraz geriye gittiğimizde Ermeni ve Pontus Rumlarının kızları, kadınları soykırımın ve katliamın hedefindeydi. Öldürüldüler, sürgüne gönderildiler, mülk olarak el konuldular… Bunun içindir ki pek çok kişinin nenesi Ermeni…

Dersim soykırımında kadınların öldürülmesi, tecavüze ve saldırıya uğraması, yaşayan son tanıkların anlatımıyla bize aktarıldı. Dersim halkı katledildi. Geriye kalanların büyük kısmı sürgüne gönderilirken yüzlerce kız çocuğu ise Türkleştirme ve Müslümanlaştırma politikası kapsamında askerlere ve bu politikayla bütünleşmiş ailelere pay edildi. Köklerinden koparılarak başka kimliklerle, dillerle, inançlarla yaşamlarına devam etmek zorunda bırakıldılar. Bu politikalara rağmen Dersim’in kayıp kızlarının bir kısmi geçmişin izinde kökleriyle yeniden bağlarını kurdular…

Biraz Daha Yakın Zamana Gelelim…

Avrupa’nın tam ortasında, 1992 yılında başlayan ve 14 Aralık 1995’e kadar devam eden Bosna Hersek’teki savaşın en büyük mağduru kuşkusuz kadınlar ve korumasız çocuklar oldu.

Bosna’da on binlerce kadın, Sırp askerlerin tecavüzüne uğradı. Toplama kamplarının yanı sıra hastaneler ve oteller de bu tecavüzlerin en sık yapıldığı yerlerdi. Avrupa’nın göbeğinde, Bosna Savaşı’nın en büyük mağdurlarından olan kadınlar, aradan geçen yıllara rağmen yaşadıkları işkence ve tecavüzleri unutamıyor. Uluslararası bağımsız kaynakların verilerine göre savaş sırasında yaklaşık 50 bin Bosnalı kadın tecavüze uğradı.

Daha Yakın Zamanda Yaşananları Tüm Dünya Öğrendi…

En canlı ve yakın örneklerden biri, IŞİD’in Şengal’e saldırısı ve orada yaşananlardır. 3 Ağustos 2014’te binlerce Ezidi, Şengal’de IŞİD’in soykırımına maruz kaldı. Bu katliam sonrası 6 yaşındaki kız çocuklarından 70 yaşındaki kadınlara kadar 5 ila 7 bin arasında çocuk ve kadın IŞİD tarafından alıkonuldu, tecavüze uğradı ve zorla dinleri değiştirildi. Binlerce kadın Rakka, Musul ve Telafer gibi kentlerde kurulan köle pazarlarında satıldı.

Günümüzde…

Hâlâ devam eden Rusya-Ukrayna savaşında, Rus askerlerinin girdikleri kentlerde sistematik olarak Ukraynalı kadınlara tecavüz etmesi de en canlı örneklerden biri. Rusya’nın sistematik cinsel şiddeti bir savaş silahı olarak kullandığına dair birçok gösterge var. Rusların geride bıraktığı yüzlerce cesedi inceleyen adli tabipler, kadınların çoğunun tecavüze uğradığını söylüyor.

Ve Şimdi…

HTŞ liderliğinde Suriye’de yönetimi ele geçiren cihatçı gruplar, özellikle Lazkiye ve çevresinde Alevilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde baskı, gasp ve katliamlarla yıldırma politikalarını sürdürüyorlar. Dr. Rasha el-Ali’nin kaçırılması ve durumunun meçhul olmasi bu vahşi uygulamaların ilklerinden biri. Rasha el-Ali kadın, Alevi ve akademisyen… Şeriatçı rejim kurmak isteyen HTŞ’nin ilk hedeflerinden biri oldu.

Suriye’nin yeni Adalet Bakanı Şadi el-Veysi’nin 2015’de İdlib’de hakim olarak görev yaparken iki kadının yolsuzluk ve fuhuş suçlamasıyla infaz edildiği esnada hazır bulunduğunu gösteren videolar ortaya çıktı. Bu kişinin adalet bakanı yapılması kadınların neyle karsı karsıya kaldığını anlatmaya yeterli…

Savaşın ağır etkilerine rağmen, savaşlarda direnen kadınları tarihin her aşamasında görebiliyoruz. Savaşların yarattığı yıkıma karşı direnen ve savaş sonrası toplumun iyileşmesi için mücadele eden kadınlar, tarihsel olarak ve günümüzde de önemli roller üstleniyor.

Rojava savaşı sırasında önemli ve etkili roller üstlenen kadınlar, ilk defa savaşın öznesi ve belirleyeni oldular. Savaşın kadın bedeni üzerindeki vahşi yüzü Rojava’ya giremedi. Kürt kadın hareketi, Cihatist barbar zihniyetin Rojava’ya girmesine izin vermedi. Halkı bu barbarlığa karşı korudu, savundu ve halk için savaştı.

Suriye’de kadınlar ve çocuklar daha fazla katliam, tecavüz ve köle olarak satılma tehlikesiyle karşı karşıya…

Suriye’de kadınlar katledildikten, soykırıma   uğradıktan sonra kınamak, protesto etmek istemiyorsak zulme bugün karşı çıkmak, yaşanacak daha büyük felaketi engellemek için harekete geçmek zorundayız.

Ancak o zaman 8 Mart Dünya Emekçiler Gününü anlamını bilince çıkarmış olabiliriz.

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Prof. Dr. Nazire Akbulut: Canlı ve Taze Kadınlar

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. Bir edebiyatçıya...

Yaşar Seyman: Kadın Mücadelesi Yaşam Mücadelesidir!

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. “Eğer tahtta...

Emel Sungur Uzman: Kadınlar Güçlüdürm Hele Çocukları ve İnandıkları Dava Söz Konusu Olursa

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. Kaktüsler Susuz...

Ayten Kaya Görgün: Babasına Şaşırıyormuş!

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. Üstünde hiç...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?