Cuma, Mart 29, 2024

Muaviye ve Yezit olan bu zatlar şimdi Hüseyin rolüne soyunmuşlar

Date:

AABF NRW Bölge Yöneticisi Mesut Kabakçı ile organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in Alevi değerlerini kullanmasını, Peker’in Mehmet Ağar ve adamlarına yönelik öne sürdüğü cemevine saldıracaklar iddiasını, Alevilerin bu iddiaya ve Peker’in açıklamalarına yaklaşımlarını, Sivas ve Gazi Katliamları‘nın arkasındaki güçlerin tümden açığa çıkarılması için yeni bir yargılama sürecinin başlatılmasının önemini konuştuk. AABF NRW Bölge Yöneticisi Mesut Kabakçı, sorduğumuz tüm sorulara açık ve net cevaplar verdi. 

Hasan Subaşı / AHA

Eli kanlı ve boğazına kadar şuça batmış olan Sedat Peker gibi insanların Alevi değerlerini kullanmalarını neye bağlıyorsunuz?

İnsan öldürme, yaralama, gasp, tehdit, uyuşturucu  satışı, ve kadın ticareti gibi  suçlara bulaşmış kişilerde  değer olmaz, değerler  gibi kavramlarda bulunmaz. Bundan dolayı bu insanlar  her sıkıştıklarında mazlum toplumların gerek inanç  gerekse politik önderlerini  ve sembollerini kullanmakta hiç bir beis görmezler.

Bu kişiler geçmişte Alevi  toplumuna ve Devrimci  isimlere karşı katliamlarda rol aldılar. Özellikle Alevilere  olan kinlerinde birer Muaviye  ve Yezit olan bu zatlar şimdi Hüseyin rolüne soyunmuşlar.

Tabii ki bizler bunu görüyoruz. Aleviler ve Devrimciler olarak isimleri  geçen Şah Hüseyinler, Seyit  Rızalar, Deniz Gezmişler, Pir Sultanlar, Mahsuni Şerifler, keza Che Guevaralar olabilmek için o iradeye, bilince, cesarete ve yaşam  tarzına sahip olabilmek gerekiyor, yoksa sırf  isimlerini zikrederek  geçmek bir anlam ifade  etmiyor ve Alevi Toplumu  nezdinde de bir karşılığı  yoktur. Bir de şunu eklemek  gerekir ki sağcı ve  islamcı cenahın toprakları bu isimleri  geçen değerleri yetiştiremeyecek kadar  çorak ve verimsizdir.

Mesut Kabakçı

Sedat Peker kendisine ait olan Twitter adresinden yayınladığı bir mesajda, Mehmet Ağar’ın adamlar tarafından bir Cemevi’ne saldırı yapılacağını iddia etti. Bazı kesimler Alevilerin bu iddiayı ciddiye bile almayacaklarını söylüyorlar. Sizce Alevi kurumları, Peker tarfından gündeme getirilen bu iddayı ciddiye almalı mı?

Kesinlikle, ve de en üst perdeden ciddiye almaları gerekiyor. Bu ciddiye almadaki en önemli noktada  geçmişte yapılan katliamlarda olduğu gibi  hazırlıksız yakalanmamalıdır.

Aleviler artık şunu öğrenmelidir, Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas  katliamları birer devlet dahilli  katliamlardır, onun için bu  devlet beni korur düşüncesi  acilen terkedilmelidir.

Evet, anayasada  devlet vatandaşının can ve mal güvenliğinden sorumlu  ve vatandaşını korumakla  yükümlüdür maddesi var. Fakat bu madde Türkiye  coğrafyası topraklarında  Aleviler için işlemiyor,  işletilmiyor. O zaman ne yapmak gerekiyor?

Yapılacak şey çok basit, Öz Savunma!

Her türlü önlemini alacaksın. Bunu da toplumun diğer demokratik kesimleri ile destek ve dayanışmayla  büyüterek yapacaksın. Belki biraz sert olacak ama, artık incinsende incinme  ve hümanist bakış açısı çare olmuyor.

 Sedat Peker‘in ortaya döktüğü ilişki ağı bize Susurluk kazasıyla gün yüzüne çıkan mafya-devlet-polis-ilişkisinin AKP döneminde bir adım daha öteye götürüldüğünü gösteriyor. Bu konuda sizin değerlendirmeniz nedir?

Belki bir adım öteye  götürüyor fakat o günden bugüne pek değişen birşeyin  olmadığınıda çok açık ve  net gösteriyor. Çünkü  Susurluk gibi Devlet, Siyaset, Mafya ve Polis ilişkili bir skandalın üzerine gidilemedi  ve hesap sorulamadı. Gidilir gibi yapıldı ve bir yerde kaldı, fakat bu kirli  ilişkiler bildiğimiz bu çember  içerisinde hatta daha da genişleyerek bugünlere geldi. Örnek verecek olursak, kapınız yirmi dört saat açıksa hırsızınız hiç eksik olmaz.

Tartışmaların merkezinde olan Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü olduktan sonra, Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılmasına ilişkin yaptığı açıklamada, derin devleti ima ederek “Bir tuğla çekersem duvar yıkılır” demişti. Pekeri’in yaptığı açıklamalar halkın temiz toplum, aydınlık, laik ve demokratik bir Türkiye için o tuğlayı çekmesinin yolunu açabilir mi?

Temiz toplum evde oturarak, klavye başında yazarak, kapalı kapılar ardında mırıldanarak olmaz. Her bir bireyin görev alarak her türlü zorluğa karşın cesaretle taşın altına elini sokmasıyla tuğlalar birer birer yıkılır. Bunun içinde en yegane evin dışıdır, yani alanlardır, caddelerdir, sokaklardır, üniversitelerdir, fabrikalardır. Buralarda mücadele ettiğiniz taktirde o tuğlanın çekilmesine ve o derin ilişkilerin içine sindiği duvarın katkı sunmuş olursunuz.

Böyle bir mücadele karşısında bırakın duvarı  Çin Seddi dahi dayanamaz yerle yeksan olur, o duvarın kalıntılarının altından laik,  aydınlık, demokratik bir Türkiye ve temiz toplum  karşınıza çıkar.

Peker’in 7. videoda yaptığı açıklamalardan sonra, Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu, Peker’in öne sürdüğü iddialar üzerine tweet atarak, şunları ifade etti: ”Senelerdir Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun dedik. Çekin tuğlaları yıkılsın duvarın altında kim kalırsa kalsın”

Uğur Mumcu araştırmacı gazeteci ve yazar olarak çok önemli konulara değinmiş ve Türkiye’de taşları yerinden oynatmış terör, uyuşturucu kaçakçılığı, şeriatçı yapılanmayı gün yüzüne çıkartmış dürüst, namuslu, cesaretli, kalemini kıran ama satmayan bir kalemdi. Katledilmesinin faillerinin bugün bir mafya elemanı tarafından şu isimlerdir diye iddia edilmesi en başta mağdur olan eşini ilgikendirir.

Zamanında Mehmet Ağar’ın  tuğlayı çekersek duvar yıkılır  demesine karşılık bugün bu cinayetin tekrar gündeme  gelmesiyle çekin tuğlaları  yıkılsın duvar altında kim  kalırsa kalsın demesi  en makul cevap.

Bu tuğla çekilsin ve bu duvar  yıkılsınki tüm faili meçhul  cinayet planlayıcıları, katilleri,  işbirlikçileri,  buradan çıkarı olanlar ortaya çıksın, şeffaf ve temiz  bir toplumun adaleti karşısında hesap sorulsun.

Mesut Kabakçı

Peker’in açıklamalarından sonra Avrupa ve Türkiye’deki Alevi kurumlarının Sivas ve Gazi Katliamları‘nın arkasındaki güçlerin tümden açığa çıkarılması için yeni bir yargılama süreci başlatmaları gerekmez mi?

Mafya elemanının bu  açıklamalarının hemen akabinde Avrupa ve Türkiye’deki Alevi Kurumları Sivas ve Gazi katliamlarının  planlayıcıları başta olmak  üzere bu katliamlarda dahli olan herkesi makamına, mevkisine, gücüne bakmadan adalet önüne çıkarmak ve yargısal  süreci başlatmak için  bir an önce harekete geçmelidir.Özellikle Avrupa  Alevi Hareketi otuz yıllık  örgütlü gücünüde kullanarak bulunduğu ülkelerde parlamentoları, sivil toplum  kuruluşlarını ve de Avrupa  Parlamentosunu harekete  geçirerek bu sürece dahil  etmelidir. Mafya elemanının anlattıkları da bir boyutuyla uluslararası suçları kapsayan  durumlarda zaten var ve  şu an dünya basınıda bu  açıklamaları takip ederek  gerek sayfalarına gerekse ekranlarına taşıyor.

Sözlerimi noktalarken  Alevi Toplumun şu yanılgıya  düşmemesi özellikle  çok çok önemli; o da şu  Aleviliğe ve Alevilere bakış  açısı sadece Maraş, Sivas, Çorum ve Gazi katliamlarının sürecindeki ve faillerindeki isimlerinden oluşmuyor. Alevilerin o topraklardaki sorunu (yok sayılma, tehdit, baskı, asimilasyon, katliam) yüzyıllardır olan bir durum. Yer, zaman ve isimler  değişiyor fakat reva görülen  değişmiyor.

Sizin nezdinizde Alevi Haber  Ağı emekçilerini selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Sayın Kabakçı, yanıtlarınız için çok teşekkür ediyorum.

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Pınar Selek: Şiddetin içindeki erkeklik…

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. Toplu intihardan...

AAGB’nin Serenay Yılmaz Röportajı: “Anadolu’nun Gizli Yolu”

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. Avrupa Alevi...

Dersim Tertelesi’nin 87. yıl anması Köln Dom Kilisesi önünde yapılacak.

Dersim Tertelesi’nin başlangıcı kabul edilen ve “Tunceli Tenkil Harekatı“...

Necdet Saraç: Solun Krizi ve Almanya

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 284. sayısında yayınlanmıştır. Geçtiğimiz hafta...