Pazar, Mart 23, 2025

“Miraz Maya Demek” – Miraz Grubu ile Röportaj

Date:

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 288. sayısında yayınlanmıştır.

– Bize Miraz grubunu, müzik yolculuğunuzu anlatır mısınız?

Miraz, Mezopotamya ve çevresine dönük müzikal ve kültürel üretimler yapmak üzere oluşturduğumuz bir çalışma. Dilsel, inançsal, kültürel farklılıkları ve ortaklıkları sanatsal üretimler aracılığıyla ifade etmeye çalıştığımız projemiz Miraz adını taşıyor. Öz, maya, murat, mucize, gizli sır gibi anlamlara gelen miraz kavramı, ekibimizin kültürleri tanıma, yorumlama ve yeniden üretimlerle besleme çabasına önemli bir yön veriyor aslında. Projenin kurulma süreci 2014 yılına kadar uzanıyor. Fırat Alkış, Fuat Alkış ve Burcu Yankın olarak, bir “trio” mantığıyla kurduğumuz ekibimiz, yıllar içinde diğer müzisyen dostlarımızın, erbane öğrencilerimizden oluşan def/erbane grubumuzun ve zaman zaman sahnemize konuk olan dansçı arkadaşlarımızın da katılımıyla epey genişledi.

2014 yılında başlayan müzik yolculuğumuz 2016 yılında yayınladığımız Çêber/Kapı albümümüzle birlikte daha profesyonel bir mecraya evrildi. Yirmiden fazla single ve klip çalışması yanında 2022 yılında yayınladığımız Narîn albümümüz de tüm dijital platformlarda dinleyicilerimizle buluştu. Türkçe, Kurmancî, Zazaki/Dımıli, Soranî, Goranî, Ermenice, Azerice, Farsça, Arapça gibi Mezopotamya’yı temsil eden birçok dilde şarkılar icra etmeye, kimi zaman da özgün söz ve bestelerimizi paylaşmaya devam ediyoruz.

Bir yandan da konser projelerimiz sürüyor. Türkiye’nin belli başlı illerinde kendi imkânlarımızla konserler verdik, ilk yıllarımızda Kardeş Türküler, Tarkan, Erkan Oğur, Sakina, Anadolu Quartet gibi isimler ve gruplarla sahne aldık. 2022 yılında Bostancı Gösteri Merkezi’nde verdiğimiz konserin akabinde, bu yıl da Mayıs ayında Metin-Kemal Kahraman’la Bostancı Gösteri Merkezi’nde büyük bir gösteri gerçekleştirdik. Türkiye içerisinde konserler vermekle birlikte hâlâ ulaşamadığımız çok fazla yer var. Bu seneki hedefimiz daha önce gidemediğimiz şehirlerle buluşmak. Yine önceki yıllarda Almanya’da, bu yıl İngiltere’de konser vermekle birlikte Almanya ile 5 yıldır yaşadığımız vize krizi ekibimizi olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Uzun yıllardır Avrupa’ya gidemiyoruz ve bizleri büyük bir sevgiyle bekleyen Miraz dostlarımızla buluşamadığımız için üzgünüz. Ama vize konusundaki mücadelemiz devam ediyor, dileriz bu engelleri aşabiliriz. Batı’ya pek gidemesek de Doğu’dan yana şanslı olduğumuz söylenebilir. İran’da Naerika Perküsyon Orkestrası’yla atölye buluşması, Ürdün Müzik Festivali, Filistin Dans-Müzik Festivali, Süleymaniye Müzik Festivali gibi uluslararası festivallerde sahne alma şansımız olduğu için mutluyuz.

Albümler, konserler ve projeler yanında Miraz def/erbane, tembûr ve perküsyon kurslarımız, atölyelerimiz tüm yoğunluğuyla devam ediyor. Yetiştirdiğimiz öğrencilerimizle aynı sahneyi paylaşmak, yeni projeler üretmek müzikal yolculuğumuzun ana eksenini oluşturuyor. Nice yıllar boyunca devam etmesi dileklerimizle…

– Düzgün Baba mekanına çıkıp niyaz etme ve bir deyiş okuma fikri ile neye dikkat çekmek istediniz?

Kadim Dersim Kızılbaş inancının en kutsal “Pir”lerinden biri olan Duzgin Bava, nam-ı diğer Şah Haydar, yüzyıllardır taliplerin, mürşitlerin, aşk yolunda gidenlerin dualarını, ikrarını, niyazını kabul eder. Bizlerin de büyük değer verdiği, hem kültürel hem de felsefi olarak sahiplendiği Duzgin Bava’yı ziyaret etme fikri uzun yıllardır, hatta 2016’dan bu yana niyaz olarak içimizde taşıdığımız bir düşünceydi. Ve nihayet bu yıl, tembûr öğrencilerimizin ve dostlarımızın da katılımıyla 50-60 kişilik bir ekip halinde niyazımızı gerçekleştirebildik. Ziyaretimizi görsel ve işitsel bir müzik çalışmasına dönüştürebilmemiz, tarihe not düşmek ve ardımızda kayıtlı bir iz bırakabilmek açısından önemliydi.

Tabii ki bu çalışma, yalnızca müzikal bir ürün çıkarmak amacıyla yapılmadı; tarih boyunca büyük çoğunluğu zorunlu olmak üzere, artan göçler sonucu yalnızlaştırılmaya, sahipsiz bırakılmaya çalışılan ziyaretlerin, nişangâhların, dili, kültürü, inancı ve tarihi bağrında taşıyan bu kadim mekânların seslerini duymaya ve duyurmaya dönük bir duruş, kültürel bir çağrı olarak da yorumlanabilir. Ne kadar zorlu olursa olsun o yolları aşıp mekâna ulaşmanın, orada varlık göstermenin kendisinin de kültürel bir eylem olduğunu düşünüyoruz. Hele ki yaşadığımız bu yoğun kültürel ve ekolojik erozyona direnmede, Duzgin Bava gibi hem insanlığa hem de tüm doğaya olan sevgisini, koruyuculuğunu ve inancını kendimize rehber edineceğimiz değerlerle dolu Alevi-Kızılbaş felsefesinin önemli bir yerde durduğunu düşünüyoruz.

– Alevi Bektaşi deyişleri konusunda çalışmalarınız nelerdir?

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Miraz’ın, bizim ilk tercih ettiğimiz anlamı mayadır. Ve bu mayayı oluşturan en temel yapılardan biri de Alevi-Kızılbaş felsefesidir, kültürüdür, müziğidir. Bu kimliğin oluşması çok da tesadüf değil tabii ki. Miraz’ın kurucularından olan Fırat ve Fuat’ın Varto’da Kızılbaş ve anadili Dımıli olan bir ailenin fertleri olarak yetişmelerinin bunda payı büyük. Çocukluk yıllarından itibaren cemlerde pirlerden ve dervişlerden duwaz’lar, beyitler, gülbengler dinleyerek büyümeleri, Seyit Nesimi gibi Varto’nun önemli pirlerinden feyz almaları, Asparê Şebeş, Goşkar Baba, Gola Keskê gibi Varto’daki Kızılbaş inancının önemli ziyaretlerini bilmeleri, bu etkileri halen canlı şekilde yaşamlarına ve sanatlarına yansıtmalarını sağlıyor. Ekibimizin diğer kurucusu Burcu da Iğdırlı Kürt-Azeri bir aileden, Caferi geleneğinden geliyor. Bu aidiyetler doğal bir buluşmayı beraberinde getiriyor ve farklı kimliklere açık bir projenin şekillenmesinde olumlu bir rol oynuyor diyebiliriz.

Alevi-Bektaşi geleneğine, deyiş-semah kültürüne üretimlerimizde, dil çeşitliliğini de gözeterek, geniş bir yer vermeye çalışıyoruz. Örneğin 2015 yılında yayınladığımız “Dı Bê/Hubyar Semahı/Dem Alî Ye” üçlemesinde Dımıli, Türkçe ve Kurmancî deyişleri belli bir dramaturji çerçevesinde bir arada icra etmiştik. İlk albümümüz Çêber’de Fuat tarafından bestelenen ve Varto’nun Alevi inanç sembollerini anlatan “Ziyar û Diyari” deyişi Miraz için önemli çalışmalardan ve hâlâ konserlerimizde icra ettiğimiz deyişlerden biridir. Yine aynı albümde Fırat tarafından bestelenen ve sözleri Şehidi Baba ve Viranî’ye ait olan “Sır” özgün üretimlerimiz açısından bizler için değerli deyiş çalışmalarından biridir.

Albümlerimizde ve tekli çalışmalarımızda birçok kıymetli deyişe yer vermekle birlikte bu yolda bize gerçekten ilham olan, haktan, özgürlükten yana duruşu, sisteme dönük eleştirileri ve direnciyle Pir Sultan Abdal’ın yeri ayrıdır. Sözü bugün de geçmişte olduğu kadar geçerli, adalet arayışı bugün de geçmişte olduğu kadar tutarlı ozan Pir Sultan Abdal “Ya Hızır”, “Ötme Bülbül”, “Hele Bir Yol Sefa Geldin Desene”, “Şu Yalan Dünyaya” gibi deyişleriyle her zaman yanımızdadır, sahnemizdedir.

Sahne demişken, konserlerimizde Biraradadans’tan dansçı arkadaşlarımızla birlikte hazırladığımız semah sahnemizin de dinleyicilerimiz tarafından büyük bir ilgiyle karşılandığını belirtelim. Semahların sahneye taşınması kimi zaman bir tartışma konusu olsa da semahın, dolayısıyla bedenin çok güçlü bir sanat dili olduğunu, böylesi bir dili geleneğin içinden kurabilmenin Alevi-Bektaşi kültürü için güçlü temsiliyetler yarattığını düşünüyoruz.

Alevi-Bektaşi felsefesinin insana, doğaya ve hatta canlı-cansız tüm varlıklara olan sevgisi, barışsever yaklaşımı kadar, âşık geleneğinde de sıkça etkilerini gördüğümüz protest kimliği, adaletsizliğe, savaşa ve yoksulluğa olan eleştirelliği de icralarımızı, düzenleme anlayışımızı ve repertuarımızı oldukça etkilemekte. Bu yıl yayınladığımız ve sözleri Karacaoğlan’a ait olan “Üryan Geldim” deyişi bu bağlamda örnekleyebileceğimiz, sözlerinden hareketle daha dışa dönük ve protest yorumlamayı tercih ettiğimiz çalışmalarımızdan biri.

Deyişleri düzenler ve icra ederken üç telli saz/dede sazı/balta saz olarak da isimlendirilen tembûrları ve bir Mezopotamya ritim sazı olan erbaneleri bir arada kullanmayı tercih ettiğimiz çalışmalarımız mevcut. Alevi-Kızılbaş geleneğinin, çok da uzağımızda olmayan ve hatta birbiriyle yakın akrabalıklar taşıdığı Ehl-i Haq/Yaresan geleneğiyle kültürel ve tarihsel bağlarını görünür kılmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Gerek erbane eğitimlerimizde deyişlere de yer vererek, gerekse 2016’dan bu yana sürdürdüğümüz tembûr atölyelerimizde Alevi-Bektaşi geleneğinden örnekler çalışarak bu tür yaklaşımları geliştirmeye ve büyütmeye çalışıyoruz.

– Dili, kültürü, inancı ve tarihi yok edilmek istenen Alevi-Kızılbaş felsefesinin, hem insanlığa hem de tüm doğaya olan sevgisini, koruyuculuğunu ve inancını kendinize rehber aldığınızı söyleyebilir misiniz?

Tüm çalışmalarımız, tüm çabamız bunu hakkıyla söyleyebilmek için… Bu yolda küçük bir adım dahi katedebilmişsek ne mutlu bizlere!

– Gelecek için plan ve projeleriniz nelerdir?

Şu dönemde enstrüman kurslarımızı ve yeni dönem turne programlarımızı düzenlemeye çalışıyoruz. Az önce de bahsettiğimiz gibi, konserlerimizi daha farklı bölgelere taşımak istiyoruz. Her ne kadar Türkiye’de, belirsizliklerden, krizlerden ilk etkilenen alanın kültür-sanat alanı olması bizlere büyük zorluklar yaşatsa da kendi olanaklarımızla ayakta kalma mücadelesi vermeye devam ediyoruz.

Konserler yanında yeni çalışmalarımızı kaydetmeyi sürdüreceğiz. Repertuar hazırlıkları, derleme çalışmaları ve özgün üretimler bizim her zaman en önemli gündemimiz. Ayrıca Dersim Duzgin Bava ziyaretimize benzer çalışmalara da devam etmek istiyoruz.

Sonsöz olarak, derginizde bizlere de yer ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Her şeyin çok hızlı çözüldüğü bu ortamda uzun yıllardır böylesi kıymetli bir yayıncılık faaliyetini büyük emeklerle sürdürüyor olmanız bizlere güç ve umut veriyor. Derginizin tüm emekçilerine ve sizler aracılığıyla değerli okuyucularınıza sevgi ve selamlarımızı iletmek isteriz. Tekrar görüşmek dileğiyle, aşk ile!…

Alevilerin Sesi

 

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Prof. Dr. Nazire Akbulut: Canlı ve Taze Kadınlar

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. Bir edebiyatçıya...

Yaşar Seyman: Kadın Mücadelesi Yaşam Mücadelesidir!

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. “Eğer tahtta...

Emel Sungur Uzman: Kadınlar Güçlüdürm Hele Çocukları ve İnandıkları Dava Söz Konusu Olursa

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. Kaktüsler Susuz...

Ayten Kaya Görgün: Babasına Şaşırıyormuş!

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 292. sayısında yayınlanmıştır. Üstünde hiç...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?