Bu röportaj Alevilerin Sesi dergisinin 296. sayısında yayınlanmıştır.
87 Yıl Önce, Sessiz Bir Dağ Yamacında…
Zaman, her acıyı unutturur derler. Oysa bazı acılar vardır ki, zamanla değil silinmek, aksine daha da derinleşir. 87 yıl önce, Zini Gediği’nde yaşanan katliam da böyle bir acıdır. Bugün hâlâ taptaze, hâlâ sarsıcı ve hâlâ dile gelmesi gereken bir yaradır bu.
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da Zini Gediği’nde hayatını kaybedenleri anmak ve onların sessiz çığlıklarını duyurmak için bir araya geldik. Emek Partisi Erzincan İl Örgütü olarak, bir yandan bu büyük acıyı paylaşırken, diğer yandan da devletin yıllardır süregelen suskunluğuna ve duyarsızlığına karşı sesimizi yükseltiyoruz.

Bir Anıtın Sessizliği: Yaşam Çemberi Yerine Konulmalı
Alevi inancında semah, yaşamın döngüsünü, birliği ve birlikte var olma kültürünü simgeler. Bu inancın anlamını taşıyan ve “Yaşam Çemberi” adı verilen anıt ise yıllar önce yapılmasına rağmen, köy dışındaki ıssız bir dere kenarına bırakılmıştır. Oysa bu yapı, yalnızca sembolik bir sanat eseri değil; aynı zamanda belleğimizin, direnişimizin ve saygımızın da bir ifadesidir.
Bizim talebimiz açık ve nettir: Yaşam Çemberi, Zini Gediği’nde üç gün boyunca aç ve susuz bırakıldıktan sonra infaz edilen canların tutulduğu ahırın bulunduğu alana taşınmalı, burada bir anıt olarak yükseltilmeli ve çevresi düzenlenerek koruma altına alınmalıdır. Bu, sadece bir anıtın taşınması değil, aynı zamanda toplum vicdanının onarılmasıdır.
Buradan Erzincan Valiliği’ne açık bir çağrıda bulunuyoruz: Bu sembol, artık gerçek yerine, tarihin tanıklık ettiği o alana taşınmalı; ziyaret edilebilir, anılabilir ve korunabilir hale getirilmelidir. Aksi halde bu duyarsızlık, yalnızca geçmişin değil, bugünün de vicdani yükünü artıracaktır.

İsimleri Unutulmasın: Kimlikler Ortaya Çıkarılsın
Zini Gediği’nde hayatını kaybeden canlarımız hâlâ kimliksiz, hâlâ sahipsiz. Kemikleri, toprağın altında sessizce yatıyor; adları, resmi kayıtlarda yer almıyor. Oysa her insan, adıyla ve kimliğiyle yaşar ve ölüme de bu onurla uğurlanmayı hak eder.
İkinci temel talebimiz budur: Zini Gediği’nde bulunan kemik kalıntıları üzerinde DNA testleri yapılmalı, kimlikler belirlenmeli ve tespit edilen ailelerine teslim edilerek, layık oldukları şekilde defnedilmelidir. Bu, sadece adli değil, aynı zamanda ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur.
Bu nedenle buradan Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’na çağrıda bulunuyoruz: Zini Gediği’ne gidilmeli, olay yerinde kapsamlı ve bilimsel bir inceleme yapılmalı, geç de olsa bu toplumsal yara adaletle buluşturulmalıdır.

Susarsak Tarih Susmaz
Zini Gediği’nde yaşananlar, yalnızca bir tarihsel olay değil; bu toprakların adalet, eşitlik ve insanlık sınavıdır. Bu yüzden bugün dile getirdiğimiz iki talep, yalnızca mağdur ailelerin değil; bu ülkede vicdan sahibi her bireyin ortak çağrısıdır.
Biliyoruz ki tarih susmaz. Eğer biz susarsak, eğer biz görmezden gelirsek, bu topraklar hatırlatmaya devam eder. Çünkü gerçekler, ne kadar bastırılmaya çalışılsa da bir gün yüzeye çıkar. Ve o gün, adalet de, vicdan da yerini bulur.
Bizler, bu inançla sesimizi yükseltiyoruz. Çünkü biliyoruz ki; unutturulmaya çalışılan her acı, hatırlandıkça iyileşir. Zini Gediği, bu toprakların yüzleşmesi gereken bir gerçektir.
Saygıyla…
Haydar Polat
Emek Partisi Erzincan İl Başkanı


