Cumartesi, Nisan 20, 2024

Bir “AYİN-İ CEM” Öyküsü…

Date:

1986 Strasburg Üniversitesi…
(Alevilere yine KATLİAM yapılacağı söylendiği bu günlerden, ekteki mektubun yazıldığı o günlere gidiyorum…)


Necati Şahin – Sanat Yönetmeni

Yıl
1986
Köln-Strasburg Hattı…
Nisan 1986 …
Köln Türkiye Öğretmenler Derneği Başkanıyım…
Prof. Dr. İRENE MELİKOF
Strasburg Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı…
Yanında Dr. Dumont ve Azerbaycanlı ünlü Tenor Lutfiyar İmanov…
Köln’e geldiler…
Köln’e gelenleri
Her daim o engin gönülleri ile hanelerine Mihman eden Gülçiçek Ailesi…
Mahmut Gülçiçek büyüğümüzün evi…
Tanıştık…
O gün başladı dostluğumuz ve yolculuğumuz
MELİKOF ANA ile…
O gün başladı dostluğumuz ve yolculuğumuz
LÜTFIYAR İMANOV Üstad ile…
O gün öğreniyorum,
Faşist kurşunları ile tekerlekli sandalye mahkum edilen,
Güzel Ülkemizin
Yüz akı
Prof. Dr.
Server TANELLİ’yi Strasburg Üniversitesi’ne Öğretim Üyesi olarak angaje edenin Melikof Ana olduğunu…
Saygım müthiş…


Prof. Dr. İRENE MELİKOF:
“Strasburg Üniversitesi’nde bir haftalık Uluslararası
Alevi-Bektaşi Seminerleri yapacağız…
Finalinde otantik bir
AYN-İ CEM olsun istiyorum…
Çok istiyorum.
Emekli olmadan bu rüyam gerçekleşsin istiyorum… “
Mahmut Abi ve Alirıza Gülçiçek ile bakışıyoruz…
(Ali Rıza Abi yıllar sonra, 1993’te Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Başkanı olacak)
Daha önce Köln’de yaptığımız birçok kültürel etkinliklerdeki hizmetimi biliyorlar…
“Bu işi Necati kotarır…”
Eyvallah…
Kotarır da…
Nasıl…?
Bilmiyoruz ki…
Söz verdik O gün
Melikof Ana’ya …
“Yapacağız…”
Döndüler Strasburg’a…


Eee, nasıl?
Köln’de,
Öğretmen-Sanatçı arkadaşım Sabri Uysal ile buluştum önce…
Sabri Hoca Derleme, Araştırmacı, Ruhi Su Korosu’ndan…
“Ne yaparız?”
“Dedeler bulalım Almanya’da…”


Gülçiçek Hanesindeyiz… Ailenin tümü bağlama çalıyor…
Ali Duran Gülçiçek… yaşıtım, arkadaşım…
Ozan damarı diri…
Buluştuk…
Mahmut Abi
Köln/Frankfurt/Düsseldorf çevresinde oturan ALEVİ Dedelerin listesini yaptı….
Ulaştı 5-6 Dedeye…
Bir hafta sonra buluştuk Gülçiçek Hanesinde…
Anlattık Derdimizi…
“El atın, bu tarihi bir momentir ALEVİ Toplumu için…”
“Olur…” dediler
Süper…


Bir hafta sonra yine buluştuk…
Herkes o kadar uzak düşmüş ki YOL’a…
Prova yapıyoruz…
Ali Duran
Zakir …
Dedeler de CEM yürütecek …
Adlarını ve ocaklarını yazmıyorum buraya.
Yazının ileri bölümünde neden yazmadığımı göreceksiniz…


Eee…
Semah Dönmesini bilen var mı…
Yok …
Mahmut Abi,
Köylerde Cem tutulurken Semah Dönen iki Ailenin isimlerini veriyor:
Süleyman- Fadime Çakmak
Ve
Haydar-Hatice Gök
Çiftleri…
Haydar Abi Almanya Devlet Demiryolları’nda
Süleyman Abi Bayer’de çalışıyor…
Gidiyorum Devlet Demiryollarına ve Leverkusen Bayer’e…
Şefleri ile bulaşıyorum…
Almanya’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarına da Fransa Vizesi var…
İzin ve çalıştıklarına dair belge rica ediyorum…
“Fransa Strasburg Üniversitesinde yapacağımız etkinlikte bu insanlar çok önemli.
Unutulan ALEVİ Ritüelini, Semahını bu insanlar biliyor” diyorum…
Şaşkın ve memnuniyet hissediyorum yüzlerinde…
Alıyorum izinleri ve belgeleri…


VİZE sıkıntısı…
Semah dönecek çiftlerin, Zakir olarak söz aldığımız arkadaşların, Köln’den bizimle gelip Cem’e katılacak Ailelerin Pasaportlarını alıp doğru Duesseldorf’taki Fransa Konsolosluğuna gidiyorum… (Dedeler pasaportlarını sonra getireceklerini söylediler…)
Elimde 20 dolayında Pasaport…
Turizm Şirket sahibi zannediyorlar beni…
Gel de anlat!
Strasburg Üniversitesi davetini gösteriyorum…
İlginç…
Beni Başkonsolos ile görüştürüyorlar…
Sempatik…
Formalite çok ve uzun…
Herkes için ayrı form doldurulacak…
Oturma ve Çalışma Müsaadeleri ilave edilecek…
Banka, kazanç belgeleri ilave edilecek…
“Başka?
“Yaktın bizi Mösyö…”
Mösyö Konsolosun adını ezberlemiştim.
Şimdi gelmiyor bir türlü aklıma…
Yaşlandık…
Mösyö Konsolos da benden bir şey rica ediyor:
Kendileri için Vize Başvuru Formlarını Türkçe’ye çevirmemi…
Tabii ki…
İşimizi kolay kılacak bu hamle…
Alıyorum Formları…
Almanca…
Türkçe’ye çeviriyorum…
20 Pasaport önüme koyup tek tek dolduruyorum…
Doğru, Fransa Konsolosu
Mösyönün yanındayım…
Önce Türkçeye çevirdiğim formları veriyorum.
Uyanığım ya, yüzlerce form bastırmıştım da O’na.
O da bana çok iş çıkarmasın diye…
Öyle de oldu…
Banka, kazanç, maaş belgelerini istemedi…
Bir hafta sonra gel al dedi…
Öyle de yaptım…


Strasburg’a gidişimize iki- üç hafta var daha…
Rahatım ama…
Dedeler var ya …
Bir vizeleri kaldı…
Sorun değil…
Mösyö Konsolos dost…
Semah Dönenler tamam…
Vizeleri Ok…
Mersi Mösyö..


Ali Duran Gülçiçek aradı…
“Çabuk, çok çabuk gel…”
Gittim:
“DEDELER GELMİYOR…”
“Anlamadım Ali Duran, Sen ne diyorsun…?”
“Türkiye’de Cunta var…
Fransa Televizyonu çekecek.
Bizim başımız belaya girecek…
Gelmeyeceğiz, diye haber saldılar…
(Pasaportlarını neden hemen veremediklerini anlıyorum şimdi…)
Soğuk terler aktı sırtımdan …
Öfke burnumdan değil, yüreğimden fışkırıyor dışarı…
“Mahmut Abi Yetiş!”
Mahmut Abi de acil bir durum için Türkiye’ye gitmiş…
Vay Anam vay…


“Ali Duran, Arkadaşım
Ne yapacağız peki…?”
“Necati, ikimiz Strasburg’a gidelim…
Madam Melikof’dan özür dileyip dönelim…”
“Söz…
Söz verdik Madam Melikof’a…
İkrar verdik…
CEM olacağız Strasburg’ta…
“Dedeler” ikrarından döndü…
Biz dönmeyeceğiz Ali Duran…
Yapacağız bu CEM’i..”
“Nasıl?”
“Yarın buluşalım …”


“Dedeler”de
Kenan Evren Korkusu…
Korku insanı bir duygu…
“Ama olmadı ‘Dedeler’ ya..”
Ah “Dedeler” ecdadınız Osmanlı’dan korkmadı..
Hızır paşalardan korkmadı…
Darağacından korkmadı…


” Dedeler”de
Kenan Evren Korkusu…
Kenan Evren hapishaneleri,
devrimci, solcu, sosyalist, yurtsever dolu..
Mamak, Diyarbakır gibi onlarca cezaevi…
Kan, revan, yangın yeri…
Yurtdışında protesto, mitinglerimiz…
Zindan, işkenceden kurtulup Avrupa’ya gelebilen yüzlerce insana ev sahipliğimiz…
Özellikle TÖB-DER’ den gelen öğretmen arkadaşlarımızın anlattıkları…
Korkunç…
Ürkütücü…
(Birçoğu Öğretmenler Derneği üyemiz oldu)
“Dedeler”in Kenan Evren Korkusu…
“Korku İnsani bir duygu…” diyorum kendi kendime…
Öfkem bastırıyor bu hoşgörümü…
Müthiş öfkeliyim…


Çözüm bularak geliyorum Ali Duran Gülçiçek’e…
“Ali Duran CEM’i
Sen yöneteceksin Arkadaşım…
“Ben mi, Nasıl…?”
“Sen hem Zakirlik yapacaksın hem CEM’i yöneteceksin…”
“Ben Ocakzade değilim, Posta oturamam ki…”
“O’nu da çözeceğim …”


Planım şöyle:
Dede Ocağından gelen, Arkadaşımı,
Hasan Taşkale’yi ikna etmeye çalışacağım …
Hasan posta oturacak…
Cem’i Ali Duran yönetecek…


Hasan Taşkale…
Öğretmen,
1974’den beri arkadaşım.
68 Kuşağı…
Başkanlığını yaptığım Öğretmenler Derneğimizin Yönetim Kurulu’nda benimle…
“Hasan
Çok önemli bir konu konuşacağım Seninle…”
Önemli deyince Hasan’ın aklına hemen Dernek içi gerginlikler geliyor…
Solcuyuz ya…
“O değil Hasan…”
“Ya…”
“Sen Dede evladısın…
“Evet, Babam Dedeydi…”
“Ya Sen…?”
“Ben mi, ne alaka …
Ben sosyalistim…”
“Olsun Sosyalist Dede…”
Gülüyor…
Bilmiyor tabii başına gelecek olanı…
Anlatıyorum:
“Böyle böyle…
Şöyle şöyle…”
“Git işine Bıko …”
Kafayı mı yedin Sen..”
“Az kaldı yemeye…”
“Sen posta oturacaksın…”
“Olmaz…
“Ben ne bir gulbang, ne de bir dua bilirim …
Ben yapamam..”
“Genlerinde kırıntısı vardır ..
Her şeyi biz yapacağız Hasan…
Sen de,
“Ya Allah, ya Muhammed ya, Ali…” dersin hizmetlerden sonra…
“Söz verdik Prof Dr. İrene Melikof’a …
Tarihte ilk kez olacak…
“Git başımdan Bıko…”
“Gitmiyorum…”
Hasan’ı damardan vuruyorum…
“Dedeler, Kenan Evren’den,
Faşist Cuntadan korktular, kaçtılar…
Biz, Devrimciler, Sosyalistler kokmadığımızı göstermeliyiz…”
Hasan düşünüyor …
Üstüne üstüne gidiyorum…
Alıyorum Pasaportunu…
Doğru Fransa Konsolosluğu’na, Düsseldorf’a..
Mösyö Konsolos ile ahbap çavuş ilişkisi…
Vize mi…?
Hemen…


Ali Duran ile buluşuyoruz…
“Dede Ok. Ali Duran …’
“Kim…?”
“Hasan Taşkale…”
“Aha…”
Prova yapıyoruz
Üç kişiyiz :
Ali Duran Gülçiçek, ben ve
14 Yaşında
NECLA SAYGILI…
Güzel,
Çok güzel söylüyor deyişleri daha o yaşta…
Zakir bir kızımızın olmasını önemli buluyoruz ve
Necla Saygılı’yı hazırlıyoruz…
Ailesi, Aile dostumuz
Onlar da gelecek CEM heyetimiz ile …
Ali Duran,
Önünde defter…
Akışı detaylı yazmış…
Bağlama da çalıyor, söylüyor…
Hasan’a yeri geldiğinde gülbang sonrası
“Ya Allah, ya Muhammed, Ya Ali…” demek kalıyor…
O yerleri de işaretliyoruz…


İki zakirimiz daha olacak…
Rıza Aslandoğan arkadaşımız…
Ve biri daha…
Gidiş günü Bonn yakınlarında evinden alacağız.
“Biri” diyorum,
O’nun da adını vermiyorum…
37 yıl geçmiş.
Vermeyeceğim de…


Strasburg’ta Türkiyeli İşçiler Derneği var…
Çoğu
Maraş, Sivas, Dersim, Malatya gibi yörelerden gelenler ..
Madam Melikof Cem’e davet ediyor Derneği…
Biz de tanıdık akrabaları arıyoruz…
Teyzeoğlum Ali Kamber Yıldırım’a görev veriyoruz…
Hayrullah Akkaya arkadaşımzın Ailesi de kalabalık Strasburg’ta…
Onlar da katılacak
(Hayrullah Su Tv’nin kurucusu ve sahibi olacak yıllar yıllar sonra)


5 Araba yola çıkıyoruz…
Bonn yakınlarında oturan Zakiri de alacağız …
Sabah Saat 06..
Evin zilini çalıp duruyorum …
Kimse yok…
Kapıya vuruyorum
Ses yok …
Tekmeliyorum kapıyı…
Nafile…
Anlıyorum…
Korktu…
Kaçtı
O “Ozan” da…
Yaaa… “Ozanım” kahramanlık Türküleri söylüyordun, düğünlerde…
Kara Listemin en başına alıyorum “O’zanı”…
Başka bir adresten
Rıza Aslandoğan arkadaşımızı alıyor, gidiyoruz Strasburg’a…


Fransa polisi arabanın içine bakıyor…
Karakafalılar…
“Çek kanara…”
Alışkınız ya…
Çekiyoruz kenara …
Vizeler kontrol ediliyor…
Arabalar aranıyor…
“Yürü…”
Alışkınız ya…
Araba da…
Yürüyoruz…


1 Temmuz 1986…
Madam Melikof ile buluşuyoruz…
CEM yapılacak yeri gösteriyor…
Strasburg
Üniversite Anfisi…
Muhteşem, güzel…
Büyük,
500 kişilik Anfi…
Aşağıda CEM olacağız.
Aktif katılanlar aşağıda Cemal cemale oturacağız…
Diğerleri yukarıya doğru, Anfi de sıralara oturacak…


2 Temmuz 1986
Akşamı
Strasburg Üniversite Anfisi…
12 Hizmeti sembolik olsa da dağıttık…
“Gözcü” ben oldum ki yönlendirebileyim…

Elimde Gözcü Asası….
“Rejisörüm” ya…
CEM’e katılacak Canlar gelmeye başladı…
Katılamayacaklar da izleyici olarak…
Salon tamamen doldu…
Sempozyum, seminer, panele konuşmacı olarak katılan Aydınlar, Yazarlar, Öğretim Üyeleri…
Kimler yok ki…
İlber Ortaylı’dan
Server Tanilli’ye kadar…
Özellikle Balkanlardan gelenler…
Strasburg’taki Aileler Lokmaları ile geldiler…
Doldu, taştı salon…
Saygılı herkes…
Meraklı da…
Bıyık altında kendi kültürünü küçümseyen “yarı aydın” kimi Aleviler de gözümden kaçmıyor…
Bakışlarımla eziyorum onları, aklımca…
Büyük kitle izleyici…
Sessizlik…
Sessizlik…
Sessizliğin verdiği huşu…


“Bismi Şah…
Allah Allah…”
Anında, herkesin genlerindeki o binlerce yıllık duygu “filizlendi …”
Heyecan …
Heyecan saygıyı da getiriyor…
Su gibi aziz akıyor CEMimiz …
SEMAH…
O iki aile,
Öyle otantik
Öyle içten dönüyorlar ki..
Salona yayılıyor o huşu…
Bitiyor…
Lokmalar dağılacak.
Bir Can da,
Kim olduğunu bilmiyorum…
Lokma olarak
Kasa kasa “dem” getirmiş,
Fransız Şarabı…
Küçük bardaklar da…
Belli ki biliyor…
Ne yapmalıyız şimdi…?
Bilmiyorum ki…
Madam Melikof’un yanına gidiyorum…
Soruyorum sessizce,
“Cem’de dem olur mu?” diye…
“Bütün Balkan ve Tahtacılarda, Abdal Musa’da dem olur tabii…
“Dağıtalım mı…?”
“Lokma olarak gelmiş…
Dağıtalım tabii ki…”
Dağıtıyoruz…
Herkes bekliyor…
Gülbang ve destur veriliyor…
Lokmalar alınıyor…
Eyvallah…


CEM bitiyor…
Server Tanilli Hocamız tekerlekli sandalyesi ile Dede postuna doğru geliyor…
“Dede, elini bir de benim belime vur, belki iyileşirim…”
Bakışıyoruz …
Server Hoca latife yapıyor galiba ..
Yooo, son derece ciddi…
Duygusal zaten…
Belli ki, ritüel, müzik, Semah, Deyişler etkilemiş Üstadı…
Hasan sarılıyor Server Hoca’ya…
“Hasan Dede” demeyi öğrenmedim bir türlü …
O da kesin, istemedi zaten…


HASAN TAŞKALE
Köln’de yaşıyor…
Canım Arkadaşım
Müthiş güzeldin
O gün de..
Hakk kabul ede…
ALİ DURAN GÜLÇİÇEK
Köln’de yaşıyor…
Alevilik üzerine ciltlerce kitap yazdı sonrası..
Sevgili Arkadaşım…
O müthiş hizmetin ile imkansızı başardık…
Sözümüz onurumuzdu…
Onurlu çıktık O salonda…
Hizmetin kabul göre…
NECLA SAYGILI:
Henüz 14’ündeydin…
“Bacı Zakir”din… Strasburg Üniversitesinde O duygulu Sesin …
O gün bugündür Ağbi – Kardeş sevgimiz yürüdü…
Yüzlerce etkinlik, onlarca Cem’de Sen vardın Sivas sonrası…
Her daim güler yüzlü…
Hızmalı…
Hızma bir yüze bu kadar yakışır…
Her daim SAYGILI…
Soyadı gibi…
Hakk kabul ede o unutulmaz hizmetini…
RIZA ASLANDOĞAN..
Baden Baden’de yaşıyor Ozanımız .
Eyvallah Kardeşim…
O dönemde,
O hizmetinden biz razıyız…
Hakk da razıdır…
Rıza adı da haktır sana…
SEMAH DÖNEN CANLAR
Süleyman-Fadime Çakmak;
Haydar-Hatice Gök büyüklerimiz…
Neredesiniz?
Yaşıyor musunuz bilmiyorum…
Benim yüreğimde ise sonsuza dek …


Prof. Dr.
İRENE
MELİKOF …
MELİKOF ANA …
Yıllarca süren dostluğumuzda
her görüşmemizde
O CEM’i mutlaka anmış, kadirşinaslığı ile mahcup etmiştir bizi …
2008 yılında AŞK OLA Projesine başladığımızda
FUAF Yöneticileri ile kendisini ziyaret edip görüşlerini, önerilerine aldık.
Yine O CEM’i anlattı
ve AŞK OLA’yı en mükemmel şekilde yapacağımızdan kuşku duymadığını söyleyerek motive etti…
“Volter ile Hünkarı buluşturacağız ANA ” dediğimde, biraz durdu, düşündü…
“Anadolu Bilgesi ile Fransız Felsefecisi…
Sanatla buluşturup anlatmak çok zor…
Sen yaparsın ama ” demesi onurdu…
AŞK OLA Projesini izledi.
Gözleri sevgi, yüreği heyecan dolu… Kutladı bizi…
“Çok merak etmiştim.
Anadolu Hümanizması-Fransız Rönesansı’nı ilişkilendirip sanatla nasıl sunulur diye…
Mükemmeli başardınız” demişti…
Son görüşmemiz oldu.
6 ay sonra
9 Ocak 2009’da Hakka yürüdü MELİKOF ANA…
Işıklarda…


O “DEDELER”
Özellikle 93 Sivas Katliamı Sonrası Avrupa’da örgütlenen Aleviler…
Onlarca Dernek kurduk.
Federasyonlar kurduk…
Dedeler Kurulu kurduk.
O dönem
Kenan Evren’den
Korkan,
Kaçan,
Sözlerinden dönen
O “Dedeler” hazır kurulan derneklerde yer aldılar…
Yönetici konumlara geldiler…
Yetmedi…
Bizim gibilere,
Soldan gelen arkadaşlarımıza
“Alevilerin yakasından düşün, geldiğiniz yere dönün” de dediler…
İyi mi?
Birçok kez karşılaştık…
Göz göze gelmemeye çalıştılar…
Ben ise Yüzlerine baktım dikkatlice.
Var mı diye …?
Toplantılarda beni görünce tedirginlik yaşadılar.
“Acaba yüzümüze vurur mu,
Acaba bizi deşifre eder mi?” korkusu…
“Korku insani bir duygu ya…”
Adlarını,
Ocaklarını söylemedim …
Yüzlerine vurmadım.
“Korku insanı bir duygu…”
Utanma da …
Soldan gelerek ALEVİ Toplumunu süratle örgütlenmesini sağlayan insanlarımıza laf ettiklerinde,
“Orada durun” der gibi bakıyordum yüzlerine sadece …
Hele biri, çok saldırıyordu soldan gelen insanlarımıza …
Yiğitliği kendi Toplumunun birikimli insanlarına…
Riyakâr…
“Korku insanı bir duygu…”
Utanma da…


O “OZAN”
Hani son gün evine almaya gittiğimizde kapıyı açmamıştı,
Korkup saklanmıştı ya…
Onun Fransız vizeli Pasaportunu vermedim…
Ali Duran Gülçiçek aradı.
“Necati bu adam Türkiye’ye gidecek, verelim gayrı…”
“O’na söyle
Fransa sınırında geçerken,
Fransız Polisi Pasaportuna el koydu…
Gitsin alsın, kahramanlık Türküleri söylüyor ya” deyiver…
Ali Duran yine aradı.
Çok ısrarlı
“Ailesi ile Türkiye’ye gidecek…”
Aile deyince…
” Tamam, Pasaportunu sana getiriyorum…
Bir şartım var ama.
Afrika’da açlıktan çocuklar ölüyor…
500 Mark bağış yapacak, Makbuzu sana verecek,
Pasaportunu alacak… “
Ali Duran “tamam” dedi…
“Yiğit Ozan”ın
Pasaportu’nu Ali Duran’a verdim…
Ne olduğunu bir daha sormadım…
“Yiğit Ozan” ile çok karşılaştım.
Selam verdi, almadım…
Elini uzattı, tutmadım…
Defalarca özür diledi..
“Özürü benden değil Toplumdan, söylediğin Türkülerden, Deyişlerden dile” dedim…
Özürünü kabul etmedim…
“Benim bulunduğum Cem’lere gelme” dedim…
Orada seni dara kaldırmak zorunda kalırım…”
Adını yazmayacağım tabii…
Riyakar…
Bu tipler çok ne yazık ki…
Riyakarlar…


Strasbourg Üniversitesinde 1986 yılında tuttuğumuz
O CEM’in önemini yıllar sonra kavradım…
Zira o CEM döneminde
Alevilik adına sadece
Muhabbet serisi başlatmıştı Ülkede …
Arif Sağ, Musa Eroğlu, Yavuz Top, Muhlis Akarsu..
Türkiye’de, Avrupa’da Alevi Dernekler kurulmamıştı henüz…
Ve ilk kez Avrupa’nın bir Üniversitesinden Aleviler CEM olmuştu…
BAĞLAMA
O gün Avrupa’da bir Üniversite’ye girmişti…
Montesquieu, Volter’in Ülkesinde…


Yıllar sonra,
ve
Yıllarca
Birçok Üniversitede, onlarca etkinlikte bulundum…
Ama Strasburg’taki
O CEM başkaydı…
İlkti…
Benim yaşamımda da …
İlklerin onuru da sorumluğu da büyüktür…
Yaşamımın en önemli hizmetlerinden biriydi…
Alevi Toplumuna hizmetim O gün başlamıştı demek…
Sonrasını biliniyor…
Sanırım…


Yıl 2018
Amerika Indiana Üniversitesi’nce
CEM oluyoruz
Bu sefer…
(Ayrıca yazacağım bu
CEM’i de..)
Muhteşem bir Üniversite…
Muhteşem bir Salon…
Indiana Üniversitesi’nde hizmetimizi sunarken 1986’daki
Strasburg Üniversitesi’ndeki
CEM’i andım…
Nereden nereye…


Elinde yalın KILIÇ ,
Ayasofya’da minbere çıkan Diyanet İşleri Başkanı da “BARIŞ” diyor…
İyi mi?
Elinde BAĞLAMA,
Dilinde Deyiş,
Yüreğinde Sevgi…
Dünya Üniversitelerinde
CEM Olan
ALEVİLER de..
“BARIŞ” diyor…
“Benim Kabem İnsandır” diyor…
Aşk ola,
Elde BAĞLAMA
“BARIŞ” diyen dillere …

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Selma Orundaş: Eşikteki ile Döşektekinin Kudreti

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. “Yol cümleden...

Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Belgesel Filmi

BİLGİLENDİRME Sevgili Canlar, Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Belgesel Filmi 2 Temmuz'da...

Özge Göncü: İyi Olmamızın Mücadele İle Ne Alakası Var?

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. Çetin mücadele...

Zeliha Korkmaz: 2024 Perspektifi Kadınlar İçin Mümkün Mü?

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. Geride bıraktığımız...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?