Cuma, Ocak 17, 2025

Av. Seydi Koparan: AABF 16. Olağan Genel Kuruluna Giderken!

Date:

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 288. sayısında yayınlanmıştır.

Bu sene kurumumuz Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun 35. kuruluş yıldönümünü kutlarken seçimli genel kurula gidiyoruz. Geriye dönüp baktığımızda, hiç de kolay olmayan, önemli kazanımlar elde ettik: Başta ve en önemlisi kurumsal bir mücadele birliği yarattık. Bu bize Alevi kimliğinin teminat altına alınmasını ve gelecek kuşaklara sağlam ve doğru bir zemin üzerinden aktarılmasını sağlıyor. Daha birçok başarılara da hep beraber tanıklık ediyoruz. Federasyonumuzun kuruluşundan bugüne kadar bu mücadelede emeği geçen, katkı sunan ve kurumumuzun geleceğini şekillendirmek üzere örgütlü mücadeleye sahip çıkan bütün canlara yürekten teşekkür ediyoruz.

Bir yıldır yapmış olduğumuz adaylık çalışmamızda yer yer bazı ithamlarla karşılaştık. Bunların başında benim birilerinin adayı olduğum söylemi gelmekteydi. Öncelikle şunun çok iyi bilinmesini isterim ki; ben kimsenin adamı veya adayı değilim. Farklı görüşlerde olmak, olumlu veya olumsuz yaşananları sorgulamak ve değerlendirmek Alevi ögretisinin gereğidir. AABF’nin programı çerçevesinde, tüm siyasi parti ve sivil toplum örgütlerine aynı uzaklıkta ve yakınlıkta, bağımsız çizgisini koruma ilkesine bağlı kalarak güzide kurumumuz AABF’nin adayıyım. Ayrıca kurmumuza bugüne kadar emek vermiş, yolumuza hizmet etmiş tüm canlarımıza saygı duyuyorum. Yönetici canlarımızdan ricam herhangi bir fotoğrafa dayanarak beni biryerlere koymayın. Farklılıkların da, aynı düşünmeyenlerin de bir zenginlik olduğunu hepimiz biliyoruz.

Aday ve ekip arkadaşlarım ve ben, kurumumuzun içinde bulunduğu durumu değerlendirerek, bunlardan bazılarını ve var olan sorunlarımıza karşı çözüm önerilerimizi, olması gereken çalışmaları siz değerli üyelerimizle paylaşmak istedik:

1.

2002 yılından bu yana kendisini bir İnanç Kurumu olarak tanımlayan kurumumuz Almanya sınırları içerisinde 164 Alevi Kültür Merkezi ve Cemevini aşağı yukarı 30.000 üyesiyle birlikte çatısı altında toplamayı başarmıştır. Almanya genelinde yaklaşık 30 civarında kurumumuza üye olmayan Alevi Kültür Merkezi bulunmaktadır.

Öz gücünü üyelerimizin ödemiş olduğu aidatlardan ve Dedelerimizin, Analarımızın Pirlerimizin, Babalarımızın ve yöneticilik yapan canlarımızın fahri çalışmalarından alan kurumumuz günümüze kadar yaptığı Almanya ve Avrupa odaklı çalışmalarında çok zayıf kalmıştır. Büyük oranda ise, birinci ve ikinci kuşağın manevi olarak doğrudan bağlı olduğu Türkiye’ ye yönelik söylemlerde bulunup Türkiye ağırlıklı çalışmalar yapmıştır.

Almanya’ da ki en önemli kazanımlar başında 2003 yılında elde edilen Alman kamu okullarında Alevilik dersleri verme hakkı ve Federal Almanya Hükümeti tarafından doğrudan muhatap olarak kabul edilmesi gelmektedir. Bu bize, devlet düzeyinde önemli çalıştaylara katılmamızı sağlamıştır.

Yine 30. kuruluş yıldönümünü tamamladığı için kurumumuz 2020 yılında Kamu Hukuku Tüzel Kuruluşu Statüsünü hak etmiştir. İlk hak ediş Kuzey-Ren-Vestfalya Eyaletinde ikincisi ise Berlin’ de gerçekleşmiştir ve diğer Eyaletlerde de önümüzdeki dönemlerde gerçekleşecektir. Buna ek olarak Hamburg, Bremen, Rheinland-Pfalz ve Schleswig-Holstein Eyalet hükümetleriyle yapılan devlet antlaşmaları önemli kazanımlarımızdır.

Ancak bu önemli kazanımların Cemevlerinin çalışmalarında nasıl faydalı olacağının yeterince tabana anlatılmadığını görüyoruz. Oysaki, elde edilen bu haklar Almanya’ da Alevilerin birçok alanda profesyonelleşmesini yani Cemevlerinin kendi üreteceği projeleri hayata geçirmesini sağlayacaktır; örneğin Alman Üniversitelerinde kürsülerin kurulması, çocuklar için ana okullarının açılması, bakıma muhtaç yaşlılarımızın ihtiyacı olan bakım ve huzur evlerinin kurulması mümkün olacaktır. Eğer Alevi toplumunun tüm katmanlarına kucak açacaksak ihtiyaçlarına cevap vereceksek bu önemli çalışmaları en azından büyük cemevlerinde hayata geçirmek için kolları sıvamak zorundayız.

Bir an önce kurumsal çalışmalarımızı ve çabalarımızı yukarıda sıraladığımız projeler ve benzerleri için odaklamaz isek, bu kazanımlarımızın hiçbir anlamı yoktur. Kullanılmayan hakkın ne anlamı olabilir? Elde ettiğimiz hakları yeterince ve gereğince kullanmak için adımların atılması elzemdir. Çünkü Almanya’ da yarattığımız örgütlülüğümüz sadece Türkiye ve Avrupa’ da yaşayan Alevilerin değil tüm Dünyada yaşayan Alevi kimliğine sahip canların umududur. Kurumsal çalışmaları bu yönde hızlandırdığımızda görülecek ki Almanya’ da Alevi toplumunun kurumları ve temsilcileri etkin olacaktır ve Alman toplumu içerisinde yerini ön saflarda alacaktır. Ancak buradan alacağımız toplumsal güç ile tüm dünya Alevilerine ışık olabiliriz.

2.

Bu yönde başarıları getirecek çalışmalara şimdiye kadar yeterince odaklanmamış olmazın iki temel nedeni var:

  1. Masumiyete sığınma

Şimdiye kadar Kamuoyuna yönelik çalışmalarımız ve söylemlerimizde mağduriyetimizi ve masumiyetimizi dile getirerek kendimizi ifade ettik (Opferrolle). Yani Aleviliği ve Alevileri değil, bizlere yapılanları anlatarak. Bu eğilim daha fazla hepimizin çok iyi bildiği ve hemen hemen her hafta sonu yapılan anma etkinliklerinde vücut buldu. Elbette tarihimiz katliamlar tarihidir. Yakılmak yıkılmak yok edilmek istenilen bir topluluğun tarihidir tarihimiz. Bu nedenle anma etkinliklerinin yapılması gayet doğaldır. Fakat salt Mağduriyet siyasetiyle, anma etkinlikleriyle, Yüzyıllardır zaten bildiklerimizi kapalı salonlarda kendi kendimize anlatarak Almanya’da yeni nesillere, bizden sonra gelecek kuşaklara Aleviliği aktarmamız ve onları davamıza yeterince dahil etmemizin mümkün olmadığını yaşayarak görüyoruz. Alevi inancı, kültürünü ve siyasi tarihini bizim dışımızdaki toplumlara anlatarak çok daha hızlı yol alacağımız aşikardır.

Ayrıca yeni nesil eski kuşak gibi Alevi kimliğinden dolayı ciddi travmalar yaşamıyor Almanya’da. Böylelikle eski kuşağın hassasiyetini yeterince devralamıyor. Sürekli anma etkinlikleri yaparak adeta başarısız hep kaybeden topluluk olduğumuzu gençliğimize ifade ederek onların da bizlerden uzaklaşmasına yol açıyoruz. Unutmayalım ki; kaybedenin dostu olmaz pek.  Dolayısıyla gençlerimize sürekli kaybeden hiçbir şey elde edemeyen sürekli sanki hep yerinde sayan topluluk ve insan profilini değilde çalışıp çabalayan ve çalışkanlığı ile başarılı olan insan profilini empoze etmek ve onları korkusuz ve cesaretli olmaya sevk etmek zorundayız. Çağdaş yaşam koşulları bizlere bunu dayatmaktadır. Yeni yetişen nesil başarılı olmak istiyor. Bu da ancak pozitif anlatımla, pozitif örneklerle ve liyakat sahibi insanlarla olur. Çünkü Almanya’ da eğitim sistemi çalışkanlık ve başarılı olma (Leistung/Erfolg) üzerine kurulu ve bizim çocuklarımız da gelecek nesiller de bu sisteme göre yetişiyorlar. Liyakat sahibi insanlarımızı kurumumuza taşımada çok zayıf kaldığımızı kabullenmemiz gerekiyor.

  1. Liyakat

Ancak, gençliğimize başarılı olmayı empoze edelim demek yeterli olmaz. Onlara örnek olmak zorundayız. Örnek çalışmalarla ne anlatmak istediğimizi göstermek zorundayız. Aslında şimdiye kadar yeterince yapmadığımız ve ihmal ettiğimiz alanlardaki çalışmaları kuvvetlendirdiğimizde mesele kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Şöyle ki:

Yaşamın her alanında hayatında başarı elde etmiş çok sayıda Alevi kökenli canlarımız bulunmakta. Kurum olarak bizlerin bu canlarla iletişimi neredeyse yok gibi. Oysa ki: birçok başarılı insanımız kurumlarımıza severek katkı sunmak istemektedir. Onların başarılarından kurumlarımızı faydalandırmak için ivedilikle işe koyulmalıyız. İlk etapta üst düzeyde Kilisler ve diğer İnanç Kurumlarıyla ve Sivil Toplum kuruluşlarıyla, Siyaset ve İş çevreleriyle, Eğitim Bilim, Sanat Kültür Müzik, Spor dünyasıyla, Serbest Meslek sahipleriyle, Esnafla ilişkiler kurmak zorundayız, ilişkiler ağlarını güçlendirmeliyiz, sıkı bir lobi faaliyeti içine girmeliyiz (Net-Working). Hem onların desteğini alıp hem de onları kurum olarak nasıl destekleyebileceğimizin yol ve yöntemlerini bulmak zorundayız. Bize üye olmayan Alevi canlarımıza da ulaşmak zorundayız. Cemevlerimizi bu kesimler içinde bir çekim merkezi haline getirmeliyiz.

Böylelikle cemevlerimize toplumun orta ve üst kesimlerinde yerini almış canlarımızın da gelip gitmesiyle birlikte Alevi hareketine büyük bir canlılık ve güç kazandıracağımızdan eminiz. Bu çalışmaları yapabilecek kadro ve güce sahiptir kurumumuz. Tüm bu çalışmalar diğer şimdiye kadar yaptığımız ve devam eden çalışmalarımıza engel değildir. Ana çalışmalarımıza ek olarak dahil edilmesi kaynatılması gereken çalışmalardır bunlar. Ufak dokunuşlarla büyük işler yapabiliriz. Tam bu anlamda Delil Akademisi’ nin içinin doldurulması örnek olarak verilebilir. Alevilik alanında araştırmalar yapan, yazan çizen bilim insanlarıyla dostane ilişkilerimizi geliştirip onların Delil Akademisinde faaliyet göstermesini sağlayabiliriz. Böylelikle Delil Akademisini bilim çevreleri nezdinde bir çekim merkezi haline getirebiliriz.

3.

Şimdiye kadar elde ettiğimiz tüm kazanımlara rağmen, haklarımızın tam anlamıyla hayata geçirilememesinin bir başka sebebi daha var.  En önemli nedenleri sıralarsak:

  1. İç çatışma

Özellikle son iki seçimli genel kurulumuza baktığımızda gruplaşma ve ayrışmanın mevcut yönetici kadrolarımızda ve tüm organ ve yan kurullarımızda tahribata yol açtığını söyleyebiliriz. Ayrışma derinleşmiş ve yöneticiler git gide birbirinden soğur hale gelmişlerdir.

Üstüne üstlük, Konfederasyon düzeyinde yaşanan çatışmalar Federasyonumuzun yönetim kurullarına ve yönetici kadrolarına da ayrıştırıcı nitelikte yansımıştır. Yaşanan çatışmaların ve kavgaların temelini özellikle Türkiye eksenli siyasi çalışmalar oluşturduğunu gözlemlemekteyiz.

Burada bizim çözüm önerimiz şudur ki; kurumumuz siyasi bağımsızlığını her daim korumak zorundadır, hiçbir siyasi partinin veya siyasi ideolojinin ne Türkiye’ de ne bir başka ülkede güdümüne girmemelidir, gereken mesafeyi titizlikle korumalıdır. Zaten biz kurumsal çalışmalarımızın odak noktasının Almanya olması gerektiğine inanıyoruz ve şimdiye kadar olduğu gibi Türkiye’ deki kardeş kurumlarımızın desteklenmesini benimsiyoruz fakat önceliğimizin Almanya olduğu bilinciyle hareket edilmesi gerektiğinin de altını kalınca çizmek istiyoruz.

  1. Aleviliğin keyfi tanımları

Diğer bir ayrıştırıcı unsur ise Aleviliğin ve Alevi inancının farklı bakış açılarına göre değerlendirilip farklı görüş sahiplerinin birbirlerine bu görüşleri tek doğruymuş gibi dayatması teşkil etmektedir.

Elbette Alevilik ve Alevi inancı araştırılacaktır, incelenecektir, tartışılacaktır ve ayrışmalar, gruplaşmalar olacaktır, bu gayet doğaldır. Ancak, biz bir kurumuz ve bu kurumun genel kurullarında yıllarca tartışılarak kabul edilmiş bir programı vardır. Özellikle yönetim kadrolarında yer alan arkadaşların bu konuda hassasiyet göstermeleri, keyfi davranışlardan ve görüş bildirmelerden kaçınmaları gerekmektedir. Beğenmediğiniz bir durum varsa, bunu genel kurulumuzda tartışarak ve değiştirerek yeni tanım ve yorumları programımıza koyabiliriz. Kendi programını kendi yöneticilerinin ciddiye almadığı bir kurumu hiç kimse ciddiye almaz.

Elbette birbirimize karşı daha fazla hoşgörülü olup saygı, sevgi ve muhabbet duymak zorundayız. Örgütlü birliğimizi dirliğimizi ancak bu şekliyle koruyabiliriz.

Benimsemiş olduğumuz Geleneksel Alevilik anlayışımız programımızda yazdığı gibi, kendine özgü bir inançtır. Bu içerik Aleviliğin Şiiliğe yani Şeriatçılığa ve Şekilciliğe ve asimilasyona karşı korunmasını sağlar. Aksi takdirde, Turizm ve Kültür Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı eliyle yapılan asimilasyon çalışmaları Almanya’ da da hızlanıp kendisine taraftar bulacaktır.

Bizim Aleviliğimizin özü kısaca ifade edecek olursak şudur: Yolumuz Hak-Muhammed-Ali, Dört Kapı Kırk Makam ve Kamil İnsan Yoludur! Ve bu anlayış bir bütün olarak ve kendi bünyesinde ahenk içinde bize Ocaklarımız ve Dergahlarımız, Analarımız Dedelerimiz Pirlerimiz, Aşıklarımız ve Ozanlarımız aracılığıyla Hallac-ı Mansur gibi Seyyid Nesimi gibi Pir Sultan Abdal gibi başlarını veren yol önderlerinin ağır bedeller ödemesi sayesinde devrola gelmiştir. Vahdet-i vücut ve Vahdet-i mevcut felsefelerine dayanan öğretimizi işleyen ozanlarımız Telli Kuran olarak kabul ettiğimiz Bağlama eşliğinde icra ettikleri binlerce değişleri ve duaz-ı imamlarıyla bizlere bu mirası aktarmışlardır.  Bizde, işte göre geldiğimizi süregidelim diyoruz. Atalarımızın bize devrettiği bu inançsal kültürel ve Hüseyni duruş üzerine bina edilen siyasi mirası yaşamayı ve yaşatmayı kendimize görev biliyoruz. YOL’ umuzun değerlerinin kamuoyunda ve özellikle sosyal medyada, uluorta ve rastgele tartışılıp yıpratılmasına karşıyız.

Alevi inancında ve ritüellerinde değişiklik yapma ihtiyacı hissediliyorsa kanaatimizce bunu bu yolu yaşayanlar yapmalılar. Dışarıdan dayatmayla hiçbir değişim elde edilemez. Değişim cemevinin içinden olur ancak. Dışından olmaz, dayatmayla hiç olmaz! Buna tarihten ve yaşadığımız Almanya’ dan bir örnek vermek gerekecekse, 16. Yüzyılda Katolik Kilisesinde değişikliği Martin Luther İncil’ i Almancaya çevirerek yapmıştır. Protestan İnancı buradan doğup gelişip günümüze kadar var olmuştur. Bunu başaran Martin Luther Katolik Kilisesinde bir papaz idi. Dışarıdan birisi değildi.

4.

İnançsal alanda çalışmaların ve hizmetlerin güçlenmesi için İnanç Kurumu’ muzun eğitim bilim araştırma çalışmalarına ağırlık vermesi gerekmektedir. Odaklanmamız gereken ana çalışmalardan birisi de önümüzdeki dönemde budur ve bu çalışmalar için ayrıca bütçe oluşturulacaktır.

Bu yönde somut atılması gereken adımlar şunlardır:

  1. Ocaklar Birliği İnanç Kurulu çatısı altında tesis edilmeli:

İnanç önderleri, köyden kente göç öncesi topluma önderlik etme, irşad etme, sosyal hizmetleri yönetme ve adalet sağlama gibi geleneksel görevleri üstlenmişlerdir. Bu önderler, topluluklarının ahlaki ve inançsal değerlerini koruyarak, gelenekleri yaşatmış ve aktarmışlardır. Kentlere göç sonrası bazı sorunlar yaşanmış olsa da, bu önderler toplumda birliği ve dayanışmayı sağlama işlevini yüzyıllardır sürdürmüşlerdir. Bu bağlamda AABF içindeki kavgaları, müşkülleri çözüm noktasında önemli görevler üstlenebileceklerdir.

  1. Önderlik ve Rehberlik

Ehil Dedelerin ve önderlerin rolü güçlendirilmeli, bu kişilerin topluma rehberlik etmeleri sağlanmalıdır. Onların bilgisi ve deneyimlerinden yararlanılmalıdır.

  1. Muhabbet Ortamları Oluşturmalıyız

AABF İnanç Kurulu‘ nun inisiyatifi ile farklı bölgelerin Cemevlerinde üyeleri bir araya getirecek inançsal muhabbet toplantıları düzenleyelim. Bu, Canlarımızı bir araya getirir ve kardeşliğimizi pekiştirir. İnsanlarımız artık birbirine hal ve yol diliyle dokunmalı.

  1. Alevi Kültürü Üzerine Etkinlikler:

Alevi kültürünü ve inancını yüceltmek için merkez yönetim ve inanç kurulu ile ortak etkinlikler düzenlenmeli: Newroz, Hıdır Ellez ve Gâgan gibi önemli etkinlikler düzenlemeli. Bu tür organizasyonlar, birlik ve beraberliğimizi güçlendirir.

  1. inançsal Eğitim ve Bilinçlendirme:

İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.

Alevi inancı, yol ve erkânı üzerine eğitim programları yaparak yanlış anlamaların önüne geçebilinir. Bilinçlenme, toplulukta dayanışmayı ve aydınlanmayı artırır.

  1. Araştırma ve Geliştirme

Alevilik üzerine bilimsel araştırmalar teşvik edilmeli, bu alanda akademik çalışmalar yapılmalı ve sonuçlar toplulukla paylaşılmalıdır. Herkesin bildiği gibi, artık dijital iletişim çağında yaşıyoruz, yakında tamamen yapay zeka çağına geçeceğiz. Tüm inanç kurumları bununla ilgili olarak ciddi çalışmalar yapıyorlar. Biz ise, bu konuda çalışmaları başlatmaya çok geç kalmış durumdayız.

  1. Dostluk Köprüleri kurulmalı

Cemevleri arasında arabuluculuk yapacak dostane bir komite oluşturalım (Dedeler, Analar, Ehil kişiler). Anlaşmazlıkları, kavgaları Alevice ve yolun hakikati ile çözmek, kardeşlik ve kurumsal bağlarımızı güçlendirir.

  1. Kapsayıcı Olmalıyız-Açık diyalog

Her Cemevinin sesini duyurmasına olanak tanıyalım. Topluluğun farklı kesimleriyle açık diyalog ortamları oluşturulmalı, herkesin görüş ve önerileri dikkate alınmalıdır.

  1. Görüş Alışverişi

Üyelerle anketler yaparak, ortak sorunları ve çözüm önerilerini belirleyelim. Zira bu, inançsal ve kurumsal birlikteliğimizi artırır.

  1. İkrar-Görgü bilinci artırılmalı

Alevilikte ikrar ve görgü, inancın temel taşlarını oluşturan iki önemli unsurdur. Canlar bu konuda aydınlatılmalı ve ikrar ve görgünün Alevilikte olmazsa OLMAZ bilinci ve gerçeği nakledilmeli.

5.

Tüm gücümüzle devlet/diyanet eliyle inanç özgürlüğümüze karşı yapılan insan ihlallere karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Türkiye’ de hem bu yönde mücadele eden kardeş kurumlarımıza hem demokrasi mücadelesi veren demokrasi güçlerine destek vermeye devam edeceğiz.

6.

Yukarıda sıraladığımız önemli uygulamaları hayata geçirdiğimizde hem kurum içinde hem de örgütlü çalışmalara dahil olmayan dışımızdaki Alevi toplumu nazarında itibarımızın arttığını göreceğiz.

Özellikle Federasyonumuzun maddi ve manevi olarak güçleneceğine inanıyoruz. Böylelikle gelirlerimizi artırıp üye aidatlarına bağımlı olan kurumumuzu yeni gelir kaynakları yaratarak bağımsız hale getireceğiz. Kaynakları yerli yerince kullanacağız.

Bu saydıklarımız, değindiklerimiz, saymadıklarımız, ancak el birliğiyle ve güç birliğiyle gerçekleşebilir. Hepinizi bizimle güç birliği yapmaya, Alevi yolundaki hizmete destek vermeye, kurumumuzu Almanya’ da güçlü ve saygın bir konuma taşımaya davet ediyoruz.

Sevgi ve Saygılarımızı sunuyoruz!

Gelin Canlar bir olalım!

 

Av. Seydi Koparan
AABF Denetleme Kurulu Başkanı

 

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Hasim Arslan: Munzura Atılan Taşlar

Aslında anlatmaya yeniden başlamak, tarihe tekrar tekrar not düşmekle...

Seyit Sönmez: Failler ve Fail Kalıntıları, İyiler ve Hayaletleri

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 290. sayısında yayınlanmıştır. “Bize mezar...

Yönetmen Mediha Güzelgün ile Röportaj “Niye Affedelim?”

Bu röportaj Alevilerin Sesi dergisinin 290. sayısında yayınlanmıştır. Röportajı Yapan...

Seda Alçınar: Bir Bellek Otopsisinin Romanı: Kayıp Gergedanlar

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 290. sayısında yayınlanmıştır. Suna Hanım...

Alevilerin Sesi dergisine abone olmak ister misiniz?