Cuma, Mart 29, 2024

Ahlak, İkrarlık ve Alevi Hukuku…

Date:

Hukuk toplumsal yaşamı düzenleyen maddi yaptırımlar bütünü olarak tanımlanır. Toplumsal yaşamı düzenleyen başka kurallarda vardır; ahlak ve din gibi kuralları ihlal edenler için mutlaka bir yaptırım uygulanır. Alevilikte belli bir yaşa gelen her canın ikrar vererek yola girmesi toplumsal bir zorunluluktur. Can, yola girerek olgun insan kimliğine kavuşmuş olur.

  N. Küçükağaoğlu / Araştırmacı – Yazar

Alevilikte Cem; toplumun varlık merkezi işlevini görür. Orada topluma, insana, hayata ilişkin her türlü müşkülat ve eksiklik konuşularak çözüm bulunur; böylece Cem, kollektif iradenin ürünü olur. 

Bu vesileyle pirimiz, mürşidimiz Cemin yürütülmesi için cemaatten rızalık istiyerek cemaata sorularak aramızdaki canlarımızdan hanelerimiz dahil olmak üzere küskün, dargın var mıdır? Varsa, kalkıp görüşsün sonra herkes birbiriyle hoşnut mudur? Diyerek üç defa soruyu tekrarlayarak rızalık, razılık alınır. Cemaatte eğer birbirinden razı ise yüksek sesle her seferinde razı olduğunu beyan ederek Cem’in yürütülmesi için destur vererek Cem yürür. Çünkü: Alevilik; rızalık, razılık kapısıdır.

Üç semavi dinin temsilcileri havra, kilise, veya camiye, giderek inanç öğretileri gereği usuluna göre günahlarından arınıp cennete gidebilmek için ibadet ederler. Özellikle islam olanlar kılınan akşam namazı sonrası işlemiş oldukları günahların af olması için yatsı namazını da kılarlarsa cennete gideceklerine inanırlar.

Aleviler ise cennete gitmek gayesiyle ibadet etmezler; özünü dara çekerek yanlış ve hatalarından arınmak, kendi kusurlarıyla yüzleşmek için hakkın darına dururlar.

 Yunus; derki:

“Nedir ki bu sizin cennet, cennet dediğiniz şey;  Üç beş huri birkaç gılman’dan oluşur. Alın onları sizin olsun, bana seni gerek seni” diyerek bize insan olmayı tarif eder.

Evimizin Hanemizin cennet eşlerden kadının huri, erkeğin ise gılman olduğu insanlığımızı tarif eder.

ALEVİLİK KAVRAMLARININ KÖKENLERİ - KÜRDİSTAN TARİHİ

ALEVİ YOLUNDA AHLAK

Yol erenimiz gibi dersek;

“On dört bin yıl dolaştım, pervanelikten; kırkların darında dara düş oldum” diyerek

 Devamında;

Çünkü bildik aslımız,
Evvel biziz ahir biziz,
Canlara can olan biziz,
Batun-ü Zahir-i olan biziz. diyen

      kızılbaş Alevilik tanrısal bir inanış içinde bu dünyanın sorgu, sual; ahvalini, hakkını bu dünyada vererek yerküremizden ayrılıp giderken eline, beline, diline hakim ol erenler diyerek ahlaklı bir toplum olmayı öngörür Alevilik.

  •  Eline hakim ol diyerek; sana ait olmayanı sahibinin rızası olmadan alamaz ve kullanamazsın.
  •  Beline sahip ol diyerek; sadakatsizlik ederek zinaya teşebbüs etmeyeceksin.
  •  Diline sahip ol demek; insanlığımızın iki büyük sinsi düşmanı vardır. Birincisi dilidir, ikincisi nefsidir. Dilimizi doğru kullanırsak dostumuzdur kötüye kullanırsak düşmanımızdır.

 Dilimizle fitne fesat etmeyeceğiz; yalan söyleyip başkasını zarara sokmayacağız. Kulağımızla duymadığımızı, gözümüzle görmediğimizi ve ayıpları örterek söylemeyeceğiz.

Nefesimize uyarak başkasının hakkını gapst etmeyecegiz

bu vesileyle Aleviler günlük yaşamlarında pirlerinden izin alarak haraket etmezler ancak; yaşadıkları dönem içinde hata ve zaaflarından arınmak  için.

Nuri Can Uyaklı Şiirleri - Dar-ı mansur gibi dara tutuldum Düştüm aşk  çölüne ah etmek karım Garip bülbül gibi zara tutuldum Tüterim tüterim  dinnmez efkarım Yüreğimde sönmez nara tutuldum Yalancı dünyada bir

DAR-I MANSUR

 Cem erkanında pirin canlara hitaben:

“Geldiğiniz hak kapısı,
Durduğunuz Mansur darı,
Döktüğün varsa doldurur
Ağlattığın varsa  güldür,
Yıktığın varsa kaldır” diyerek

Pirin, mürşitin, cemaatin huzurunda kusurlarından arınmak için özü dara çekilir. Onun için aleviler dara kalkmaktan yada dara kaldırılmaktan korkmamalılar; çünkü: dar, arınmanın, paklanmanın, temizlenmenin bir aracı olarak özeleştiridir. Hata, zaaf içinde olan canımızın bir daha aynı hataları yapmaması için cemaate, topluma verdiği sözdür; aynı zamanda halk mahkemesidir.

Aleviler; gerek Osmanlı öncesi gerekse sonrası, Cumhuriyet Dönemi’nin belli bir dönemine kadar kadıya, savcıya, hakime yani devletin yargı organlarına gitmeyip bu tür müşgülatlarını  kendi Alevi Yol Hukuku’na göre çözümlediler. Her dönemin yargı birimleri Aleviler niye bize gelip biat etmiyorlar deyip buldukları bazı işbirlikçiler vasıtasıyla fitne, fesat ederek alevileri kendi varoluşundan koparıp sisteme bağlamak için epey çaba sarfettiler.

AleviNet | Britanya Alevi Federasyonu | Cemevi

ALEVİLERDE DAR VE İÇ HUKUK KAVRAMI

Toplumsal hayatın devamını sağlayan bir çok kuraldan meydana gelir. Dar’da en büyük ceza düşkünlük cezasıdır. Düşkünlüğü oluşduran  sebebler ise:

  • Kendi çıkar ve menfaatleri için yalakalık yaparak eşini, dostunu ve diğer insanları gammazlamak.
  • Zalimin sofrasında oturup birlikte haram lokma yiyerek ganimeti paylaşmak.
  • Kapı komşu insanlara iftira atıp yalan söyleyerek zarara uğratmak.
  • Kapı komşu, eşi dostunun malına, canına ve namusuna göz koyarak zarara uğratmak.
  • Eşine sadakat göstermeyip nefsine uyarak eşini sebepsiz yere boşamak.
  • En büyük suç ise eşlerin cemaatin pirin huzurunda birbirine verdikleri ikrarlığı, sözü bozarak yada zina yapmaya teşebbüs etmek düşkünlük sebebidir.
  • Kasten insan öldürmek ebediyen erkana alınmaz düşkündür.
  • Sebepli sebepsiz küfür etmek düşkünlüktür.
  • Hırsızlık, zina, kumar gibi kötülükler yapanlar ve bunları özendirenler düşkündür.
  • Düşkün talibi erkana alan rehber aynı cezaya tabi tutulur, düşkündür.

 Yukarda anlatıldığı üzere alevi iç hukukunu düzenleyen 24 maddelik caydırıcı öneri ve düşkünlük oluşturan bu sebepleri bilip bunun bilinciyle yaşanırsa düzgün bir yaşam sürdürüp daha az hata yaparlar.

Düşküne verilen ceza ise islamda olduğu gibi kısas, yani insan öldürmenin cezası, insan öldürme değildir; ayrıca el kesme, kol kesme ayak kesme, göz çıkarma gibi cezalarda yoktur. Düşküne verilecek cezaları ise kısaca üç başlıkta toparlaya biliriz:

  • Düşküne selam verilmez.
  • Düşkünün evine gidilmez.
  • Düşkün öldüğünde cenazesine gidilmez.

      Düşküne verilen bu cezalar hata yapan bu kişiyi tekrardan topluma kazandırmak için yapılan yaptırımlardır. Eğer ceza alan bir kişi gayret sarfeder ise kötülüklerden kurtulmak için mücadele ederse kişiye verilen ceza süresi içinde kendisini aklayarak toplum içinde yer almaya hak kazanır.

EVLİLİK AKİDİ VE İKRARLIK

Alevi canlarımızın evlilik akdi bağlılığını özgür iradesi, ikrarlık sözü üzerine kuruludur; bunu bozan toplumun dirliğini bozar. Gençlerimiz günümüzde kaşın kara, gözün ela, seni çok seviyorum diyerek evlilik yapıyorlar. Büyüklerin gördüğü kendilerin görmediği eksikliklere; büyüklerin itirazlarına “olursa bu olur olmazsa kara toprak olur” diyerek kararlı bir duruş sergiliyorlar; lakin bir çok canımız evlilikteki tanışma dönemlerinde konuşacaklarını doğru konuşmadıklarından dolayı yaşadıkları sıkıntılar sonucu ayrılıklar gündeme geliyor. Bu halde olan partnerlere aile büyüklerinin aracı olmasına bu seferde ne yapayım olmuyor intihar mı edeyim diyerek tepki gösteriyorlar.

Evlilik kurumu kapitalist toplumlarda çok zor bir kurumdur. Bunu aşmanın yolu medeni bir topluluk olan Aleviler konuşma, tanışma dönemini çok iyi değerlendirip sevginin yanına partnerlerden herbiri evlilikten ne istediğini, nasıl bir yaşam, nasıl bir eş, giyim kuşamdan tutun, mutfak ihtiyaçları paylaşımı dahil olmak üzere yaşama dair neler istiyorlarsa konuşulmalı ki karakterler ne kadar yan yana olursa o kadar uzun bir evlilik olabilir diye düşünmeliyiz.

      Evlilik; yalnızca bir çatıyı, dört duvar arası bir yaşamı paylaşmanın dışında sevgi, saygı, sabır, sadakatli olmayı öngörür.

     Sevgi diyoruz; sevgi  evlilikte olmazsa olmazdır; sevgi yeni doğmuş bir bebek gibidir, nasıl ki bebeğe süt vermez beslemez, temizlemez, sevmezsen büyümüyorsa sevgide öyledir; sohbet, muhabbet ister.

      Saygı diyoruz; saygının olmadığı yerde sevgi büyümez, kırılgan olur. Partnerlerden herbiri benim gibi ol, yaşa, düşün dayatmaları yerine; herbirinizin bir beyni, yaşam tarzı ve de bir insan olduğumuzun farkında olarak birbirimizin düşünce ve kararlarına saygı duymalıyız ki sevgi yaşasın.

      Sabır diyoruz; bugünkü kapitalist üretim biçimindeki araç gereçlerin buna paralel olarak akort çalışma sistemi ustabaşı ve patronun kâr hırsı sonrası bedenimizdeki stres yorgunluk sonucu hanelerimize taşınan bu olumsuzluklara karşı partnerlerden birisi sesini yükselttiğinde diğeri onu sabırlı olmaya davet etmeli olmuyorsa iki üç adım geri çekilerek meselenin sükunetine yardımcı olmalıdır.

      Sadakat diyoruz; Alevilikte sadakat kişiler arası ilişkilerde en önemli özelliktir. Alevi yolu, ahlak, ikrarlık, rızalık üzerine kurulmuş bir öğretidir, en yüce değerdir.

       Nikah akdi dönemindeki erkanda evlenecek taraflar pirin, cemaatin huzurunda el ele tutuşup özünü dara çekip derler ki; iyi günde, kötü günde, hastalıkta, mutlulukta yan yana durup yaşamın bütün zorluklarına karşı omuz omuza durup, birbirlerine söz verip ikrarlık ederler.

      Alevilikte en büyük ikrarlık eşlerin birbirlerine vermiş olduğu söz ve ikrarlıktır. Burada sadakatsizlik gösterip zina yapan veya  zinaya yeltenenlere, kötü nefis peşinde olup sebepsiz yere eşini boşayanlar düşkündür. Bu tür olumsuz davranan kimselerin söyleyeceği söze vereceği ikrarlığa gerek aile içinde gerekse toplum nazarında sözlerine itibar edilmez.

     yazımın sonuna gelirken hepinize; sevgi, saygı, sabır ve sadakatin olduğu bir yaşam ve mutluluk dilerim. Pürü pak olasınız, aşkla kalasınız diyorum. Allah eyvallah.

Kaynak:

Nejat Birdoğan (Alevilik Hukukunda Düşkünlük)
(Anadolu’nun Gizli Kültürü – Alevilik)
Ali Yıldırım (Alevilik Hukuku)

Paylaş

spot_img

İlginizi çekebilir

Bunlara baktınız mı?
Benzer Başlıklar

Pınar Selek: Şiddetin içindeki erkeklik…

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. Toplu intihardan...

AAGB’nin Serenay Yılmaz Röportajı: “Anadolu’nun Gizli Yolu”

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 285. sayısında yayınlanmıştır. Avrupa Alevi...

Dersim Tertelesi’nin 87. yıl anması Köln Dom Kilisesi önünde yapılacak.

Dersim Tertelesi’nin başlangıcı kabul edilen ve “Tunceli Tenkil Harekatı“...

Necdet Saraç: Solun Krizi ve Almanya

Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin 284. sayısında yayınlanmıştır. Geçtiğimiz hafta...